KORKU ŞİİRLERİ

KORKU ŞİİRLERİ

Ahmet Bektaş

Üçten İkiye

Önceki yazılarımda sıkça bahsettiğim “Boyutlar” konusuyla alakalı olarak; 3. Boyutta, açığa çıkan 2. Boyuttaki tesiri nasıl ifade edebilirim? Diye düşündüm ve aslında 2. Boyutta olup 3. Boyuttaki tesirini ifade etmek için hayali vücut verilmiş varlıklar, madde alanında nasıl işliyor? Bu sorulara cevap aradım.

Kuantum alanda 2. Boyut-ruh-levha, “Belirsizlik” halinin çökertme alanıdır; yani belirlemek! 1. Boyut, ben yani gözlemci tarafından, gözlemciye göreceli olarak çökertilir! 3. Boyuta bu çökertme sonucu belirlenen yansır! 3. Boyut için yani madde alanı için “Gözlem” ile sınırlanan bir alan söz konusudur. 3. Boyutta “Belirsizlik" mümkün değildir! Çünkü 3. Boyuta çıkan bir madde, zaten belirlenmiş ve belirsizlik durumu çökertilmiştir! Bu nedenle, 3. Boyutta maddi bedeni görünmeyen ama maddi tesiri, 3. Boyut araçlarında işleyen 2. Boyut çökertmeler yani gözlemlerin tesirini ifade için bildik maddi bedeni olmayan hayali tesire (Zamir gibi düşünebilir) , adlar konulmuş! Bunlar, tesiri ifade için adlandırılır! Cin, şeytan, hortlak adlarıyla bilinen ruhsal tesirler! Ayrıntıyı herkes kendi zihninde halledebilir! Bu tesirlerin “Varlık” olarak düşünülmesinin asıl nedeni, tesirlerinin “Var” olması yani tesir de bir varlıktır! Madde alanındaki “Beden”, nasıl bir varlık ise “Ruh” da bedene tesir eden, bedene binmiş bir varlık olarak düşünülebilir! 2. Boyuttaki ruhsal tesirin, 3. Boyutta bedende işlemesi söz konusu! Varlık açısından, 2. Boyutta olan ile 3. Boyutta olanın birbirinden ayrı olması gerekmiyor ya da “Eşzamanlı” olması gerekir! Zaman ve mekanın, 3. Boyuta göreceli olmasından kaynaklı olarak ruh ve beden konusunda “Ruh’ un, ezeli ve ebedi olduğu; bedenin ise fani olduğu söylenir! Çünkü 3. Boyutta izafiyet vardır! Zaman izafiyetinden dolayı, “Önce-sonra” ayrımı; mekan izafiyetinden de büyük-küçük, az-çok, yukarı-aşağı sınıflamaları söz konusu! Hatta “Ben” yani tercih yani 1. Boyut tesiri için “Güzel-çirkin, iyi-kötü” sınıflamaları da devreye girer! Yazıda 2. Boyut tesirin, 3. Boyutta adlandırılması üzerinde duracağım. Yani ruhsal tesirlerin (ruh, cin, şeytan benzeri) , maddi alana etkileri!

Belirlenen her şeyin bir kaderi var yani sınırsız hiçlikten çekilmesi ve tasarlanması, tercih ve kaderi gösteriyor! O halde 3. Boyutta gözlemlenen her şey için bir tercih ve kader mutlaka vardır! Tercih, “Ben"; kader, “Ruh"! 3. Boyutta görünmesi ise kaza! Her şey- herkes, kendi kaderini, şuuru kadar belirliyor! Belirlediğini de 3. Boyutta varlık alanında sergiliyor, yaşıyor!
..

Devamını Oku
Kâzım Özgür

Belli olmaz ki ölüm, bir gün gelir göçerim.
Tövbe eder ağlarım, korku başlar şimdiden.
Saltanatı istemem, Hakk yolunu seçerim;
Tövbe eder ağlarım, korku başlar şimdiden.
2
Ürpertisi gitmiyor cehennemin korkusu;
Hep içimi kemirir, azap veren duygusu.
..

Devamını Oku
Selahattin Yaşar

Aman yarabbi. emri hak vaki olmuş ölüyorum.azrail a.s,görmüyorum ama tüm bedenimde varlığını hissediyrum.kanım kuruyor sanki.bütün sinirlerim bir merkezden koparılırcasına çekiliyor.kulaklarımda ölümün uğultusu beynimi kemiriyor.nefesim boğazımda düğümleniyor.ruhum sanki çıkmak için zorluyor. Birden sıçrayarak uyanıyorum.rüya imiş.ama ne rüya? o hal bende hala devam ediyor.eşime ölümümü haber vermek istiyorum dilim dolaşıyor konuşmayı unutuyorum adeta.oysa ne süslü laflar ederdim.şiirler yazar, ilahiller okur, şarkılar söylerdim.demekki can boğaza geldi; artık edebiyat sökmüyor.ölümede hazır değilim.azığım neki? bir yaşındaki sümeyye m aklma geliyor.beşiğinde ne kadarda güzel uyuyor yavrucak.uyandığında ölmüş olacağım.kadersiz yavum diyorum içimden,bu yaşta babasız kalacak.tüm bedenimi müthiş bir titreme alıyor.bacaklarımın soğumaya başladığını hissediyorum.ölüm meleği iş başında,işte canım yavaş yavaş çıkıyor diyorum.tüm hayatım gözümün önünden geçiyor.zamansızlıkda otuzbeş yılı yaşıyorum. eyvahhh,eyvah.şunları hiç yapmasaydım.şunları daha çok yapsaydım. binlerce kez eyvah.son pişmanlıkda fayda vermiyor Nasıl fayda versinki. Benim icin artık kıyamet kopuyor..birden aklıma her işin başında kullandığimız kelam geliyor.aşk ile sarılıyorum; BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.bir kaç kez tekrar ediyorum.birazcıkda olsa rahatlıyorum sürünerek laobaya kadar gidip abdest alıyorum. tekrar yatağıma dönüp ölümün beni almasını bekliyorum.artık ALLAH a dönme zamanı bundan kurtuluş yok.teslimiyet içime bir sevnç dolduruyor.ALLAH beni seviyor diyorum. sevmeseydi uykuda canımı alırdı.bak abdest aldım adını anarak ölüyorum.binlerce hamdediyorum. O yüce Yaratana.. .
Değerli kardeşlerim.bundan sonra o ölüm hali bir anda üzerimden alındı.o korku ve dehşetten sonraki teslimiyet.ALLAH ın beni sevdiğini düşünmek bana ölümü sevdirmişti. yaşadıklarımı burada tam manasıyla anlatabilmem imkansız.onun için hepimiz ölüme hazır olalım.ALLAH bizi severek.bizde ALLAH ı severek ruhumuzu teslim edelim.AMİN.


Selahattin Yaşar (05.03.2009 20:31) (bakınız: ölüm, hayat, zaman, şiir, baba, güzel, uyku, korku, deli, edebiyat)
..

Devamını Oku
Vehbiye Yersel

Yüzüm yara bere dolu…Bu yaralar,sanki saksıda yetişen bitki gibi yeşeriyor,ilaçlar kökünü bir türlü kurutamıyordu.İlk baharda otlarla beraber yüzümde de bu çıbanlar,akneler,eziyetli kanlı irinli, meyvesini vermeye başlıyor.Kaşıdıkça kanıyordu.Bir tek çenem,gözlerimin çevresi ve alnım da yoktu, bu yaralardan mahrum kalmıştı,oralarda bir hasar yoktu. 
 Yüzüm harabe gibiydi.gözlerim ve dalgalı simsiyah saçlarımdan başka suratımda elle tutulacak yerim yoktu.,Ben çocuk halimle o ağrılara,aşağılanmalara nasıl dayanıyordum,bilemiyorum. 
 Rahmetli Mahmut amcam,memur olduğu için devamlı ilçelerde çalışıyordu,daha sonra Mardin merkezine tayin edildi,amcamın geldiğini ev yerleştirdiklerini anlattılar,vakit akşam ezanı okunmak üzereydi.Ben korku nedir bilmezdim.O saatte anneme haber vermeden, daracık,taş toprak merdivenli,sokaklardan gire, çıka tarif edilen evi bulmak için bazan da duraklıyarak aldım başı gidiyorum.O yıllar aydınlatma yok sokaklar karanlık,dedim ya korku nedir bilmezdim.Taşındıkları,tarif edilen eve ulaştım.sanki mum yakmış da beni bekliyorlardı,o zamanlar okula bile başlamamıştım.Demek ki 5-6 yaşlarında vardım,ama dün gibi hatırlıyorum, kaşımda sanki amcam duruyor,unutulacak gibi değildi,o engine anlamlı bakan gözleri…Amcamı hatırlıyorum.O engin yeşil-mavi arası gözler,Ulu 0nderimiz Atatürk`e benziyordu.yanına koştum,hoş geldin amca diyerekten.şimdi türkçe telaffuz ediyorum.O zamanlar ana dilimiz Arapça,yani anlayacağınız,biz güneydoğulular birazcık da Kolej mezunu sayılırız.Okula yazılıncaya kadar,evde konuşulan dil Arapça idi. 
 Okula başladıktan sonra okulda Türkçe öğreniyorduk. Ve evdekiler de bizden. Öğreniyordu.bizim ailede ben 4 numara olduğum için Türkçe konuşan vardı,iki ablam,ağabeyim,annem babam.Bir tek baba annem konuşamıyordu.ama konuşulanları anlıyordu.Dedelerim 1560 yılında oraya uç Beyi olarak gönderil- 
 miş ise de,orada doğanlar hep Arapça dilini ana dili olarak biliyorlardı,çünkü konuşulan dil buydu.Ama şimdi ki gençler, 
 mesela benim 32 yaşındaki kızım bir tek Arapça kelime bilmez,çünkü evde konuşulmuyor ki kulak dolgunluğu olsun 
 Ama ben Allah”a hep şükrediyorum orada doğduğuma,Kutsal kitabımız,rehberimiz,Allah”ın Kelamı Kuran-ı Kerimi okurken anlıyorum,mealini okumaya gerek duymuyorum. 
 Verilen mesajı alabiliyorum.Bir lisan bir insan derler ya doğrudur. ve su anda Allah`a şükür ediyorum,iyi ki orada doğmuşum.` bir lisan bir insan derler ya.` Kur`an-i Kerim i okuduğum zaman anlıyorum.Evet,yengem,amcam yalnız misin diye sordular evet dedim,elini öpmeye geldim,gel dedi seni öpeyim.beni alnımdan öptü.ona verdiğim cevap 0nu üzmüştü. beni bu sefer yanaklarımdan öptü`.haklisin amca,alnımdan başka öpülecek yer yok ki yüzümde.`dedim.ve su anda söylenmiş bir söz gibi aklımda.sonra beni ararlar eve gideyim dedim,aman dikkatli ol,Allah var dedim,bana birsey olmaz.eve gittim.Annem babam neredeydin? Diye sordular, Amcamı görmeye gittiğimi anlattım.Korkmadın mi? Yolda karşına köpek çıkabilirdi,ne korkusuzsun diyerek,bana birazcık kızdılar.bir şey olmadı,işte geldim.Bir şeyim de yok. dedim. 
 10-06-2009 Mountain View Kaliforniya
 
 Vehbiye Yersel
..

Devamını Oku
Emrah Demirci

Korku ve Hayallerin...

Korku, hayallerimizle aramizdaki en büyük bir duvardir.
Eğer hayallerinin gerçek olmasini istiyorsan korkularından,
Korkularını yenemiyorsan hayallerinden vazgececeksin...
..

Devamını Oku
İbrahim Düşkün

ey korku tanrısının
sefa süren azizleri
binbir yüzlü tanrınız var
sefanıza neden

bir korku mabediniz var ki
nice korkular beslersiniz
..

Devamını Oku
Ali Lidar

29.
Unutmak ve hatırlayamamak arasındaki fark kadar keskindir sıkıntı ve huzursuzluk arasındaki fark. Birbirlerini çok anımsatsalar bile, ikisini de farklı zamanlarda yaşayanlar çok iyi bilir ki sıkıntı ve huzursuzluk asla birbirlerine indirgenemeyecek ruh halleridir. Sıkıntı geçicidir çoğu zaman, geçmese bile şekil ve ritim değiştirerek zaman zaman nefes alma imkanı tanır. Huzursuzluk ise bir kez çöreklendi mi insanın içine hiç gitmemecesine yerleşir.
Sıkıntı korku gibidir, huzursuzluk ise kaygıyı andırır. Ve korkularla baş etmek kaygılarla baş etmekten çok daha kolaydır. Korku, kaynağı ne kadar kuvvetli olursa olsun sonuçta belli bir nesneyle ya da eylemle ilgilidir. Kaygı ise nedeni belli olmayan başka türlü bir korkudur. Bir tür belirsizlik hissi yaratır kaygı ve kalıcı tedirginliklere yol açar. Korkularımız bizi endişelendirir ve bir şekilde üstesinden gelmeye çalışırız. Bunu beceremesek bile en fazla korkak damgası yer ya da gerçekten korkak oluruz. Başedilemeyen sürekli kaygı ise insanı delirtir.
Sıkıntı zamanla artar veya azalır. Bazen anlık oyalanmalar bile onu dağıtmaya yetebilir. Huzursuzluk ise -eğer kaynağı kötü yaşanmış bir hayatsa- iç organlarımızdan biri haline gelmiştir. Evet canlı bir şeydir huzursuzluk, içimizde bir yerlerde sürekli kımıldar. Mutlak huzursuzluk eşiğini geçtiyseniz eğer onu dağıtmak ya da onunla baş etmek imkansızdır..
..

Devamını Oku
Emre Orkun

Bir korku saldım içime,
Yapacak o kadar çok şey varken,
Ve Yapacak gücü kendinde bulmuşken,
Bir korku saldım içime...
Etimi kanıma böldüren,
Deli divaneye döndüren,
Hayatın değerini bildiren,
..

Devamını Oku
Muharrem Şahan

İnsanın aklında,
ya sevgi kalır ya korku.
Zıtların birliği bu olsa gerek.
Gerisi yaşamdan kalan tortu.
...Eşeleyip bakılır geçmişe,
hangisi daha ağır basar diye.
Papatya falı gibidir;
..

Devamını Oku
Süleyman Aras

Umut dallarda uzarken
Korku köklerde büyüyor.
Sanma taşıyacağından fazla bu yük!
Buzdağı gibi hayat bir bütün;
Fakat buzdağının altı üstünden büyük.
Yine de umut, umut hep umut...
Aşağıda, köklerde büyümezse korku,
..

Devamını Oku
Hülya Karaca

Hasret bir korku içimde
Gidiyorum diyecek
Döneceğim diyecek
Ama dönmeyecek

Hasret bir korku içimde
Seviyorum diyecek
..

Devamını Oku
Sevim Atan

İçimde bir korku var
Sanki yitip gidiyor
Gülüşün içimden yar
Bakışın uzak diyar diyar

İçimde bir korku var
Kararıyor gönlümdeki umutlar
..

Devamını Oku
Atilla Durukan

korku,dagların ötesinde nokta,
yüregimde kocaman bir dag.
erciyes, palandöken. agrı,
korku hep yüregimde sancı.
dallar sevgiyle sarar agacı,
korku yok eder tüm duyguları.
sevgi yürekte büyür, dag olur.
..

Devamını Oku
Kadri Atmaca

Gün battı doğum sancılarıyla, gece korkudan karanlık
Aşk dönünce vefasız yüzünü
Aylar kaçışta
Bir son yok artık bunda
Mevsimler boyu “aşkın” yıkansa bile…

&&& &&& &&& &&& &&& &&& &&&
..

Devamını Oku
Ali Oskan

Esselamu aleyküm ve rahmetullahu ve bereketuhu, ebedan ve daiman.

Şu bir gerçektir ki, insan korktuğu varlıklardan, en yakını dahi olsa yapısı gereği, önce ondan soğur sonra da nefret eder. Öyleyse ‘korku nefreti doğurur’ şeklinde bir tespit yapsak yanılmış olmayız inşallah. Genel anlamıyla, fert psikolojisinde nefrete yol açan korku, toplum psikolojisinde de, pek farklı neticeler doğurmaz. Özel anlamda ise; Allah korkusu esbap yönünden bakılınca, fert ve toplum bazında; kısa vadede seküler bir fayda sağlasa da, uzun vadede ters teper, bilhassa toplum bazında ateizmi semirtir, geliştirir. Çünkü söz konusu bu korku, üzerine gidilerek çözülebilecek bir korku değilse, o zaman kaçılarak çözülme yoluna gidilir ve kaçılana nefret başlar.

Risaleler Allah’a korku ile tabi olmayı değil bilakis sevgi ve muhabbet ile Allah’a yaklaşmayı vaz ediyor. Elbette ki sevgi ile tabi oluş, en mükemmel kulluktur, nasıl ki bir öğrenci çekindiği, korktuğu (saygı ile de olsa) öğretmeninin sözünü istemeyerek yerine getirir, isteyerek yapsa da yarım yamalak yapar. Buna karşın sevdiği öğretmenin sözünü ise canı gönülden yapar, hem de tam ve eksiksiz yapmaya çalışır. Öğretmeni canını istese belki canını bile verir.

Bediüzzaman Risalelerde, mehafetullah (Allah korkusu) veya haşyetullah (saygı ile Allah korkusu) mevzularından hemen hiç bahsetmemiş, sanırım mehafetullah kavramını bir yerde kullanmış.
..

Devamını Oku
Mehmet Özparlar

Biliyorum ellerini açmış beni bekliyorsun,
Gözlerin ufkun derinliğinde arıyor sevdiğini,
Kalbimde bir korku,hani nerdesin ey yüreğim?
Hani yine bir araya gelsek kırılırmısın?

Korkuyorum,içimde kalan o yarım sevgiyide bitirmekten,
Korkuyorum sensiz kaldığım yılları tekrar aramaktan,
..

Devamını Oku
Okan Ağ

bir kedinin ensesini yalayarak günah çıkarıyor içimdeki köpek
gözlerindeki korku ve nefreti yatıştırmak istiyor dilini göstererek..

şimdi hak ettiğim gibi hatta belki hayallerindeki gibi pislikleşiyorum..ve öğreniyorum kirlendikçe..dudaklarımdan çamurlar aktıkça her gülümsememde..yalanları,ve yalan söyleyenleri anlamayı,onlar gibi yaparak onlara inanmayı…bir çok şey öğrendim..şimdi muhtaç olunduğu için değil,son yada tek seçenek olduğum için değil,öylesine,sebepsizce sevilmeye ihtiyacım var..kirlendim mecburi sevdalarda ve her lekeyi temiz bir kalbe bıraktım,öğrendiğimi yaptım sadece,anlatılan hikayelerden çıkardığım sonuçları..düşünmedim kaç temiz kalbi kirlettiğimi..

bir kedinin ensesini yalayarak günah çıkarıyor içimdeki köpek
gözlerindeki korku ve nefreti yatıştırmak istiyor dilini göstererek..
..

Devamını Oku
Abdullah Erdem

KORKU

korku nedir?
ölüm korkusu
ateş korkusu..

önceleri korkar idim..
..

Devamını Oku
Çağrı Kayalıdere

Hayat denildiğinde içimi uçsuz bucaksız bi korku sarardı.Anlamsız ve korku dolu bi anlam taşırdı bende hayat.Bunu size niçin sölediğimi hala anlamış ve çözmüş değilim.Hayat yani yaşam çok mu zordu bilmiyorum.Ama ile başlayan tüm kelimelerin ve keşke ile başlayan cümlelerin hayatımda bir çok kez yeri olmuştu.Bunu biliyordum keşkeler insanı hayattan alıp en uca götürüyordu.Gözümü açtığımda hastanede acil servisinde bulmuştum.Başımda bi doktor ve teyzemin kızı yani kuzenim vardı.Nasıl olduda ben oraya geldim ve ne oldu da beni oraya götürdüklerin hiç bir haberim yoktu.Anlam veremiyordum.
Kendimi bitmiş tükenmiş ve çok yorgun hissediyordum.Nerdeyse ölceğimi düşünüyordum.Başkalarına görünmeyen duyulmayan sesler ve görüntüler gözümün önüne ve kulağıma gelip gidiyorlardı.Bana ne olduğunu doktor bile anlamamıştı.Beni hastaneye yatırmak istediğini sölemişti.Manisa ruh ve sinir hastalıkları kliniğine.Ama bunun için ailemin izni olması gerekiyordu.Doktordan doktora koşuyorduk hastahane içersinde.Ne olduğunu hala anlamış değildim.doktorlar tanı koyma peşindeyken ben yorgun ve bitkin bedenimi yürütmeye ve ayakta kalmasını sağlamaya çalışıyordum bitik gücümle.Gözlerimin çöktüğünü her adımda hissediyordum.Ve bitik vücudum hastanedeki herkesin dikkatini çekiyordu.İlginç bakışlara ve şaşkınlık dolu bakışlara maruz kalıyordum.En sonunda bi doktor tanıyı koymuştu.Ve evde bakılmama müsade etmişti.Aslında hastanede bakılsamda ben onu ayırt edemezdim.Dolaşırken ölece çaresizce içim bi yatak bi yastım istiyordu.Dinlenmek için.Sanki hiç ara vermeden bi işte çalışmış kadar vücudumun direncini kaybediyordum git gide.Evde bakılma kararım netleşirken ben hala ölmüş olan eniştemi soruyordum anlamsızca.Çünkü eniştem ölmüştü.Herkes bunu garipsiyor ve korkuyordu.Düşünsenize bi insan ölmüş birini geldimi diye niçin sorar.Ben onu gördüğümü konuştuğumu sölemeye çalışırken insanlar yani ailem korkuyordu benden bana bişey olduğundan.
Ben kendimde değildim kendimi adeta kaybetmiştim.Aramaya bile gücüm yoktu.Çünkü benliğim içimde kaybolmuştu en derinliklerine gitmişti içimin.Onu bulmak çok zordu benim için o anda.En sonunda karar alınmıştı ve hastaneden çıkıp eczaneye doğru yola koyulmuştuk evde bakılcak şartıyla.İlaçları temin ettikten sonra eczaneden teyzemin evine doğru arabayla yola koyulmuştuk.Bütün herkes yani ailem sülalem perişandı.Bu çocuğa ne oldu bakışları sergiliyordu.Bende anlamsız anlamsız onlara bakıp konuşmalarını anlamaya çalışıyordum.Ama bi türlü başaramıyordum.Bütün yakınlarım benim için seferber olmuştu.Ben ise hala korkuyordum dünyanın sonu yaklaştığını düşünüyordum yani ölümün.Ve bu korkuyla hareket ediyordu vücudum.Gözlerimi açıp kapam bile buna dahildi.Hatta yürüyüşüm.Konuşurken olduğu gibi yürüyüşümde de saçmalıyordum anlamsızca.Bana ne olduğunu hala anlamış değildim ve çevremde anlamış değildi.Tek hatırladığım şey regaip kandilinde dua okumamdı.Ve yardandan geleceğe dair rüyamda göstermesiydi dileğim.O gün gerçekten dua okuduktan sonra rüya görmüştüm gelecekle ilgili yani yaşıcaklarımla ilgili.Bir kaçını sölemek gerekirse rüyalarımdan ölmüş eniştemin arabasını satmamda bulunmam bi kuzenim hamile iken kız çocuğunun olduğunu görmem idi.Bunları yakınlarıma söledğimde beni anlamıyorlardı ki bende anlayış beklemiyordum onlardan.Çünkü yaşadıklarım ve gördüğüm rüya bana aitti.Ama bunu tek başıma kaldıramıyordum ben.Söylediğimde anlatmaya çalıştığımda dünya ile bağlantılarım kopuyordu birer birer.Sanki ölüme yaklaıyordum.Ki ölüm diye bi gerçek varken ortada ben ölümden ilk defa bu kadar korkar olmuştum.Ne yapçağımı bilmiyordum.Teyzeme gittiğimde bi yatak serilmişti bana özel.Ve ben uyuyamıyor iken hastanede yapılan iğne etkisi ile bir buçuk gün uyumuşum resmen.Ve ben bunu hatırlamıyordum uyandığımda.Acaba ben yaşıcakmıydım iyileşçekmydim yoksa ölücekmiydim.
Bu üç şey beni düşündürüyordu ve acı ama gerçek ayrıldığım kız arkadaşımda düşündürüyordu.Bir ay kadar teyzemde kalmıştım.Tedavi görüyordum psikiyatrise gidiyordum ve yardımcı destek olması içinde hocalara gidiyordu ailem benim düzelmem için.Çok kötü zamanlar geçirmiştim.Hayata o kadar bağlı bi insan olarak neydi beni böle alt üst eden şey hala anlamamıştım.Anlam da veremiyordum.Ama annem çok üzülüyordu.Onu öle üzgün görmek acımı ve içimde ki yorgun bitmişliği iki katına çıkartıyordu.Anneme de hak veriyordum.Sonuçta hangi anne çocuğunu öle o durumda görmek isterdiki.Benim annem öle o durumda beni görmüş ve çok üzülmüştü.O da benim gibi tükenmişti.Ben resmen en dibe inmiştim yaşantımda.Ölümle yaşam arasında gidip geliyordum sürekli olarak.Bu yaşadığım çaresizlik ve tükenmişlik hayata bakış açımı değiştirmişti benim için.Ki ben hiç bir zaman yıkıcı olmamaya çalışıyordum yapıcılık dururken.Beni ve kişiliğimi anlamak çözmek zor bişey değildi ama hayata bakış açımı anlamak zordu.Ve şimdi çok iyiyim ama hala içimde bi korku var o korkuda ölüm korkusu ve yakınım olanları kaybetme korkusu.
Sonuçta ben hayata tek bi pencereden bakmıyrdum.Yıkıcı kişiliğim yerine yapıcı ve olgun bi kişilik sergiliyordum devamlı olarak.Bu da benim öz ve has kişiliğimdi.Ben bunu başkası için yapmıyordum sadece içimden geldiği için yapıyordum.
..

Devamını Oku
Ahmet Yumuk

Ama benim ağaçlarıma çoktan bahar geldi.açtı bütün dallar yeşil yapraklarını küçük güzel kuşları çağırmakta her saniye…bütün dünyamı yemyeşil dupduru bir bahar güzelliğine bürüdün sen farkında olmadan..sana bazen çok yakın oluyorum gamzelerine takılıyor gözlerim o kadar güzelsin ki o kadar eşsizsin ki o an soruyorum kendime;
-acaba benim olur mu?
-acaba oda beni gördüğünde bu kadar heyecanlanıyor mu?
-acaba beni sever mi? …

Acabalara hapsoluyorum yüreğimin en kuytu zindanlarında bir ümitsizlik beliriveriyor gece karanlığında sonra bütün duvarlar geliyor üzerime çığlıklarla,karabasan gibi tıpkı ümitsizliğim bazen bildiğim duaları okumak bile yetmiyor onu kovmaya…

..

Devamını Oku