Köyümün Muhteşem İnsanları

Hilmi Sancak Dedeoğlu
18

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Köyümün Muhteşem İnsanları

KÖYÜMÜN MUHTEŞEM İNSANLARI

Köyümüzün patika yollarında bir daha hiç yürüyemeyecektik. Sıradağları birbirine bağlayan keçi yollarımız da yıkılıvermiş. Bundan böyle patika yollarımız olmayacak. İnsanlarımızla asla bir araya gelemeyeceğiz. Hiç kimseye sürtünüp ilerleyemeyeceğiz; minnacık yollarımızda insanlarımızla buluşamayacağız ve kucaklaşamayacaktık bir daha bin yıllık hasretle birbirimizi. Sıcacık omuzlarımıza değdiremeyecektik buz gibi çenelerimizi. Dimdik ayakta, nefes nefese, göğüs göğse yaslayamayacaktık birbirimize. Hiç kımıldamadan, sarmaş dolaş öylece ve saatlerce nabız atışlarımızın durulmasını bekleyemeyecektik. Ve içimizdeki dağ gibi heyecanı da dizlerimizde hissedemeyecektik. Gözyaşlarımızla buluşturamayacaktık omzumuzdaki terin ıslaklığını da. Sonra da her sarılışımızda birbirimize koklayamayacaktık şahdamarlarımızı da ve bir şelale gibi akan kanımızın sesini iliklerimizde de işitemeyecektik hiç.
İşte böylesine cana yakın olamayacaktık birbirlerimizle bundan böyle bir daha... Küçücük, tek kişilik patika yollarımız yıkılıp yok olmuş, gerçekten hepimiz mahvolmuştuk! ..
Bundan böyle patika yollarımız hiç olmayacak... Kimseye sürtünüp ilerleyemeyecektik. Minnacık yollarımızda nefes nefese kalamayacak, insana bir daha hiç değemeyecek; insan tenini, terini bile hiç koklayamayacak; nefes buğusu ile ağız kokusu da ilişmeyecekti üzerimize. İnsan tebessümü ile otuz iki beyaz dişi de göremeyecek; yutkunma sesi ile insan geğirmesini de hiç duyamayacaktık artık. Ve bundan böyle çok yakından tanıklık edemeyecektik her türlü insanlık hallerine…
Hep böyle olmamız hükmedilmişti bizlerden… İnsanlık içinizde hiç olmasın ya da azıcık bulunsun ama yüreğiniz kapkara, kin, nefret ve şerefsizlikle dolsun denmişti. Sakın ha! Kan hücrelerinizde minnacık bir sevgi dahi olmasın; bir damlacık, sadece bir güzellik azıcık gezinsin hayallerinizde. En güzel değerlerden yalnızca bir demet bulunsun ruhunuzda ama bedeninizden ve dünyanızdan çok acilen terk edilsin istenmişti. Bizler de büyük bir iştahla ve keyifle hep öyle oluverdik işte! Böylece içimizdeki geri kalan zerre miktar insanlıkların tamamını da hep terk edivermiştik.
Asfalt kokulu köy yollarımızdan heybetle ilerlerken, kasıla kasıla yürüyüp, pis pis sırıtırken ya da havalı havalı caka satarken sadece kendimizi kandırıp, insandan, sevdadan ya da bir candan çok daha uzaklaşmış olacaktık. Başkaları hiç umurumuzda falan olmayacaktı. On paralıktı artık gözümüzde tüm insanlık. Ana avrat sövüp sayamayacaktık vicdansızlıklara. Coğrafyamızın amansız küfürleri belki de daha da azalacak ama doğallığımız kalmayacaktı. Ancak her birimiz birer muhteşem kazmalar olacaktık. Böylece aramızdaki mesafeler de çok acayip derinleşecekti… Bilgiden, muhabbetten, hasretten, sevdadan ve çeşit çeşit dostluklardan çok daha geri kalmış olacaktık…
Adeta bir robot gibi insansızlaşan ağır adımımın farkındayım; küçücük bedenimin hafifliği ile ihanetimi daha şimdiden görebiliyordum. Asfalt kokulu köy yollarımızdan can havliyle ve hızla yürüyorum bir sonsuzluğa… Yapayalnızlıklardan binlercesinin gölgeleri omzumda ve peşimde; içim paramparça, burnumda insansızlık duman duman. Öylece adım adım ilerliyorum bir meçhule… Bundan böyle içimde hiç olmayacak can dostlarım bir daha. Ve böylece köyümün muhteşem insanlarından geriye hiçbir iz bile kalmayacak…
Hiç gülmeyen kapkara surat, bir çift çatık kaş, körü körüne itaat etmiş bir eğri boyun, hep ayakuçlarına bakınan ya da somurtan bir hain bakıştı bizlerden istenen… Bir çift güler yüz dahi olmayacaktı böylece köyümün insanlarında. Paylaşamayacaktık artık en derin muhabbetleri ya da muhteşemliklerin keyfini çocukluk arkadaşlarımızla son bir kez daha veyahut ta can dostlarımla doya doya…
İnsanoğlu ile artık çok uzaklardan bakışacak; herhangi bir cana veyahut ta insana bir daha hiç dokunamayacak; insan kulağına küçücük bir fısıltı ya da bir tatlı söz dahi söyleyemeyecek; bir çift güzel göze övgüler bile yağdıramayacaktık. Değil bundan böyle bir damlacık gözyaşı görebilmek; bakışlarımızdaki acılar da umurumuzda falan hiç olmayacak…
Böylece gözbebeklerimizin rengi de, derinlikleri de çok önemsizdir… Artık birer hayalet, ruhsuz, vicdansız ve de en şerefsizlerdik ya da korkuluk insan bozmaları olarak gezinecektik; köyümün asfalt kokulu yollarından adım adım hep yürüyecektik; hızla ilerleyecektik yirmi ikinci yüzyıla; yapayalnızlığa, insansızlığa ve sonsuzluğa dek…
Fırtına Deresi kitabımdan

Hilmi Sancak Dedeoğlu
Kayıt Tarihi : 1.4.2012 15:48:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


. Hiç kimseye sürtünüp ilerleyemeyeceğiz; minnacık yollarımızda insanlarımızla buluşamayacağız ve kucaklaşamayacaktık bir daha bin yıllık hasretle birbirimizi. Sıcacık omuzlarımıza değdiremeyecektik buz gibi çenelerimizi. Dimdik ayakta, nefes nefese, göğüs göğse yaslayamayacaktık birbirimize. Hiç kımıldamadan, sarmaş dolaş öylece ve saatlerce nabız atışlarımızın durulmasını bekleyemeyecektik. Ve içimizdeki dağ gibi heyecanı da dizlerimizde hissedemeyecektik. Gözyaşlarımızla buluşturamayacaktık omzumuzdaki terin ıslaklığını da. Sonra da her sarılışımızda birbirimize koklayamayacaktık şahdamarlarımızı da ve bir şelale gibi akan kanımızın sesini iliklerimizde de işitemeyecektik hiç.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hilmi Sancak Dedeoğlu