Sizin de vardır mutlaka, benim de var. Her ne kadar Rabbımız Allah cc. bir ayet de ''Yalnız benden korkun.'' diyorsa da, bizim ki biraz korkudan ziyade, yanlış bir şeyler yaparak mahcup olma durumu diyelim aslında... Anlatayım aşağıda hak verir ya da vermezsiniz...
Hani filmde olur ya, duş almışsınızdır, o an da kapınıza bir materyal bırakılır, bornoz ile ya da havluyla kimse görmeden onu alıp içeri gireyim dersiniz, bir rüzgar kapıyı kapatır, sap gibi kalırsınız ortada, ne yapacağınızı ve sizi görenlere bunu nasıl açıklayacağınızı bilemezsiniz... Şimdiye kadar şükür gelmedi başıma ama, bundan sonrada gelmez inşallah...
Şehirler arası yollarda trafik kazalarından çok korkarım. Korktuğum içinde kurallara titizlik ile uyarım. Hız neyse benim arabanın ibresinde de odur. Kırk sene olmuş ehliyet alalı, bir defa topu topu radara girmişim...
Sevdiklerimin benden önce ölmesinden de çok korkarım. Her ne kadar korkunun ecele faydası yok deseler de yine de Rabbım hepimize, hepinize sıralı ölümler versin... Televizyonda gördüğüm zaman daha dünyaya doyamadan bir çocuğun ya da genç kızın öldüğünü, yerle bir olur ruhum, benliğim paramparça...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta