KÖYDE CAMİ GÜNLERİ
Anaa! Ürüzgar kapıyı doldurmuş bak!
Kalk hele, herif kalk! Kar kapıyı kesmiş kalk!
İşte o günler...
Bütün güzellikleriyle "gel!" dediğim günlerdi.
Dört mevsim saklıydı, okuduğum ayette.
Alırdım yağan karın en tazesini,
Düşen bir yaprağın kederlenmesini,
Baharda derenin gürlemesini,
Bir serçenin cik cik eden sesini
Her bir ayet,
İçimde bahar olur dönerdi.
Ezberlediğim sûreler,
Bir gün sonrasına bırakmışsam...
Davetine gitmemişim gibi,
Kıymetini bilmemişim gibi küserdi.
O tatlı yarış,
Ve o saf çocuksu duygular,
Uzun kış gecelerinde
Uykularımı bıçak gibi keserdi.
Kapıyı açtığımızda...
Aman Allah'ım!
Etraf bembeyaz kar...
Sabah güneşi...
Tek bir çığırda giden çocukların neşesi...
Güneşe rağmen yine de ayaz
nefesleri keserdi.
Değil mi Emmioğlu!
Harmanlara sığmazdı neşemiz,
Salak sürtük işlerimiz,
İçimizde dolup taşan havamız,
Nasıl da kuvvetlice eserdi.
Yorulmak yoktu be emice!
Kandil Kırağı, Kınadaşı, Faldaşı?
Tepeden yallah!
Yuvarlanarak gittiğimiz,
bir dere çukuru ancak,
hızımızı keserdi.
Kim düştü kim kalktı?
Dere yatağından bir ses...
Belli ki biri, ayakları havaya dikmişti!
Çok gitmez biri daha
gövdeyi yere sererdi...
Kızakların biri çıkar,
Biri inerdi.
Oradan geçen biri
Ya da uzaktan biri görse:
"Şu bizim oynaşan, tepişen,
birbiri üstüne binmiş,
zaarlara bak hele!" Derdi.
Camiye geç kalmış,
hayli de üşümüşsek...
Deyin hele: Soba mı sopa mı?
Sobanın başına varmadan,
İlk sıcaklığı yüzümüz hissederdi.
Ortada gürleyen kıpkızgın soba,
Etrafına toplandığmızdan hayli memnun
Sıcaklığıyla gülümserdi.
İşte o günler...
Bütün güzellikleriyle "gel!" dediğim günlerdi.
Haylazlık peşindeyse
İçimizden biri,
"Kim yaptı lan bu hayvanlığı!"
Diyenin uyarısını ancak
Çubuğu yedikten sonra
Önemserdi.
Hocanın saniyelik öfkesi,
Nasıl da hemen
Su görmüş ateş gibi sönerdi.
Yeni abdestten gelmiş ak sakallı dedeler, hııı'larıyla sever,
döverse...
En çok bakışlarıyla döverdi.
Çocukluğumuz girdi mi işin içine...
Şiddet ayetleri bile
Rahmete çağıran müşfik bir dâvet,
Cennet asa bir bahar olur,
Dönerdi.
"Nârun hâmiye"
Erken gel camiye...
"Fî amedin mümeddede"
Hoş geldin Turhu'lu Ahmet Dede!
Yolda rastladığımız yaşlı emmiler,
Tebessümlü dualarıyla
Bu davete
Bir güzellik eklerdi.
Kim bilirdi ki
Gecenin seherinde başlayan,
O günkü gayret;
Kim bilirdi ki
Eli tespihli, başı sargılı Hoca'nın
Öğrettiği her bir ayet,
-Sabah güneşi-
Kardelenlere has emeklerdi.
Kur'ana yeni geçmiş olanların
mükafatı neydi ki?
Yemek hazır! Elinde örgüsüyle
Evin toplanmasını bekleyen annem!
Fergab'a çıkmış bizleri,
Bizi önce turşu, kabak, hamur işi makarna olan bir sofrayla karşılar,
Sonra her zamanki onaylayan başıyla,
Sükunetli bakışıyla överdi.
İşte o gün...
Öğrendiğim her dua,
Kardan bir ağaç olup bana dallarını eğmiş gibi,
Yüzüme yeni bir kar tanesi değmiş gibi güzeldi.
Ya işte -anam bacım- o günler...
Bütün güzellikleriyle "gel!" dediğim günlerdi.
Zahmetsiz rahmet mi olur?
Sabahı sabah yapan,
gecenin koynundan çekip çıkaran, emeklerdi.
Çiçekler, bunca yükün altında baharını beklerdi.
Anaa! Ürüzgâr kapıyı doldurmuş bak!
Kalk hele herif kalk! Kar kapıyı kesmiş kalk!
"Yiğitlik olmaz!" Derdi Annem!
Yiğitlik olmaz!
Bu diyarda daima yüksek düzeyli asabi rüzgarlar eserdi.
Aslında o günlerde bizi en çok
Hastalıklar...
-Ellere kalasıca!-
Öksürükler, hapşırıklar severdi.
Dışarıda bizi sabırsızlıkla bekleyen sâdık dostlar,
Köpeklerdi.
Neredeysek orada...
Kovsak da, -öldür Allah gitmez-
Bir odun kapıp geldiğimiz,
Saatlerce kaldığımız camiden
Biz dağılana kadar beklerdi.
Yolda gelirken cebine
İğde, ceviz doldurmuş olanlar,
Sevdiklerine bir iki verir;
Alamayanlar ise,
Ağzını poyraza açar,
Karganın yanında kuş olur,
beklerdi.
Karşı oda;
Elma kokusu yayılan bir dam...
Dışarı odanın sakini ise,
Yıllanmış odun ve çıra kokusu...
tahta kurusu. .. fare ölüsü... tahtamaç ve direklerdi.
Aşağı odanın sakini ise,
Mahatta ya da yerde serili duran,
Hâlâ o, fırın kokusu üstünde ekmeklerdi.
Daha yeni,
Kur'an okunmuş odanın
sakini ise meleklerdi.
İşte o günler...
Bütün güzellikleriyle "gel!" dediğim günlerdi.
Hayat, içimizde tarifsiz coşkusu içinde durur,
Durgunluğu içinde gürlerdi.
Sabaha ermek ne güzel!
Nevruzları, kar çiçeklerini görmek ne güzel!
Zahmetsiz rahmet mi olur?
Sabahı sabah yapan,
gecenin koynundan çekip çıkaran, emeklerdi.
Çiçekler bunca yükün altında baharını beklerdi.
Anaa! Ürüzgâr kapıyı doldurmuş bak!
Kalk hele herif kalk! Kar kapıyı kesmiş kalk!
Ahmet Yüksel
Ahmet Yüksel 3Kayıt Tarihi : 10.5.2021 16:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!