Kaçkar dağlarının güney yamacında,
Küçük şirin bir orman köyünde,
Zırzası açık bırakılmış merek kapısının
Rüzgar estikçe çıkardığı ses,
Çatıyı kaplayan saca düşen yağmur damlalarının
Çıkardığı sese eşlik ediyordu....
Sırt üstü yatmış,anamın tereğe dizidiği emaye sahanların
Desenlerini inceliyordum...
Saçaklardan dökülen yağmur suyunun azalmasıyla.
Yağmurun dinmek üzere olduğunu anladım.
Yağmur sonrası toprak kokusunu almak ve etrafı izlemek için
Evin balkonuna çıktım.
Evin önündeki yamaçlarda ki gelincik tarlalarının hüzünlü hali
Yağmurun şiddetini gösteriyordu.
Toprağın üzeri kan kırmızısı bir renkte eski bir kilimle kaplanmış gibiydi.
Gelinciklerin narin yaprakları ebru gibi desen vermişti bu kilime.
Pencerenin önünde transistörlü radyodan
Rahmetli Neşet Ertaş'tan gurbet türküleri yankılanıyordu.
Köyümüzün karşı tarafındaki bayırlarda. bir tepeden diğerine uzanan
Gök kuşağının renkleri, kilimin püskülleri gibi sicim sicim di.
Bebek kokusunu andıran toprak kokusunu derin derin
Ciğerlerime solurken,manzaranın güzelliği karşısında mest olmuştum...
Güzele dair ne varsa gördüğüm;
Sevgiye dair ne varsa yaşadığım,
Hayatıma katık yaptığım köyüm.Küllenmeyen bir ocakta
Demlenmeye bırakılmış isli bir çaydanlık gibi.kalbimde
Ebedi yaşayacak,özlemle..
Kayıt Tarihi : 23.10.2014 14:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!