Kör bir karanlığı delmeye çalışıyordu kısık gözlerim…
Sen benim fark edilmeyen sevgimdin…
Çoğu zaman senden uzaklaşmak, senden kopmak, senin varlığını hiçe saymak için sığındığım şehrin yollarını yasakladım kendime…
Sen benim gizli sevgimdin…
Unutulmuşluğumu, sana yaklaştıkça unutur, senden koptukça karanlıklarda kaybolsam bile yitirdim kendimi...
Özgürlüğüm senin yanındayken biter, senden ayrılınca da tutsaklığım başlar…
Kaybolacak ne kadar anı varsa, senin varlığını hissettikçe ortaya çıkar ve işte o zaman yoksullaşır, kendi benliğimi yokuş aşağı bırakırdım…
Bir hayata seninle başladım ve seninle yokluğa ulaştım…
Her gecem kâbus rüyalarım ile başlar, bedenimden akan terlerle tana ulaşırdı…
Yarı uyanık, yarı titremelere gömdüğüm zamanlar, her gece tekrarlarken zamansızlığın içinde zamana yenik düşerdim…
Artık sabahları özlemek bile korkularımın içinde kalırdı…
Bu hayatın sensiz de bir tutunma noktası dediğim anda bile boşluğa düşmüş ruhumun sarsıntıları ile yaşardım…
Her şey senin varlığınla dolar, her an bedenim senin yokluğunla ırgalanırdı…
Kaybedilmiş ne kadar değerlerim varsa, atık özlemim bile değil…
Her şey yaşamımın her kesiti senin varlığına saklanır oldu…
Artık hesapsız yaşamak benim uzayıp giden yaşam kesitimdir demek bile, omuzlarımdaki yükü bir kez daha artırıyor…
Ben kaybedilmiş sevdaların mahkumiyetine sığınırken içimdeki çocuk yavaş yavaş yok oluyordu…
Aslında ne kadar uzaksan o kadar yakınsın bana…
Bir iç savaşı bu…
Kaybettiklerimin ardındaki sebebe veryansın edişim bu…
Kaç gecemin sabahını sana harcadım bilmiyorum ama artık sabahım kıt benim…
Bitiremediğim çok şey vardı içimde…
Bize dair, bana dahil, sana yapışan çok şey vardı düşüncelerimde beni titreten…
Kör bir karanlığı delmeye çalışıyordu kısık gözlerim…
Sokakların kesme taşlı yollarına yapışıyordu tabanlarım...
Seninle konuşur gibi yaparken ayrıştıramıyordum…
Bir türlü söküp atamıyordum düşüncelerimdeki seni…
Bitmiyorsun ve bitiremiyorum isteklerimde…
Zorlu bir yaşamdı hem senli, hem sensiz yaşamım… O da sökülüp düşmüyordu benden…
Sensiz kendimi zorlarken sen çıkıyordun yine bir yerlerden, ne senli, ne de sensiz nefesler yetmiyordu bana…
Nefes almaların zorluğu yaşamımı zorlarken, en lüksünden, en düşüğüne bir yaşamın arasındaki köprüden hep düşüyordum…
Ne bana yetiyor, ne de çok geliyorsun…
Artık azlıkla çokluk arasındaki yaşam bile çok dar bana…
Kollarını uzatsan tutacak gibiyim… Aynı anda tutunup düşecek gibiyim…
Ne senlilik ne de sensizlik kandırıyor arsız arzularımı…
Çok mu şey istemiştim, gözlerinin derinliklerinde, buğusunda kalmak, kaybolmak veya düşmek de kalmak da artık bir mecburiyet değil…
Ne sev beni, ne de unut beni…
Bu ters ikilem, öldürse de beni ki, ne çok erken ne de çok fazla, pek faza bir düşüş değil…
Kaybolduğum sokaklarda çoğu zaman, birçok elektrik direklerinin lambaları yanmıyor, ne karanlıktayım tek başa, ne de aydınlıktayım kalabalıklarımla…
Bir başa bir garip yaşantıdayım…
Ha varsın…
Ha yoksun…
Sığınağıma dinamit atılmış içim parça parça…
Oyalanıyoruz bir birimizle artık…
Sen uzaktan oynuyorsun, her zamanki gibi, bense yangın çemberinin hep içindeyim…
Kurt kapanı bu, ayağıma takılmış bir kere, kanatan sivri dişleriyle deliyor derilerimi akıtıyor kanımı, çömeltiyor ve kıvrandırıyor… Ne bir adım ileri, ne bir adım geri gitmem mümkün değil…
Dedim ya ters bir döngü bu…
Ayaklarım kanıyor…
Ruhum delik deşik…
Ne senin varlığına evet…
Ne de sensizliğe hayır…
Çapraz bir yürek yırtılışı…
İçim ağlamaklı…
Yüzüm gülme çabasında…
Ne kendime dur diyebiliyorum, ne de terk et acıları boş ver ardında kalanları…
Acınası bir hal sardı benliğimi…
Kurtuluş yok oluş bile değil… Topu topu bir sevda, ne bana kalan ne de benden kopan…
Sadece haykırmak, hıçkırmak istiyorum vazgeç hayatımdan derken o da olmuyor…
Bir gün, evet bir gün beni anladığında çok üzüleceksin, ama ben yine de gülemeyeceğim…
Bu yaşam gülmeyenlerle dolu, bir ben fazlaysam, sadece şartlar bu diyebilirim…
Ben bana dahil değilim artık…
Kan kanı çeker derler,
Ama
ya
soydakine çekerse…
Beklenmeler vardır hayatta... Gelinemeyesiye... Aranamayasıya... Diz çökülemeyesiye...
Bir de özlem vardır kokulara ölesiye... Bir hayat vardır hep bekleyesiye...
Bir ben varım ki yalnızlığa meydan okuyasıya...
Unutulmuş ne kadar aşk varsa ki artık inanmıyorum unutulduklarına…
Yırtılan yüreklerin acısı dindirilir denilse de inanmıyorum…
En çok kalan ağlar, en çok giden ağlar, en çok kadın ağlar dense de bu ters yo çıkmazından, ona da inanmıyorum…
Sevenler, çok sevenlerin tümü de ayrılıkla ağlar dense sadece içim kanar gibi olur ve ben yalnız değilim bu olguda…
İster şair olsun, ister cahil olsun, sevdada ağlamayı kan çeker, belki de kader dediğimiz olguyla soy çeker…
Her seven önce güler, sonra… Sonrası yok bu işin… Sadece iç çekilir derim…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 28.9.2010 15:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

BU CÜMLE BİLE BAŞLI BAŞINA ANLAMLIYDI. SAYGILAR
TÜM YORUMLAR (1)