HAYIR VE ŞER - 1
Hayır ve şer yüce katta buyrulur
Kötülük istersen kötülük yağar,
İyilik istersen iyi duyrulur
İyi hakk istersen başına yağar.
..
Narin,nazlı bir gül gibi,
İyilik.
Öyle zor yetiştirmek,büyütmek.
Oysa ayrık otuna benzer kötülük,
Yetişmekte,yayılmakta,
Öylesine kolay ve arsız...
..
uçuşur eteğimde bin bir anlamlı sezgi
bir armoni yaşamın gizemli bin bir rengi
tınısında kaybolup erir bin bir kötülük
ulvi bir raksa döner masivanın ahengi
..
Dünya yaşanmaz halde sayemizde
Bütün şeytanlığın kaynağı bizde
Bir kötülük mevcut her gayemizde
İnsanız kötülük mayamızda var
Ne erdem bıraktık nede safahat
Atılan her adım bir suç kabahat
..
İyileştirip De Gitti
Mübârek Ramazan geldi, kötülük içinde buldu bizi.
Ama bir iyilik etti, bizi iyileştirip de gitti.
Not: Okuyucularımın bayramı kutlu ve mutlu olsun.
..
-Doğuruvermiş hüzünler, emzirmeden güzellikleri salıvermiş öylece gidişlere.
-İçlenişimi giyen yazıların yazındayım.Cümle boyu senden bahsediyorum.
Dirhemlerini sunan, demkeşliğin suretini görülüyor nemli gözlerim.İçimdeki senli buhurların reklamıdır aslında damlalarım.
*H’içliklerin ne kadar sıcak tutar hayıflanışı. Artık yadsımaz oldum sensizliği.Alıştım nedensizliğe. Yüce bir sebebin gölgesinde savunma mekanizmalarım eridi.
Soğuk tavırların tansık yarınlarımı ağlattı.Gözü açılmamış gün’eşleri bekledim karanlık yalnızlıklarda.Garip; ama vazgeçilmez aşkların sihrini yaşatma bana. Benim mezhebim aşk konusunda geniş değildir.
..
Garip Evci'lim, az aşım, gökler de dir, başım
Sağım solum dobdolu benim, görünmez, başım
Ruhuma sığmaz kötülük, ben aşığım, baş'ım
Gönlüm şen, sevdiğim var, gider onla naaş'ım
00:04
20/11/2015
..
Ben benim bende Allah kuluyum
Ben her yerde sapına kadar doğruyum
Benim ruhumda var insanları seviyorum
Ben atalarımın örf ve adetleriyle yaşıyorum
Ben yaşam hayatımı çok seviyorum
Ben sevdiklerimi her zaman anıyorum
..
Aslında iyi ile kötünün çarpışmasıdır yaşam.
Çamura düşen, cüzdanı etrafa saçılmış, sizi de göremeyen biri var.
İyi, düşen birini elinden tutarak kaldırandır.
Cüzdanını teslim eder.
Daha fazla yapılacak bir şeyler var mı diye sorar.
İyilik sonsuzdan gelir sonsuza gider.
…
..
Arşı aladan ölüm emri çıkmışsa sema`ya
Ruhun bir kuşun kafesten kurtuluşu gibi uçar Huda`ya
Çamurla yoğrulan bedenin on düşer kara topra`ğa
Malın mülkün evlatların fayda vermez hesabın ölçülür arşı ala`da
Ne zerre yaptığın kötülük nede zerre yaptığın iğilik eksiksiz yazılıdır levhi mahvuz`da.
..
Gözlerin açılınca doğduğun güne
Hayretle bakarsın çevrene derim
Aydınlıkla ilk mutlu olduğun o gün
Çöktüğünde karanlık, korkarsın derim
Dünya bir durak bizler yolcuyuz
Neden yaratıldık bilinmez derim
..
Bana sorduklarında mutsuzken bile neden bu kadar gülüp tebessüm ettiğimi
Diyorum ki benim gülüşüm acı verenlere en güzel cevabımdır
Bana sorduklarında seni üzen birini nasıl hala sevebiliyorsun
Diyorum ki belki de ben acı veren sevgiye inanıyorum
Onu ben bana acı verirken bile çok seviyorum
Bana soruyorlar neden her zaman duaya sığınıyorsun diye
Diyorum ki dua beni kötülükten ve kötülük yapmaktan alıkoyuyor
..
Görmesini bilen göz güzeli her dem görsün,
Sarmasını bilen söz dostlarla sefa sürsün.
Sevgi dal budak versin kötülük gayrı ölsün,
Şairler şiir eksin güller açsın bu sene.
Yalan söz yılan sözdür doğru sözlü olalım,
Namerde karşı durup mağdura dost olalım,
..
Açılmasın Pandora’nın kutusu
Son beş yüz bin o kutunun içinde!
Korkarım ki bundan daha kötüsü
Son kötülük beş yüz binin içinde.
Olmaz yerde kalır isen tarafsız
Haklı olur herkes dese şerefsiz!
..
kokuşmuş ruhunu aradınmı sabahları kargaşanın ortasında
kokusunu takip edebiliyormusun
türümü değiştirdim
artık ruhumda o eski ahenk yok
şehir karmaşsında kaybolan kulaklarım
ve gözlerim sadece öndeki arabanın arkasında
..
Beyaz tabutumsu tüpün içinde ormanda kaybolmuş bir ceylan gibi titreyerek odanın soğukluğuna hiç yakışmayan görüntüler arasında dolaşıyorum. Kemiklerimi, iç organlarımın çıplak fotoğrafını çeken becerikli doktorların ruhun yaralı, karmaşık, anlaşılamaz haritasını çıkarmak hususundaki acizliği beni ilk defa sevindiriyor. Korkunç gürültüler eşliğinde gözlerimi kapatıp onlardan uzaklaşıyorum. Polis sireniyle makineli tüfek sesleri arasındaki kısa sessizliklerde, ‘Arzunun Karanlık Nesnesi’nden sahnelerle oyalanıp, meteliksiz bir yazarın erotik maceralarının anlatıldığı ‘Clichy’de Sessiz Günler’e geçmem, oradan puslu hatıralara dönmem boşuna değil. Boynunu acıdan fazla kıpırdatamayan, eli sargılı bir zavallıya getirilen filmler alay eder gibi böyle ‘müstehcen’ olunca gözlerini kapatıp çıktığın mecburi yolculuğun seyri de, zamanı da böyle saçma oluyor haliyle.
Yıldız kayması gibi kısacık bir süre içinde değişen düşünce parçacıklarının kaynağı aynı ama aralarında hiçbir benzerlik yok aslında. Aralarına dönmek için ne kadar vaktimin kaldığını mikrofonla kulağıma fısıldayan adamın başkalarına hangi tonla bunu yaptığını ve insanların içini seyrederken gerçekte ne düşündüğünü hayal ediyorum o sırada. Bunu bilebilmenin imkânsızlığı, gerginliği beni başka anlara taşıyor. Sadece bedenleriyle değil ruhlarıyla da birbirlerinin içinde kaybolabilen iki insanın o ‘ilk kıvılcımlı anda’ hissettiği şiirsel uyumu tasvir ediyorum zihin defterime; Önce hiç acele etmeden dibindeki yosunlu taşları gösteren kıpırdak bir nehrin içinde sarılıp vücutlarının dip akıntılarını dinliyorlar. Sonra onları huzursuz eden ‘öteki hayaletlerden’ uzaklaşıp ritmi bozulan soluklarına teslim olurken hiç kimsenin bilmediği, konuşmadığı yepyeni bir dille tanışıyorlar. Biraz kılçıklı, hırıltılı, merhameti şiddetinin altında ezilen, buruk ve şefkatli bir dil. Artık daha evvel kimsenin ayak basmadığı o pırıltılı gezegenin üstündeler. Bilmedikleri bir coğrafyada sezgileriyle, şehvetten beslenen dürtüleriyle, korkularıyla, taze heyecanlarıyla tepeleri, gölleri, derin çukurları, okyanusları, sarp kayaları, dikenli bitkileri keşfediyorlar. Hazzın sonsuzluğa karıştığı en uç noktadan eğilip derin vadiye bakmaya fena halde korkuyorlar. Oradaki anlamsız boşluğa başkalarıyla defalarca yuvarlandılar çünkü. O sihirli ânın ismini hediye ettikleri yıldızlara sıkıca tutunurken usulca gevşiyorlar. Avuçlarından kayıp giden zamanla berrak görüntüler menevişleniyor. Kocaman bir hiçlikte kayboluyorlar...
Beni uyandıran seslerle birlikte ‘uzaylılar’ da uyanıyor haliyle. Artık gündelik hayatta arzularını maskelemek zorunda kalan ‘dünyalıların’ arasındayım. Genç doktorlardan birisi “Giyinebilirsiniz, geçmiş olsun. Dikkat edin başınız dönebilir’ diyor. Beni hapsettikleri mağaranın içinde neler gördüğümden haberi yok. Uysal, masum bir kadın gibi gülümsüyorum ona. “Haklısınız, biraz dönüyor” diyorum kibarca. Sonra deniz kenarındaki bir banka doğru yürüyüp organlarımın fotoğraflarını beklerken bu yazı için çantama attığım kitapları karıştırıyorum.
..
Dünya, ahiret yolculuğuna istasyon kapılma yeise
Başına gelir elbet, kalemde yazılan ne ise.
Fayda sağlayamaz dünya bir araya gelse,
Hiçbir kötülük ulaşmaz kalem bildirmediyse.
İSA YILDIRAN
..
Dağ tepelerine çıkmış cadılar,
Saklanıyorlar.
Bakıyorlar gizlice tepelerin ardından.
Ara sıra görünüyor kara külâhları.
İki yuvarlak göz ışıldıyor olurken sabah,
Haşin, simsiyah.
..
Kötülük dünyasında, hep kötülük yaparlar
Dönen devran içinde,hep uykuya yatarlar
Çirkefliği maharettir diye alıp satarlar
Ben bunları kınıyorum sizde kınayın dostlar
Hak tartan teraziye, hileler katıyorlar
Pisliğe batmışlarla ortaklık yapıyorlar
..
Nasıl bir dünya ki bu dünya.
İki elli, iki ayaklı yürürler ön saflarda.
Giymişler renkli güzel urbalar.
Kalplerine bir bak,acep kalp yerine ne taşırlar.
Sanırsın ki hepsi insan,ama inan insan değil bunlar.
Madalyonun öbür yüzü bu mu dersin.
..