Belki bir gün düşler uyanır
Yaşamsa derin bir uykuya dalar
Buza basıyor ayaklarım
Soğuğun sıcağı ayrı bir sancı
Sitemler yıkım boyutunda
Nefes almak acıtıyor boşluğu
Buralarda anlamını yitiriyor artık
Şimşekler, hatırıma isteksiz çakıyor
Gökyüzü ağlamaktan sıkılmış belli
Bak saat yediyi vuruyor
İçimdeki senli cümleler susuyor! !
Günlerden hiçbir gündü
Aylardan takvimsiz…
Nedense hep duygularımın devrikliğinde çıkardın karşıma
Cümlelerimin içindeki eksik kelimeydin
Doyduktan sonra tabakta kalan son lokmam
Sen benim için ya bir fazla
İstanbul’a Sesleniş II
Bu kalabalık yalnızlık boğuyor beni
Sana dipten bakıyorum ey koca şehir
Gördüğüm binalar yıkık
Tanıdığım insanlar yitik
Her şeyin çocukluğu güzelmiş
Sevdanın da…
Aslında büyütülmemeli umutlar
Uzun zamanlarda yaşamayı bilmeliyiz
Beklentiler yaşını hiç doldurmamalı
Yetişmemeli kollarımız
Sana bu şehrin yaramaz çocuğunun içindeki sıcaklardan kocaman selamlar gönderiyorum...
Aslında şöyle bir geçmişe baktığımda iyiye ve güzele dair sana pek bir şey hediye edemediğimi görüyorum... Yüreğine gelişlerimde kendimi tanımlarken, araya sıkıştırdığım anlamsız çocukluklarımı ve gereksiz kaprislerimi olgunlukla karşılamanın şimdilerde bende uyandırdığı utancı taşıyorum... Hani o hep kimseye ihtiyacı olmayan edalarına bürünmüş benlerimi bir araya topladığımda, unutmaya çalıştığım keşkelerim çarpıyor yüzüme... Yeni baştan bana hediye edilecek bir hayat olsaydı, şimdi ki benle çıkmak isterdim karşına... Daha bir yalın kullanırdım kelimelerimi, sana gelmek için hep en kısa yolları tercih ederdim, bencilliğimle değilde huzurumla karşılardım seni... Söylediklerine, istediklerim doğrultusunda farklı anlamlar yakıştırmazdım... 'Daha farklı kurmak isteseydi cümlelerini bunu zaten yapardı' düşüncesini yüklerdim benliğime...
Hatalıyım... Olaylara bakmak istediğim açıdan baktım... Kendime geldiğimde, kendimi olmak istemediğim bir yerde unuttuğumu farkettim... Şimdiyse içimde deli bir temizlik başlattım... Bana sunulanlara ağırlıklarınca kaplar hazırladım, dolmak istedikleri kadar dolsunlar diye... Geç mi kaldım sence? Hiç birşeye yetişemeyen bir kişinin henüz kaybettiği birşey yoktur... Kendime biriktirdiğim güzaf işkencelerime bir son verme dönemindeyim... Hazırım... Buna anca hazırlayabildim kendimi...
Teke düşürmek heceleri
Her harfe bir anlam yüklemek
Yeniden demek...
Yeniden senle! !
Aşkın yüzüne giydirmek
Ölü bir denizin dalgalara açlığından bahsettiler mi sana! Üzerinde yüzdürmeye tahammül edemediği gemilerin iç çekişlerinde ki vebali dibine gömüp, hiçbir manzaraya konukluk etmek istemeyecek bir su yığınının isyanını anlattılar mı! Ne bir mendil sallaması uğurlayanlar adına, ne de bir olta sesi kıyıya çarpan balıkların gürültüsünde, o deniz ki hiçbir intiharı gizemli kılmadı insan gözünde... Asla soğuk bir ceset yaşatmak istememişti derinliklerinde! Günahsız bir annenin gözyaşlarını taşıyacak kadar vefasız... ve vurdumduymaz bir babanın beddualarını çekecek kadar da güçlü değildi, kendi bencilliğinde yaşayan bu umman...
Onca davetsizliğine tüm hikayeler hayretle bakıyordu... Bekleyen mutlu sonların, acı yakarışların, devrik düşüncelerin ve yakılmış hayallerin umutla bağlanacağı çareci görkem olarak adlandırılıyordu bu fırtınasız deniz... fakat bilmiyorlardı sağır sessizliğinde yaşattığı tüm anılarını sahipsiz bırakarak bir bilinmezin adı olmuştu... Artık çok geçti! Yapılacak tüm vefaların üzerini merhametsizlikle örtmüştü... Yıkımla, özlemle, susmalarla, dipsiz bir suret çizerken kendine, ölümü güzelleştiriyordu farkında olmadan kendi ölümsüzlüğünde...
Gün gelirde gidersem eğer
Sakın bırakma!
Geri dönemeyecek kadar karışığım...
Bir toz bulutu kaplamış etrafımı
Tanımadığım o yabancı yüze aşığım..!
İsimsiz nesneler dolaşıyor içimde…
Daha kaç tren kaldıracaksın içinden yolcusuz..!
Kaç durak bekleyensiz geçecek...
Ne acılar çekiyor bu yürek bilir misin!
Belli ki ruh bu yılda bedensiz gezecek..!
Benim yollarım yoktu, affet yürümene izin veremedim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!