Bir ağustos gecesinin duygu yüklü sabahı,
Gökyüzünde sarılar giyinmiş bir ateş topu.
Ellerim semada, ayrılıyorum bu şehirden,
Arkamda sisli bir ova, gelmeseydim diyorum içimden.
Kıvrılıyor, uzuyor bir ömür gibi yollar,
Değişiyor hayaller arasında iller, hudutlar...
Sonra buluyorum kendimi bir dost sofrasında,
Rol alıyorum ben de hayat tiyatrosunda.
Ayaklar altında buzdan bir hayat deryası,
Yandaki kamelyada dilleniyor bir serçe şarkısı.
Yudumluyorum mazinin sarhoşluğunu,
Geleceği zihinde bir bir canlandırarak.
Mırıldanıyor dudaklarımda ahenkli birkaç söz,
Dostunu arıyor, yeşile çalan iki mağrurlu göz.
Eller yelken açıyor ceplere, ama kalem nafile,
Zihnin son sayfasına küçük bir not düş hele.
Bir ağustos gününün akşamı zihinler bulanmış yine,
Kadim dostların sohbeti masadaki meze.
Yorgunluğum yılların sürgünlüğü özümde,
Hayat, içinde siyahı da barındıran gökkuşağı gökyüzünde...
05/08/2016
Kayıt Tarihi : 4.5.2017 22:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!