Kapa gözlerini diyorsun!
Kuş sürüleri, ürkütüyor mu seni?
Yağmur bulutları?
Gürlemesin gökyüzü
Çarpışmasın bulutlarımız
Çakmasın şimşekler
..
Tövbe ile sunulan nimettir, İslamiyet
Temelinde adalet, içtihat, kıyas ve nas
Aczini bilmesidir kulların, teslimiyet
Münafıkta ihanet, Mümin’de halis ihlas
Korku yoktur onlara, ancak nârından halas…
..
MEHMETÇİK 24.4.2000
Bu millet yaşıyor senin sayende
Vatanı uğrunda ölen Mehmetçik
Evlatları canla başla koşuyor,
Şehit olmak için coşan Mehmetçik
..
Korkuyu kokladım korkarak
Sonra işi kokladım
İşim korku oldu
Korktuğum ise işim
Ben şimdi;
O korkulan hastalıktan ölecek miyim
..
İkinci el sevdalardan çıktım
Acısı vakumlanmış
Hayalleri yırtılmış
Bilhassa sağduyusu defolanmış aşklar seyirtti gözlerimi
Kaçağa gider gibi
Tütün çeker gibi
Ve yükünü taşır gibi dünyanın omuzlarımda
..
Avcumda ustura kesiği,
gözümde bir hayli korku
gece sanki benim için karanlık
sokaklarda tanımadığım kalabalık.
Bir tanıyan olurmu beni
bir selam veren,sömüş sigaramı tutuşturan
..
Hayat bir santranç oyunu gibidir. Eğer bir piyonsan önemsizsin kale isen korku içindesin matsan yenilmişsin her zaman şah ol ki yenesin çünkü şahlar mat yapabilir ama hayat oyunu iyi bir ele sahip olmak değil kötü bir eli iyi oynamaktır inşallah sen en iyi oynayanlardan olursun hayatta ve unutma hayat oyununda en önemsiz parça bile büyük önem taşır Günün hayrı ve güzellikleri üzerinde olsun ablacığım 28.02.2007 10.30
hatice kelleli can dostum.
Arkadaşım kardeşim can dostumdan bir sabah güzelliği, güneş gibi parlayan bir yüzle her an ama her an Dostuna sıcacık yansıyan.Gül yüzlü can DOSTUM bana dostluğun anlamını perçimledi. Can sevdiğim bu yürek varya İnsanın, İnsan değerleriyle donanımıdır.Almadan veren, ağlarken gülen ve gülerken ağlayan seninle sen olan güzel bir İNSANDIR O sevginin saygının ne olduğunu içinde çözmüş özümsemiş bir insan herkesin kendini beslemesi dileğim.
yuksel:
..
Tûl-u emel yersizdir varsa gayba imanın
Hulf-ül vaad muhâldir boşunadır gümânın
Tek dünyalı değilsin gelecekle derdin ne?
Korku yoktur mü’mine iman emn-ü emânın
..
Japonların bonzai adında ünlü bir ağaçları vardır
O heybetli koskoca ağacı budarlar budarlar
Un ufak ederler
Geriye süslü püslü ama bodur bir ağaç kalır
İşte bizde o ağaçlar gibi budanıyoruz
Mükemmel birer varlıkken
Kendimize olan güvenimiz yok oluyor
..
diyalog VI.
1 para, ün ya da güç, sevgiye olan ihtiyacımızın yerine geçemez. ancak bunları gerçek ihtiyacımız olan sevgiye acıkmışlığımızın acısına pansuman olarak nasıl kullanabiliriz?
dünyada yaşayan bütün halklar ve uluslar sevgi, yakınlık ve dostluk eksikliğinden yakınırlar. ancak sevgi, yakınlık ve dostluk arayışı içinde olan bu büyük bir kalabalıklar ordusu çoğu zaman verilen sevgiye doğru karşılık verebilme fakirliği yüzünden yalnızlık ve hayal kırıklığı içindedir.
2 dünya ile dost olmayanların dostluğunu ara. ölümden sonrası için korku duymadan yaşayanların dostluğuna güvenenlerin anlatacağı çok kötü hatıraları olur.
..
korku tatlı bir alay
alımlı çiçekler gibi tasasız
içli ve alıngan bir uzaklık
yeri gelir bir temenna ile kendine gelir
..
Yazı ile birlikte adetim üzere yapılmış yorumları da okudum. İlk defa bir yoruma başlık atmakta zorlandığım için başlıksız yazıyorum. Sn. Yazarın, oldukça güzel başlayan makalesiyle zihnimde yeni pencereler açacağını zannetmiştim. Ancak, diğer yorumcu arkadaşların da üzerinde durdukları gibi, yazar Orhan Pamuk'un tu kaka edildiği iddiasıyla ahenk bozuldu ve bu konu irdelenip karara bağlandıktan sonra yazıya devam edilebildi. Orhan Pamuk'un kendi ortaya attığı iddiaların içini doldurmadığı ve birçok zihni isteyerek yada istemeyerek bulandırdığı halde ''edebiyat dehası'' ilan edilmiş olmasının sorgulanması gerekmektedir. Deha olabilmek için tek başına radikal söylemlerde bulunmuş olmak yetersizdir. Söylemler eğer üstün zekaya sahip diğer insanların, meselelere yeni paradigmalarla bakabilmesini sağlıyorsa o söylemin sahibi için dehadan söz edilebilir. Söylemin üstün zekalı kişiler tarafından kavranamaması, bir bakıma onların dahî aptal yerine konulmuş olması, edep ile edebiyat arasındaki bağın yitirilmiş olduğunun delilidir. Gelelim Nobel ödülü meselesine. Kendi güvenliğini sağlamak adına, elinde bir çakıl taşı dahi bulunmayan kız çocuklarını, vahşice katletmiş bulunan bir devletin cumhurbaşkanı, geçtiğimiz yıllarda aynı komiteden barış! ödülü almıştı. Tek başına bu örnek bile bu ödüllerin reel kriterleri olmadığının ve uluslararası stratejik meselelerin manipülasyonu için kullanıldığının delilidir. Şimdi buradan yazıya dönelim ve kalemimizin yettiğince okuma meselesini irdeleyelim. Halk arasında yarı argo bir tekerleme dolaşır ''oku da adam ol oğlum baban gibi eşşek olma'' cümlenin içinde iki adet virgül var özellikle koymadım. Kullananlar hinliklerinden, vurguyu tam yapmıyorlar. Bakıyorlar ki karşıdaki tepkili, gözlerinin üzerine yumruğu patlatacak, cevap hazır, yani baban gibi adam ol demek istedim. Adam olmanın kriterleri şu anda dahî tam olarak ortaya konmuş değildir. Meslek sahibi olmuş olmak kimine göre yeterliyken, kimilerine göre de kariyer edinmiş olmak gerekiyor. Kendisinin, hayatında şu kadar bahşiş dağıttığını şu kadar alem yaptığını nümayişle anlatan ve bunu adamlığın göstergesi olarak gören onlarca kişiyle karşılaşmışımdır. İlk gençlik yıllarımda en büyük sıkıntım bu sorunun cevabıydı. Hangi sorunun demeyin işte yazıyorum. Biraz haylazca, bazen bir şeyler kıran, bazen söz tutmayan, yerine göre hırçın çokça da çekingen davranan, hataların karşılığında okkalı sopalar yiyen bendenizin, sopa yemediğim nadir zamanlarda karşılaştığım şu soru: ''Oğlum sen ne zaman adam olacaksın? '' Öyle kızgınlıkla sorulup geçiştirildi sanmayın, adamakıllı sorguya çekiliyor ve cavap bekleniyorsunuz. Tabi korku var, adam olmak nasıl bir şey? diye sormanın cesareti varda o psikoloji ile aklınıza gelmiyor. Sonuç ne mi oldu? baktı ki herhangi bir cevap alma imkanı yok babam sormaktan vazgeçti. Bugün ulaştığımız noktada adam olmanın aşağı yukarı bir kriterini tespit etmiş bulunuyoruz. Acizane tarifimize göre adam olmak, Aynaya baktığında, ne idim ne olmak istiyordum şu anda neyim, seviyor muyum, seviliyor muyum, yarına ilişkin bir idealim var mı türünden soruları kendine sorabilmek ve aldığı cevaplardan sonra kendisiyle barışık olabilmektir. Okumanın, bu sorgulamayı yapabilmeye ve kendisiyle barışık olabilmeye katkısı yadsınamaz. Çünkü okumak hayatı yorumlayabilmektir.
..
Çocukluğumun korkusuydu,
ölü menekşe renkli ev.
Perileriydi bütün büyüsü.
Korkusunu yaşardım
Henüz korkmadan çıkacak bir kurukafanın.
Göz ucuyla kollardım kendimi çatın dan geçerken
Boğazımda düğümlü bir aaah! çığlık çığlık.
..
Sana bilmediğin benden anlatacağım. Yüz yaşında doğan bebekten, bildiğin tek bu vardı on beş bin kilometreden... bir de adım… Bazen dudaklarına konardı rengârenk.
Ben eski kadim bir kentin kokusunu sana taşıdım urum evlerinde kaybolan çocukluğumdan çıplak güzelliğinde yıkandığım yeşil bahçelerden, parıltılarını çaldığım ay ışığından söz etmedim.
Göz bebeklerimdeki salt korku değildi bilemezdin gözlerimi görmedin. Onları Ege nin yeşiliyle yıkadım. Sekiz yaşında buluştuğum yalnızlıktı. O gün belki de yüzü / me bastım On sekizimde olabilirlikleri yalnızlığımla paylaştım.
Ah...hiç sevmemiştim böylesine sessizliği, özlememiştim arsızca sevgiyi. Senin olabilirliğini özlüyorum gece düşüyor göz kapaklarıma, solan, yıllanan tenim altında kaldı çocukluğum. Sana açılamadım.Yokluğunun kıyısı uçurum düşüyorum...
..
Karanlık çökünce gurbet ufkuna,
İçimi bir sızı sarar be anne,
Bir korku girince gece uykuma,
Gözlerim yüzünü arar be anne.
Bakarım karanlık tavana doğru,
Duvarlar üstüme yürür be anne,
..
Kimin korkusuydu yaşadığımız
bir türlü anlayamadığımız
Ne kadarı bize ait
kafamızda tasarladığımız
Neydi yüklenen bize
sırtımızdan atamadığımız
Kimin bu korku
..
O eski mutlu günleri, hatırladıkça
Mehtaplı gecelerin, tatlı anını
İçimde bir korku var, şu an sevgilim
Yalnızlıktan başka nedir, söyle sevgilim
Yüzüm güler ama, içim kan ağlar
Derdime çare bul, sensizliğime
..
Sessiz karanlık bir gecedesin
Bir korku sarar içini ürperirsin
Cinleri perileri düşünürsün
Tüylerin diken diken olur senin
Yorganın altına sığınırsın
Bir ses gelir mi diye kulak verirsin
İçindeki bir korkuyla ısınırsın
..
yok artık o eski günler gecenin karanlığına bürünüp şarap kadehlerinin tıkırtıları içimizi cız eden hüzün dolu korku yok artık
artık bir güneş ısısının altında mutluluk gösterisi yapan uçuşan kuşlar kadar hafiflendiğimiz mutlu umutlu günler var
ver ardın bizi bekleyen koskaca hayat var ideal isteyen kararlılık ve güvenen bir insan bekleyen bir hayat var ilk adımı atmanın zamanı geldi
..
Geceler farklıdır her zaman, bir demlik çay ve yıldızlar ve ara sıra daldığım hayallerden korkuyla uyandıran gece kuşları,yarasa….Dilinde bir türkü... Zavallı hayallerim, bu kadar yalnızlığı arzulayacak ne vardı ki…Bilmez miydi hayaller eylemlere dönüşebilirdi…Ve bilmez miydi dua yerine geçebilirdi…Yalnızlığın da dalları olurmuş, yalnızlığı her an hissetmek insanlar arasında…Çevrene bakınca düşüncelerine eş düşünce, hislerine bir ortak bulamamak…Hayallerinle, düşüncelerinle yapayalnız kalmak… Yeis yaydan fırlamış bir ok gibi yol almaya başlamıştı bile…En kötüsü insanın kendine dair umudunun kaybolması…Bir yol almış gidiyorum, bir şeyler taşıyorum sırtımda, ÇOK AĞIR…bazen bu kulluk şerefi bir yük gibi geleceğime sırtlanıyor…Umudum yıkılıyor o zaman…Başkaları diyorum, başkaları… O başkalarının arasından işte o benlik çıkıyor ve bencilce siniyor ve siliyor başkalarını… Başlamadan bitiriyorum başlangıçları başkalarının…
Çocukların gözlerine bakma sanatını buldum bu yalnızlığımın içinde…Hüzün dolu bakışlarla onların sevinçlerini paylaşıyorum…Onlara sevgi dolu tebessüm ederken içimde ki o ızdırabı gizleme sanatını da öğrendim… Kim bilir büyüyünce ne olacak onlara… Dalları kanatları kırılacak mı… Melek çehrelerine dünyanın çirkef dolu çizgileri kim bilir hangi acımasız ressam tarafından çizilecek ve kim bilir düşlerindeki renkler gerçeğin acımasızlığında nasıl solup gidecek…üzülüyorum…Burdaki çocukların gözleri korku dolu…eğer kaşlarını çat, sessizce geri çekiyorlar kendilerini…Biz türkler gibi nazları yok öylesine… Korkuyu ve sabrı öğreniyorum… Geçmişin izleri ince ince işlenmiş düşüncelerine…Kabullenmeseler de bizleri başka çareleri kalmamış gibi kendilerini bırakıveriyorlar öylece..mücadele hisleri kırılmış…Kendimi seyrediyorum onlarda…ne kadar büyümüşüm böyle…bir asrın hüznünü paylaşıyorum onlarla…
..