Ve şehrin yaşlılarından biri, 'Bize iyilik ve kötülükten bahset.' dedi.
Ve o cevap verdi:
'Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil.
Çünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde
azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki?
..
“Sizden biri…”
Toplum ve birey. Toplum oluşturabilen bireyler. Toplumun bir parçası olan birey. “Siz” denilerek hitap edilen bir topluluk ve o bütünün her “bir” parçası.
“ Bir kötülük gördüğünde…” Görmek ve kötülük. Görmek ve gördüğünü ayırt edebilme yetisi. Görmekle başlıyor her şey. Eylem ancak göz penceresinden içeri girebiliyor. Kelimeler önce göz kazanında pişiyor. Resimlerin ilk eskizleri göz tuvalinde şekilleniyor. “Görenle görmeyen bir olur mu? ” Olmaz. Peki neden görenle görmeyen aynı vagonda seyahat ediyor!
“ Eliyle düzeltsin! ” El, yabancı değil. Eylemin bayrağı. İşin makasçısı. Kudretin köprüsü. Söz dinletebilen bir else yukarı kalkması yetiyor kötülüğü durdurabilmek için. Söz dinlenmediğinde parmaklar bir araya gelerek, omuz omza eğilerek avuca, eli yumruğa çeviriyor. Yumruk kötülük karşısında ne güzel bir el! Ya eli tutmuyorsa. Yaşlılıktan, sakatlıktan veya kölelikten olabilir bu. Ya da gücünün farkında olmamaktan. Elini hareket ettirecek gücünün olmadığını düşünmekten belki de. Korkaklığın ve tembelliğin bir illüzyonu olabilir bu.
..
294
Dünyayı kim günahsız bilirmiş, söyle!
Yaşayan mutlak günah alırmış, söyle!
Ben kötülük edince, Sen de edersen;
İkimizin ne farkı kalırmış, söyle!
..
Ey, öyleydi o!
Kedilik kafesinde yaşardı
Kötülük denli gerçekti
Dünyaya karşı güler, gülerdi.
Pembe sevgili
Deliliğin oyuncak odasındaydı.
..
Ocaklar yansın her dem
Bacada is olmasın.
Gökyüzü mavi kalsın
Ufukta sis olmasın.
Kötülük yansın yıkılsın
..
Kötülükte bulundun mu kork,
Emin olma çünkü yaptığın kötülük bir tohumdur.
Allah onu mutlaka bitirir!
Bir kaç kere,yaptığına pişman olur,utanırsın diye örter gizler
Lutfunu meydana çıkarmak için defalarca da örterde
sonradan adaletini göstermek için cezalandırır:
Bu suretle iki sıfatının da meydana çıkmasını,
..
Otobüste sevgi yoktu. Orada herkes kendine ve birbirine düşmandı. İşte bu yüzden otobüsteki insanlar birbirlerine en kötü yüzlerini göstermekten çekinmiyorlardı. Şoför en acımasız tavrıyla yolcuları durmaksızın azarlıyor, genç öğrenci başının dibinde artık ayakta durmaktan gücünü tüketmek üzere olan yaşlı bir kadını görmezlikten geliyor; genç bir adam adeta bütün gövdesiyle, önündeki kızı habire sıkıştırıyor, açıkçası cinsel tacizde bulunuyor; üstü başı pis, üstelik kendi kendisine konuşuyor diye yaşlı bir adamın yanına kimse oturmuyor; gençten biri yanında kendisinden biraz daha kısa boylu birinin üzerine neredeyse abanıyordu. Bir sivil polis önünde oturan iki öğrencinin neler konuştuğuna kulak kesilmişti. Bir başkasının ayağına basan sonra asla özür dilemediği gibi ayağına bastığı kişiye adeta, “ayağımın altında ayağının ne işi var” der gibi bakıyor, herkes herkesi olup olmadık zamanlarda suçluyor ve aşağılıyordu... Evet, bu otobüste sevgi yoktu! ..
Bir duraktan genç bir kadınla, dokuz on yaşlarındaki oğlu bindi, otobüse... Kısa bir süre sonra avını bulmuş bir avcının heyecanıyla, “biletini at hanım” diye bağırdı bizim şoför. Genç kadınsa utanarak yolcuların arasına saklanmaya çalıştı. Şoför yine: “Biletini atmadın, bak kafam bozuluyor artık” diye öfkeyle çıkıştı. Biraz daha gittik ama çok geçmeden genç kadın ağlamaklı bir ses tonuyla: “Durun... Lütfen, burada inmek istiyorum” dedi. Otobüs durdu. Kadın, yanında çocuğuyla durak dışında, öylesine bir yerde indi aşağıya. Bu defa yüzünü örtmüş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Oğlu ise annesine sarılıp: “Anne ağlama, ne olur ağlama” diyordu habire. Otobüste ansızın bir sessizlik olmuş, herkes nefesini tutarak bu olayı izliyordu. Bu genç kadının varlığıyla kötü bir düşten uyanmış gibiydik. Oğluna sarılıp ağlayan bu genç anne yıllardır bastırdığımız duygularımızı hatırlatmıştı sanki bize.
Ve hemen sonra hiç beklemediğimiz bir şey oldu: Şoför otobüsün el frenini çekip aşağıya indi ve kadınla çocuğun yanına gitti ve onlardan özür dilemeye başladı. Duyuyorduk, şoför ağlayan kadına yaptığı işten çok bunaldığını, geçim sıkıntısı çektiğini, trafiğin ve yolcuların sinirlerini harap ettiğini, demin yaptıklarından pişman olduğunu söylüyor ve biletsiz olsa bile -ki şu an bu hiç önemli değildi- genç anneyi otobüse davet ediyordu. Genç kadınsa biraz önce çok aşağılandığını, çok utandığını, bir daha o otobüse binemeyeceğini söylüyordu.
Otobüsün durduğu yerin biraz aşağısı deniz kenarıydı ve hemen oracıkta bir çay ocağı ve gökyüzü renginde masa örtüleri bulunan masalar vardı. Güneş ve rüzgâr bu çay bahçesini soylu bir neşeyle kucaklıyordu. Genç kadın çocuğuyla beraber biraz olsun soluk almak ve dinlenmek için bu çay bahçesindeki masalardan birine oturdu. Gözyaşları dinmişti. Şoförse onu bırakmıyor, yanına diz çökmüş özür dilemeye devam ediyordu, işte ne olduysa bu andan sonra oldu. Herkesin yüzü aydınlandı ve ortak bir kararla gideceğimiz yerlerden vazgeçip otobüsten indik, adeta koşar adım gökyüzü rengindeki örtülerle örtülü masaların olduğu çay bahçesine gittik. Genç kadının yanına diz çöken şoförün omuzuna vuran güneş ışığı, genç annenin o unutulmaz masum yüzü defalarca içimize işlemişti. Sanki birbirinden çok, ama çok farklı insanların içinde ne gariptir ki aynı ortak ses: “Artık yeter, bunca kötülük, bunca duyarsızlık yeter” diyordu.
..
siz bu kadar çok muydunuz, kimseniz yok mu
- ara sıra benzemek ister ya insan birine -
nasıl böyle kendinize benziyorsunuz
kimse artık o kadar benzemiyor kendine
bir de benzersiz oluşunuz var ki
ya sizsiniz şu hepimizdeki eksik
..
Kötülük pahalı, iyilik ucuz.
Kötülük kısıtlı, iyilik uçsuz.
Kötülük cezalı, iyilik suçsuz.
Güvenle, huzurla yaşamak güzel
İyilik şükürlü, kötülük nankör.
İyilik tutumlu, kötülük bonkör
..
Kimseye kötülük yapmamak lazım,
İnsanın yaptığı kötülük kendine döner.
Kimse kötülüğü edemez hazım,
İnsanın yaptığı kötülük kendine döner.
Dünyada sevginin sırrına erek,
Kötülük yapana iyilik gerek.
..
Kasabanın birinde yanyana yapılmış iki ev varmış. Her yerde böyle yanyana evler olur demeyin. Bu evler birbirinden öyle farklıymışlar ki, herkes şaşıp şaşıp kalıyormuş.
Bahçesinde çeşitli ağaçların, yemyeşil çimenlerin ve renk renk çiçeklerin bulunduğu evde, ''İyilik'' ve ''Sevgi'' adında iki kardeş yaşıyormuş. ''İyilik ve Sevgi'' birbiriyle çok iyi geçiniyorlarmış. Kalplerinde daima iyilik yapmak ve her şeyi, herkesi sevmek duygusu olduğu için, her şeye:''Ah, ne güzel, ne tatlı! diyerek seviniyorlarmış. Kimi görseler gülümsüyorlar, yardım ediyorlarmış. Herkes, dost olmak için hep onları arar sorar olmuş. Çocuklar bahçelerine gelerek neş'e dolduruyorlar, çiçekler bahçelerini güzelleştirmek için en parlak renkleriyle açıyor ve mis kokularını saçıyorlarmış. Güneş bile onların bahçesine doğuyor; onlar da güneşin aydınlatıp, ısıttığı salıncakta oturup sallanıyorlarmış.
Böyle herkesle dost olarak, güzellikler içinde yaşayarak mutlu olunmaz mı? ''İyilik ve Sevgi'' de çok mutluymuşlar. Mutluluklarını da bütün insanlarla, hayvanlarla, doğadaki her canlıyla paylaşıyorlarmış.
Yan bahçedeki evde de ''Nefret '' ve ''Kötülük'' adlı iki kardeş yaşıyorlarmış.
Bahçeleri, kurumuş otlar, taş ve toz toprakla kaplıymış. Kalpleri de, bahçeleri ve evleri gibi kapkara imiş. Bahçelerinde hiç çimen ve çiçek bulunmuyormuş. Ne zaman topraktan küçücük bir çimen, bir sevimli tomurcuk başını uzatsa, ''Kötülük ve Nefret'' hemen koşup onları yolup atıyormuş. Kedi, köpek ve kuşları azarlayıp, onlara taş atıyorlarmış. Böyle kötü ve sevgisiz oldukları için de hiç bir kuş, hiç bir kedi, köpek oraya uğramıyor, hemen kaçıyorlarmış. Çocuklar bile orayı görmemek için, hep ''İyilik ve Sevgi''nin bahçesinde oynuyorlarmış. Oysa, ''Nefret ve Kötülük'', kendileri mutlu olmadıkları ve kötü düşündükleri için hep hasta oluyorlarmış. Devamlı: ''Ah başım, ah kolum, ah bacağım çok ağrıyor.'' diye sızlanıyorlarmış.
Tabii, güneşsiz, kirli ve yeşilliksiz bir evde mutsuz yaşadıkları için gitgide daha da hastalanmışlar.
Yattıkları yerden kalkıp bir çorba, bir bardak su bile içemez hale gelmişler.
..
Sana kötülük düşünenlere gülüşünle ceza ver...Sana kötülük düşünenler yıkılmadığını anlasın...
..
Yüce Allah iyiliği emreder,
İyilik Haktan kötülük bizdendir.
İyilik yapan Hak rızası güder,
İyilik Haktan kötülük bizdendir.
İyilik yapan kötülüğü takmaz,
Kötülük yapan kimseye Hak bakmaz.
..
Allah'ı sever isen dünyada kimseye kötülük yapma n'olur,
Kime ne kötülük yaparsan kötülük elbet bir gün seni bulur.
Menfaat için göz yumduğun haksızlık sanma yanına kalır,
O haksızlık kapına dayanıp senin de hakkını elinden alır.
..
Bir deliye sormuşlar, sen neden deli oldun?
İnsanlara kötülük etmemek için demiş.
Şimdi bana kötülük eden kimse kalmadı,
Ben kimseye kötülük edeyim niçin demiş?
..
dalga dalga yayılır iyilik ve kötülük
geçemezsin önüne sakın yayma kötülük
..
Yüreğim sevgiye harman olacak
Kötülük ardına bakmadan gitsin
Bu sevda gönlüme derman olacak
Kötülük ardına bakmadan gitsin
Gönlümü o yüce aşka adadım
Şehveti işreti kökten budadım
..
Sen kötülükten uzak dur,
Kötülük bize yakışmaz.
Ne kula darıl ne kalp kır,
Kötülük bize yakışmaz.
Kötü olan sözden almaz,
Kötü olan hayır bulmaz.
..
Kötülük tüm ibadetin sevabını alır,
Kötü kimsenin ibadetinde hayır olmaz.
Sevap gider ise geriye kötülük kalır,
Kötü kimsenin ibadetinde hayır olmaz.
Allah yolu iyilik ile tutulmalıdır,
İnsanın içinden kötülük atılmalıdır.
..
Ülkemizin insanı, gerçekten güzel insan,
Bozukları olsa da, kötülük yapamazlar,
Olur ya bir yerlerden, hata var diye duysan,
Soyu-Sopu belliyse, kötülük yapamazlar.
Evet bazen hatalar, yapılmış görüyorsun,
Çeşitli unsurlar var, farkına varıyorsun,
..