Kül ağlar Sivas' ta alev utanır.

Suna Aras
133

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Kül ağlar Sivas' ta alev utanır.

Türküler, şiirler, öyküler, yüreğimiz ülkeniz olacak.
Gülümseyerek uyuyun ateşin çocukları…
Unutulmayacaksınız…

Utançların ve acıların çok ağır yaşandığı bir ülkede ve dünyada ozanlar ne yapar?
Söze sığınır elbette. Acılarını serinleten yaralarını saran söze sığınır.
Sözün büyüsünden çıkıp gelir yakılmış ozanlar. Sarar dört bir yanını.
Bir kulağına ozan yüreği konuşur. Öteki kulağına ülkemin yakılan ozanları.
Söz ve görüntünün dili de kayıt düşer tarih sayfalarına.
Kanayarak…
Ve sizler… Sözün konuğu olanlar. Görüntünün içine girin lütfen.
Unutmamanın sırrı oradadır. Her acıdan pay almanın sırrı.
Belki de insan olmanın sırrı…

Yakılmış ozanlara…

“Üflediği dumanları emsin diye mum yaktı. Bunu çok sık yapıyor. Belki de duman bir bahanedir. Elbette bahanedir. Seviyor gizemini titreyen şu alevin. Dalıp gitmek sorulara mum alevde erirken. Gökyüzünün yırtılan yerlerinde acımak. Korkudan dona kalmak yerin derin koynunda. Çökmeye hazırlanan yerlerini onarmak. Kıymasın çocuklara insanlara kıymasın.
Yılanın kuytusuna, karıncanın yuvasına kıymasın. Dil döküp dilemekte ozan işidir elbet. Birincil görevidir yaralara tuz basmak. Yanlış anlaşılmasın. Her yara yarası oluyor biraz ondan. Böyle böyle içinde ki tepinmeyi çoğaltmak. Dizelerin ayak sesini duymak. Sadece bunun için yırtmak yürek zarını. Sadece bunun için… Ölenle öldürenin bedeninde yaşamak. Hem katilsin özünde. Hem kurbansın içinde. Başka nasıl kurulur ki bir imge? Başka nasıl dile gelir, ölü sözcük dizelere girince. İşte yine üşüyor alev mumun üstünde. Sözcüklerin kanat sesi titretiyor belki de. Belki şiir soluğunu üflüyor ateşine. Neden olmasın!
Onun için yanıyor sırtı yüreği böyle. Boğazı ondan kuru dili ağzı şiş böyle. İçine sığan dünya zarını inceltiyor. Ateşte donan ruhu buzulları çözüyor. Karnını bıçak gibi yarıp çıkıyor sözler.
Yüzünü dağıtarak yan yana diziliyor. Mum hışımla sönüyor acının zahmetinden.
Bir kibrit çakıyor yeniden yakmak için.
Türküler tutuşuyor.
Ve birden kül oluyor birçok can bir kibritte.
Sivas’ta yananları içeriye giriyor.
Söz biter mi?
Bitiyor…
Eli nasıl ayağına dolanıyor görseniz. Hiçbir kalem kâğıdından utanmamıştı böyle. Hiçbir acı yüreğini yakamamıştı böyle. Hiçbir yara derinine işlememişti böyle. Hiçbir kâbus ışığını karartmamıştı böyle. Çaresizlik hiçbir zaman yüzüne tükürmemişti böyle. Hiçbir harfi gözyaşına batırıp,
yüreğinin kanıyla kutsamamıştı böyle. Ne dese hafifi kalıyor bu acı dizelerde. Yüreğini soğutmaya gücün yetmiyor şiir.
Boyun yetmez bu acının yükselttiği ateşe.
Nasıl küçük kalıyorsun utancını örtmeye.

Şiir yoldaşı Metin…
“Kanadı kırık bir dize/ Zonkluyor durmadan dışarıda.” Bağışla Behçet kardeş. “Sevdadan delirmiş düşlerde kaldın.” Bağışlar mı Gültekin? Türkülerin genç oğlu. Ya Nesimi…
Utanmaz mı insanların ağzında ki sürgüden? Asım baba geç otur ayakta kalma öyle. Nasıl hatır sorsun ki ozan sizlere? Başı böyle eğikken. Nasıl hatır sorsun ki? Katiller yüreğinde tepişirlerken. Kirletirken soluduğu havayı. Kanlı ayak izleri sokaklarda gezerken.

Huzursuz birkaç adım attı tedirgin. Elini kalbine bastırıp durdu. İki büklüm kaldı olduğu yerde. Saçları titriyordu omuzu sarsılırken. Gülümser mi artık ozan?
Bu ülkenin ayıbı sığmazken şiirlere.
Gözlerini kuruladı ellerinin tersiyle. Doğrulurken sandalyeyi devirdi.
Açtı defterinden beyaz bir sayfa. Uzandı titreyen eli kaleme.
“On iki yıl oldu bile. On iki yıl içinde… Sayamadım kaç bin defa acı tepti geriye.
O gün gibi ateş düştü içime. İçimde ki şiire. Çatlayıp dağıldı yürek.
Demek beklediğim sözüm sizdiniz. Onun için sığmıyordum hiçbir yerime birden. Onun için kaçıyordum bulduğum görüntüden. Onun için kalbimde ki hıçkırık büyüyordu. Kibriti çakan eller yürüyordu üstüme. Bu ağrı birkaç sözle diner mi bilmem? Yatışır mı öfkemin ateşle imtihanı? Yoksa büyür mü gün güne? Alevle semaha duran söylesin.
Şiir öfkemi emer mi?
Ölümüm olur bu benim. O zaman ben şiiri…
Göz nuru iki gözümü…
Her yaraya kabuk olan şiiri.
Ant olsun ki…

Elbet büyüyecek bu kayıp öfke. Karanlık aydınlığın yüreğini emdikçe.
Hiç çare yok…
Yoksa yana yana yok olacak bu ülke.
Yok olacak dil ağızdan kuyusuna girdikçe.
Yok olacak sokakları sessizlik öldürdükçe.
Yok olacak…
Öfke sözün içine gizlendikçe.

Gözleri korkutulmuş çocuk gözleri. Tepinirken sözcükler yüreğinin üstünde. Elini tuttu Metin.
Gülümsedi usulca. Uzanıp saçını okşadı Behçet. Gültekin türküleri aldı alev içinden.
Asım baba dedi ki…
“Ey uzun umutların karamsar ozanları. Umut acının en keskin ilacıdır. Umuda yaslanın acı dinlensin. Umudun kolunda çıkılır yola. Yoksa yitip gidersiniz.”

Nesimi Çimen kalkıp birkaç adım yürüdü. Gözleri yanıp sönen iki elmastı sanki. Uçmaya hazırlanan kartal gibi sakindi. Bir bilgenin bakışıydı gezinen yüzümüzde. Derin bir soluk alıp camları açtı. Parmağı uzandı göğün yüzüne. “Kuşlar uçtukça” dedi. “ Dünya soluk aldıkça döndüğü yerde. Son insana kadar umut sürecek. Yakılmakla biter mi hiç türküler?
Şiir asi çocuğudur dünyanın. Babek’tir. Köroğlu’dur. Kaçak Nebi’dir. Ele avuca sığmaz tekmeler kapıları. Öfkelenir ateşiyle ateşin. Ateşten doğar çünkü. Bilmez misin çocuğum?
Dağ direnir yüzyılların gücüne.”
Gözlerini gökten alıp duvarlarda gezdirdi. Bakışları çiçeklendi Nazım’ın üzerinde.
Karakalem bir çalışma çerçevenin içinde. Kutsuyor sessizliğe dönüşen hüznümüzü.
İki çocuk gülüyor gözlerinin içinde.
“Öncü” dedi. “Komünist…
Kutsal babası aşkın... Ozanların kıblesi…
Şu gözlerde kaç hayalin dili var. Umutsuz yola çıkan hayalsiz güne başlar.
Ozan umut etmezse şiir böyle karanlık. İnsanın çekildiği bir dünyanın içine.
Biraz ses, biraz sevinç, biraz ışık katarak. Kanayan yarasının içine gül saklayıp.
Yarının gözyaşına mendil uzatamazdı. Vazgeçmiş olsaydık umutla düşten.
Kim kaldırıp başını inatla gülümserdi? Kim alırdı kalemi düşürüldüğü yerden? ”

Suna Aras
Kayıt Tarihi : 2.7.2005 10:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Esat Korkmaz
    Esat Korkmaz

    Parmağı uzandı göğün yüzüne. “Kuşlar uçtukça” dedi. “ Dünya soluk aldıkça döndüğü yerde. Son insana kadar umut sürecek. Yakılmakla biter mi hiç türküler? .............................

    Elbette bitmez yakılmakla türküler... Tükenmez Pirsultan'lar asılmakla ..... Ya hep örselenen umutlar...

    Cevap Yaz
  • Leyla Akgül
    Leyla Akgül

    Türküler, şiirler, öyküler, yüreğimiz ülkeniz olacak.
    Gülümseyerek uyuyun ateşin çocukları…
    Unutulmayacaksınız…

    Unutulmayacaklar...Terörün her türlüsünü kınıyorum...Saygılar

    Cevap Yaz
  • Zafer Zengin
    Zafer Zengin

    .. Sığındık söz'den öz'e..Şimdi türkü olup tütmek var. avaz avaz........Bir çok yerde görüyorum ki; bunca yıl geçmesine rağmen olayın vahametini bir çok insanımız anlamamış..gerçekten üzücü..ve bir katliamın kötü olduğunu insanlar başlarına gelince anlıyorlar..Şiddetin kötü olduğunu anlamak için illa yaşanmalımı diye sormak geçiyor..İnsana yapılan bu
    zulüm ötesi şeyleri kınıyorum ..

    Yüreğiniz susmasın..saygılarımla..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Suna Aras