Korkma Zararın Olmaz Şiiri - Ramazan Ateş

Ramazan Ateş
726

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Korkma Zararın Olmaz

Hani bazen uzanıpta bir yere gözlerini tavana dikersin. Boş boş tavana bakarken aklından geçenleri düşündün mü hiç? İşte ben çok düşünürüm, çok planım, proğramım olur öyle durumlarda. Buna hayel deniyor biliyorsun.
Gözlerin kapalı, arzuladığın geleceği görmektir hayel kurmak. Bunu yapabilmek, o anı yaşamak, kendini istediğin arzuladığın bir hayatın parçası görmek insanı rahatlatır diye düşünüyorum. Dahası beni rahatlatıyor.
Zenginlik mal mülk hayalim olmadı hiç, ya hep sevdiklerimle, yada sevdiklerimin mutluluğu üzerine hayel kurmuşumdur. Kırlarda, kır çiçekleri arasında mutlu, huzurlu vede her türlü kötülüklerden uzak dolaşmak, en çok sevdiklerimle birlikte koşmak, eğlenmek kadar güzel şey olabilir mi?
Düşün küçük bir tepenin yamacındasın, tepeye çıkıyorsun yanında eşin var, çocuğun var, sevgilin var, yada en çok sediğin arkadaşın dostun var. Ağır ağır yürüyorsun tepeye doğru, papatyalar açmış, o yana bu yana uçuşan beyaz kelebekler, önünde ikide birde zıplayan çekirge.
O an herşeyi geride bırakıyorsun, ne elem var, ne keder var, ne üzüntü var, ne dedikodu, ne ihanet, ne vahşet, ne hırsızlık, ne yolsuzluzluk nede geriye döndüğünde senide içine alacak acımasız hayatın çarklarını düşünüyorsun.
Önünde zıplayan iri yeşil çekirgeyi yakalamak ve yanındaki birini o çekirge ile korkutmak yada ona o çekirge hakkında biliğin şeyleri anlamak tek düşüncen. Bak bu çekirgenin kafası, ne kadar iri gözleri var görüyurmusun, ayakları ve bacakları sert vede dikenli o sayede ileri dogru zıplama becerisi gösteriyor. Avını ön ayakları ile yakalayıp şu gördüğün kancaya benzeyen agzıyla parçalayıp yiyiyor. Sanki çekirge uzmanısın o an ve herseyi sayıp döküyorsun. Ne vergi borcun aklına geliyor, nede seni soyup soğana çeviren güvendiğin, inandığın arkadaşın, dostun, bakkalın, başkanın, vekilin, bakanın, başbakanın aklına gelmiyor. Ne senin gibi soyulup satılan ülken geliyor aklına, nede geleceğinin, yarının sıkıntıları geliyor aklına. O an o çekirge belirliyor senin o anki hayat dilimini.
Büyük bir dikenin dibinden bir kuş kaçıyor seni görünce eğilip bakıyorsun ister istemez, aha bakın bir kuş yuvası diyorsun, içinde 4 yumurtası olan. O kuş bile orasını emniyetlı bulmuş ve yuvasını oraya kurmuş. Ve sen, varlığınla o kuşu ürküttün, rahatsız ettin. Tıpkı senide evinde yuvanda huzursuz eden, rahatsız edenlerden kaçıp o tepeye sığındığın gibi oda yuvasından senin korkundan senin verdiğin rahatsızlık yüzünden çıkıp kaçtı. İlerde bir yerde senin oradan uzaklaşmanı bekliyor bunu biliyorsun ve bu bilgiyide paylaşıyorsun yanındakilerle. Az önceki çekirge uzmanı sen şimdi o kuşu ve onun yuvasını anlatıyorsun.
Farkındamısın ne kadar zaman geçmiş sen oraya geleli, henüz tepeye çıkmadın bile, sen yavaş yavaş yürüyorsun ama zaman hızlı geçiyor. Tepeye çıktıgın zaman yapılacak en güzel şeyin aşağıya doğru bakmak, tepenin ardını merak etmek, hatta tepeden aşağıya dogru taş atma yarışı yapmak olduğunu biliyorsun hadi kim daha uzağa taş atacak bakalım diyorsun. Atacağın taşın biraz orta boy ve yassı olması, elinde iyi durması hatta toz toprak olmaması lazım. Elinle silersin, hatta pantalonuna sürer hem tozunu alır hemde parlatırsın. İlk attığın taş seni tatmin etmez, en uzağa atmış olsan bile o ilk taşdır ve sen daha uzağa atabilirsin, bu böyle devam eder, en uzaga daha uzaga diye en az beş on taş atmıssındır.
Epey zaman geçmiştir, artık yavaş yavaş geriye dönmelisin. seni bekleyen bir sürü iş var, güç var, yapman gereken görev ve sorumluluklar var. Tepeye çıkarken aklına dahi gelmeyen pek çok şeyi geri dönerken düşünmeye, çareler, çözümler bulmayı düşünürsun, sanki tepeye giden kişi ile geri dönen kişi aynı değil. İki farklı insanla karşı karşıyasın. Hüzün çöker içine, düşünceler alır seni senden. Ülkeni düşünürsün, vatanın parçalanmak istendiği gelir aklına. Gencecik fidanların kahbe kurşunlara hedef olduklarını, senin o tepeye huzurla çıkman için nasıl şehit olduklarını düşünürsün. İçin burkulur. O gencecik fidanların annesi babası yerine koyarsın kendini, sinirlerin gerilir. Benim evladım bu vatan için şehit oldu, ya bu vatanı soyup soğana çevirenlerin evlatları nerde dersin. Devleti yiyenle, kahbe kurşunu yiyen arasında gider gelirsin. Irak'ı bile düşünürsün. Vahşice işgal edilişini, kadınlara kızlara sarhoş, sapık, insanlıktan nasibini almamış, ayyaş abd'lierin tecavüzü, işkencesi gelir aklına. Tüylerin ürperir, kanın donar. İnsanlığından nefret edersin. Tüyü bitmemiş yetim hakkı yedirmem diyenlerin o hakkı kendilerinin nasıl yediğini hatırlarsın, hemde ağızları köpüre köpüre, salyalarını akıta akıta, yediklerini dahada yiyeceklerini gözüyün içine baka baka söylediklerini hatırlarsın. Elindeki taşı dişinle aynı anda nefretle sıkarsın, sadece dişlerin değil yüreğinde acır ama bir şey yapamazsın. Yapacaklarını yaptırmazlar, yapman için ne imkan nede fırsat verirler. Öyle bir imkan verseler bile sen o imkanı kullanmazsın, çünkü sende olanı biteni çabuk unutan, bananeci, boşver kimin ne hali varsa görsün diyenlerden oldun. Olana bitene tepkisiz, duyarsuz umursamaz hale getirildin. Yavaş yavaş körelttiler içindeki duyguyu. Değerlerinden, inandıklarından, ilkelerinden yavaş yavaş uzaklaştın, sinsi bir oyun oynandı üzerinde ve sen o oyunun farkında olmadan, etkisiz, tepkisiz, duyarsız hale geldin. Ne şehit olan binlerce vatan evladı seni üzüyor, ne parsel parsel edilmiş vatan dikkatini çekiyor. Devletin tepesindeki yolsuzluklar, hırsızlıklar bir an olsun senin beynini meşgul etmiyor. Ne oluyor demiyorsun kendi kendine. Irak'ta, Filistinde, Karabag'da Gence'de, Çeçenistan'da, Afganistanda günde ölen, öldürülen yüzlerce dindaşın, kardaşın umurunda değil, hatta Almanyada yakılan onlarca vatandaşın umurunda değil artık. Hayat senin için bir çarkı felek, yaşananlar televole ve olup bitene karşı varmısın yokmusun sorusuna karşı hiç yokum demiyorsun.
Yavaş yavaş bu düşüncelerle iniyorsun tepeden, dalgınsın, taşlara basıp tökezliyorsun arada. Yanındakinin sorusunu bile çok sonra fark ediyorsun. Güzel bir gündü değilmi diye soruyor sana, iniltiyle şaşkınlık arasında, 'evet evet öyle güzeldi' diyebiliyorsun. Aklına o en çok seviğine bir demet kır çiçeği vermek geliyor, eğilip bir kaç papatya bir kaç değişik çiçek topluyorsun, elindeki demeti ona verirken gözlerinin içinin nasılda güldüğünü görmek senide mutlu ediyor. hafif gülümsüyorsun, yüzünde bir tebessüm, içinde bir küçük mutluluk ve birazda umutla gözlerini açıyorsun.
İşte bu hayalin hem seni sana hatırlatıyor, hemde biraz olsun rahatlamanı, kendinle hesaplaşmanı vede yüzüne bir tebessüm gelmesini sağlıyor. Gülerek açıyorsun gözlerini halen aynı yerde, gözlerin tavana dikilmiş, uzandığın yerden saate bakıyorsun 15 dakika geçmiş, bu 15 dakikaya koca bir günü hatta koca bir ömrü sığdırdığını düşünüyorsun vay be diyerek hayata kaldığın yerden başlamak üzere yerinden kalkıyorsun.
Bunu sık sık yap, hem huzur bulursun, hem kendini dinlemeye imkanın olur.
Korkma zararın olmaz.

Ramazan Ateş/Enschede

Ramazan Ateş
Kayıt Tarihi : 3.10.2008 12:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Gözlerimi kapatıp açınca aklıma gelenleri yazmıştım. Hayel mi? Rüya mı? Gerçek mi bilmiyorum ama bildiğim bir sey varsa yazınca rahatladığımdır. Sizde deneyin, tavsiye ederim.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Osman Genç
    Osman Genç

    Malesef ,,,,,,bırak tam bir televole kültürünün etkisindeyiz....ne Irakta ölen bir milyon insan nede çoğrafyamızın diğer yerlerinde ölen müslümanlar umurumuzda değil....gittikçe insanlığımızdan mı oluyoruz ne....................saygıyla

    Cevap Yaz
  • Yaşar Aydın
    Yaşar Aydın

    güzel bir calismaydi...tebrikler

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Ramazan Ateş