peri masallarından çıkıp gelmiş,
elinde sihirli değneği başında tacı.
kurumuş yüreklere papatya bahçesi sunuyor.
çölün kum tepelerinde kır çiçekleri büyütüyor.
ama ne çare, yanıyor yürek yanıyor.
sen akıllı olsaydın,
kırk ipini bana bırakıp,
benim ipimle dipsiz kuyuya inmezdin.
ben akıllı olsaydım,
kırk kulpu kırık küpümü sana bırakıp,
bir kova su için, sensiz ve ipsiz, dipsiz kuyuya inmezdim.
Şimdi oryantal kıvrımlarından,
sıkıca kavramak vardı şarap kadehini.
Derinliğine camsı buz parçacıkları,
Parmak uçlarımda tatlı bir serinlik.
Morarmış teninde hava kabarcıkları,
göz göz duyuramazsın sesini.
henüz gün yeni kararırken,
tamamlamak üzereydi küçük kız kumdan kalesini.
denizin gel gitleri sahile sürüklerken azgın dalgaları,
el feneri aydınlatıyordu kumdan kaleyi.
minik avuçlarını açarak küçük kız,
köpüklerden korumaya çalışıyordu eserini.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!