Bundan böyle patika yollarımda yürüyemeyeceğim. Buldozer kepçesiyle baştanbaşa yıkılıp, dümdüz edilivermişler. Patika yollarımın özlemi bir ömür boyu sürecek. İçim cayır cayır yanacak ve hep acılar içinde kıvranacağım... Yeni yapılan yollarda ise muhteşem değerlere asla ulaşamayacağım. Biliyorum; köyümün asfalt yollarının en sonu alabildiğince zifir karanlıklardır…
Yalın ayaklarıma yabani otlar bir daha değemeyecek. Minnacık çıplak bacaklarımı ısırganlar yakamayacak; taptaze baldırlarımda onlarca kızıl kabarcık tatlı tatlı hiç kaşınamayacak… Böğürtlen dikenleri de çizip kanatamayacaktı dizlerimi hiç... Bedenimi, sırlarımı gizleyemeyecekti insan boyu yeşillikler. Sonra da saklanıp saklambaç oynayamayacaktık sarmaşık asmaları içerisinde... Yabanarısı yuvaları üzerinden bir daha atlayıp, zıplayamayacaktım; vücuduma saplanmış onlarca yabanarısı iğnesinden eser kalmayacaktı böylece… Kursun gibi inen yağmur damlacıkları karalâhana yapraklarında bile barınamayacaktı ve yaban gülüyle zifin çiçeğinin doyumsuz kokusuna da asla erişemeyecektim…
Mazot ile benzin dumanı enjekte edilecekti içimize, ciğerlerimize ve genzimize böylece... Bundan böyle teknoloji geğirecektik nefes borumuzdan. Gırtlağımızdan fabrika bacaları zehri soluyacaktık; midemiz bulanacak, yanık yağı ile çimento tozu kusacaktık. Burnumuzdan fitil fitil getirilecekti bin bir çeşit kirlilikler ile hiç eksilmeyecekti makine sesleri kulaklarımızın derinliklerinden. Evet, paramparça edilmiş patika yollarımı bundan böyle asla içime sindiremeyeceğim…
Köyümün asfalt yolları başımı döndürüyor; vücudum ürperiyor; kendimi anadan doğmuş gibi çırılçıplak hissediyorum; yolların genişliği gizliliklerim ile tüm sırlarımı bir bir açığa çıkarıyor veyahut ta bana öyle geliyor…
Boyum büyüklüğündeki çalılar arasından sürtünerek ilerleyemeyeceğim artık; sümüklü böceğin salyaları üzerime başıma yapışmayacaktı hiç; bunca yeşilliğin içerisinde bedenimi bundan böyle gizleyemeyecektim; çıplak ayaklarımla karınca sürüleri üzerine basıp yürüyemeyecektim; çamurlara bastıkça tırnaklarım ile yalınayaklarımın parmakları kızıla boyanamayacaktı; gıdıklanamayacaktı ayakaltlarım böylece bir daha. Doğanın muhteşem kokusunu da içimin derinliklerinde saklayamayacaktım artık.
Öyle sap gibi gezinecektim yeni yapılmış asfalt yolların tam kucağında… Onlarca kaleşnikov namlusunun üzerime çevrilişi ile bir sürü kalleşçe hain gözün bakışı gibi bir hedef durumda olacaktım artık. Düşman çocukların birbiri peşe taş yağmurları sırası, bir ağaç gerisine kaçıp saklayamayacaktım bedenimi de... Dallardaki meyveyi düşürecek tek bir taş dahi kalmamıştı ortalıklarda; üstelik meyve ağaçları bile kökleriyle sökülüvermiş ya da üç beş parça tomruk haliyle öylece yerlere serilmiş… Çalılıklar arasından bin bir çeşit kuşun nameli seslerini, meyve ağacı dallarındaki cıvıltılarını işitemeyecektim böylece…
Ve şimdiye dek; hiçbir güç coğrafyamı böylesine mahvetmeyi becerememiş. Evet, hiçbir doğanın bu şekilde tahrip edildiği asla görülememiş…
Fırtına Deresi kitabımızdan…
Kayıt Tarihi : 3.4.2012 19:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!