Seni hatırlıyorum, yokuşun sonundaki kırmızı ışığa her yakalanışımda cama yaklaşıp bir şey satmaya çalışırdın.
Kir pas icindeki yüzüne yakışmayan gözlerinin hatrına alırdım o gün uzattığın elde ne varsa; kibrit, ciklet, mendil, çiçek.
Kaçta kalkıp gelirdin o köşeye, nerde yatardın gece, kimin kimsen var mıydı, kazandığın paranın ne kadarı sana kalırdı?
İşin doğrusu, gözlerin yesil olmasa merak da etmezdim aslında, ama ıssız çöldeki kaktüsün inadı gibi yemyeşillerdi işte.
Dikenleri içime batmasın diye gözünün içine bakmadan bırakırdım parayı küçücük avucuna; kim niye kıydı sana?
Gazeteye çıkmanın sebebi de bilesin ki o kaktüs gözlerindir, yoksa tek satır bile haber almazdı koca şehir senden.
Dünyadaki sıkıntıların son bulduktan sonra gittiğin yerde eminim iyiler sarmıştır etrafını, kıymetini bilemedik, bizi affet.
Kısacık ömründe karşına çıkan pislikler, dilerim ruhunun kandilini söndürmemiştir; rahat uyu, sonsuz ol çocuk!
Kayıt Tarihi : 20.10.2016 09:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!