Yokluğunu giyindim bu sabah.
Üzerime tam oturdu.
Ne bir beden büyük, ne bir beden küçük.
Sanki derimden dikilmiş,
nefessiz bir zırh.
Aynada kendime değil,
sana baktım.
Gözlerimde senin o son bakışının pası,
dudaklarımda söyleyemediğin o cümlenin
camdan ağırlığı.
Sen gitmedin.
Hayır, gitmek bu değil.
Gitmek, bir boşluk bırakmaktır.
Sen, kendini bıraktın.
Koridorlara sinmiş bir uğultu,
pencerelere vuran isimsiz bir yağmur,
gece yarısı uyanıp su içmeye kalkan
bir hayalet oldun evimde.
Anıları biriktirdiğim o kutuyu açtım dün.
İçinden kahkahaların döküldü,
kesik kesik,
kristal kırıkları gibi battı avuçlarıma.
Kanattı.
Her damlasında senin adın yazıyordu,
görünmez bir mürekkeple.
Şimdi ben,
iki kişilik demliyorum çayı hala,
sonra senin bardağını
çiçeklerin toprağına döküyorum.
Belki, diyorum,
belki bu saksıda
kokusu sana benzeyen bir çiçek açar.
Belki o zaman,
yokluğun çiçek açar da,
varlığın kadar acıtmaz...
Hasan Belek
01 08 2025
Akçay
Kayıt Tarihi : 1.8.2025 11:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Belki o zaman, yokluğun çiçek açar da, varlığın kadar acıtmaz... Hasan Belek 01 08 2025 Akçay
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!