/Isırılmış dudağım hayal melal bakarken
Bu yüzden mosmor çıkmış “Köprü Altı” İstanbul
Baş köşede sigaram gelip geçen yakarken
Tabloda neden yoksun, var diyorsan ara, bul… /
Ne çabuk geçti zaman
Bir otobüs dolusu karanlıkta
Gökte zamansızlık hangi noktada?
Elindeyse yıldız yıldız hecele!
Hüküm yazılıyken kara tahtada
İnsan yine çare arar ecele!
Gençlik... Gelip geçti... bir günlük süstü;
Devamını Oku
Elindeyse yıldız yıldız hecele!
Hüküm yazılıyken kara tahtada
İnsan yine çare arar ecele!
Gençlik... Gelip geçti... bir günlük süstü;
Evliya Çelebi, Seyahatnâme' sinde istanbul'dan bahsederken aşağıdaki bilgileri aktarmış. İstanbul denilince, türk milleti için,tüm şehirler bir yana İstanbul bir yanadır.O muhteşem boğaz manzarası,iklimi, o kalabalıklar, bazen gökteki yıldızların verdiği huzur bile farklı olur İstanbul' da.Sizi de ilhamdan yoksun bırakmamış görünüyor. Mana bombardımanı yaşatan şiiriniz için sizi tebrik ederim.
İSTANBUL ŞEHRİNİN KURULUŞU(Evliya Çelebi, Seyahatnâme' sinden)
Osmanlı Devleti'nin hükümet merkezi ve Yunanlıların tahtı Makedonya yani İstanbul şehrinin Hz. Süleyman tarafından kurulduğuna dair birçok tarihlerde kayıt vardır. Kur'an-ı Kerim'de fethi tarihini 'Beldetün tayyibetün' olarak bulmuşlardır. 'elif lam mim gulbeti'r- Rum..' dan murad İstanbul'dur, demişlerdir. Bazı tefsirciler de 'Beldeler arasında onun gibisi yaratılmadı' sözünden Makedonya kalesinin kastedildiğini söylerler. Kısacası, gulgule-i Rum, velvele-i Rum, debdebe-i Rum ve galebe-i Rum öyle bir ülke ki, yeryüzünde eşi yoktur!
Yunan tarihleri ve diğer tarihçiler İstanbul'un kuruluşu hakkında hepsi aynı düşüncededirler. İshak kavline göre, Peygamber efendimizin doğumundan 1600 sene önce, Davut oğlu Süleyman Aleyhisselam kaf'dan kaf'a, ins ve cinlere, vahşi hayvanlara ve kuşlara hükmetti. Ama batı Okyanus denizinde Ferenduz adlı bir adada, Sidon adında büyük nam kazanmış bir padişah vardı. Gayet gururlu idi. Hz. Süleyman'a itaat etmeyip başkaldırmıştı. Hz. Süleyman yer götürmez bir ordu ve büyük bir hayvan sürüsü ile Sidon Şah'ın üzerine gitti. Sidon'un bütün ülkesini harab edip, halkını esir etti. Sonra hükümdar Sidon yakalanıp Hz. Süleyman'ın huzurunda ateşte yakılarak öldürüldü.
Fakat Sidon'un yeryüzünde eşi benzeri olmayan peri yüzlü, melek görünüşlü, çok güzel bir kızı vardı. Hz. Süleyman o kızı ganimet olarak aldı ve onunla evlendi. Zira o sırada Hz. Süleyman bekâr idi. Yemen diyarında Seba melikesi Belkıs, Bursa nahiyelerinden Aydıncık denilen yerde ve Süleyman Peygamber yalnız kalmıştı. Bunun üzerine Sidon'un kızı Aline ile evlenip, onu Rumeline götürmüştü. Kız şeytanın aldatması ile daima ağlardı.
Zor yorumlanan bir Zeybek Hoca şiirini tekrar okumaktan mutluyum...Sevgilerimle... Saygılarımla.......
Tekrar şiirde olmak güzeldi. Bir kez daha kutluyorum değerli şiiri ve sizi öğretmenim....Nicelerine...
Hala yedekte bekliyor mustafa bey bu yüz yıl öncede böyleydi 35 yıl öncede, türklüğümüz istepne gibi zor zamanların dostu gelecek için saklanan bir hazine belkide. Bir kaç konuyu birden işlediğiniz gizem dolu şiiri yazan yüreği tebrik ediyorum.
Bir İstanbul hatırasına tarihimizin büyülü ve masalsı atmosferini, Türklüğümü her zaman değerini koruyarak son anda kullanmak üzere saklamayı, sevgiyi, sevgiliyi sığdırabilmek... Hem de birbiriyle hiç çelişmeden...Büyük başarı. Ve İstanbul şiirleri kervanı hatırı sayılır değerde bir şiir daha kazanmış bu güzelim şiirle..
İnanın, şiirin altında isim, imza olmasaydı ine tanırdım bu kalemi, sevgiye sıcaklığı, düşmana dik duruşu, vatan sevgisini her şeyin üstünde tutuşuyla... Mustafa Bay şiirleri işte böyle bir birikim, sözcüklerin ve zamanların ustaca harmanlanışı...
Yine muhteşemdi, kutluyorum öğretmenimi ve güçlü kalemini... Sevgim, saygımla...
Sayın Zaybek Hocam,
Korkarım yaptığımız / yapacağımız yorumların hiçbiri, sizin asıl söylemek istediklerinizi birebir tutmayacak!.... O kadar sizin ki şiirler, o kadar çok şey iç içe ki.... Doğru çıkarımlar yapmak bir mucize!..... Affınıza sığınarak, kendi çıkarımlarımı yazacağım buraya da....
İstanbul panoramasıyla beraber gündeme gelen anılar var şiirde.... Her yerde karşısına çıkan 'O'nu hatırlatan İstanbul'a özgü ögeler.....
Derken bir ülke meselesi..... Gruplaşmalardaki yerimizi arayış!.... Vaatlerin tutulmadığının, sözde kaldığının acısı.....
'....Her renk ve desenden insanlar...'...kumaş gibi..... ne kadar farklı görünseler de malzeme aynı!..... Ama farklı yerlerde kullanılıyorlar (!), farklı işler görüyorlar.....
'...“Oltaya takıldık ya İki Gözüm…! ” söylemi şiirin bütünlüğü içinde işlenen her iki konuya da gönderme yapan çok ustaca bir kullanım.....
Benden bu kadar Zeybek Hocam!..... Yüreğinize sağlık.... Bu güçlü şiirinizi ve sizi içtenlikle kutluyorum..... Sevgilerimle..... Saygılarımla......
Şimdi ne demeli nasıl söylemeli bir türlü bir bütünlük sağlayamadık Hocam .Sanki doğarken farklı doğduk farklılığı yaşarken kurduk.Saygılar Mustafa Hocam muhteşemdi
.. Kardeşim..Güzel dizelerdi... Anlamlı ve duyguluydu...tekrar Kutlarım... Saygımla...
Ağlar mı martılar...bilmiyorum.. Martılar susarsa sevdalılar ağlar onu biliyorum..
Köprü altında sallanan umudu yitmiş bir yürek ağlar sessiz sedasız... Koca İstanbul'un olanca hengamesinde bekleyen kırık dökük yürek ağlar. Bir üçüncü dünya kuramayacağı gerçeğinin altında ezilmiş yürek...
ne bir çift içe akan gözyaşının resmi çizilebilir ne de imkansızlıklar yok edilebilir...
Bazı şiirlerin kalbi kırktır... Bu şiir gibi...
İlk kez okudum şiirinizi.
Çok etkili ve kaskatı hüzün gizli..
Gönülden kutlarım...
Saygılarımla..
İstanbul başlı başına bir felsefe...
Her taşı tarih kokar, her semt ayrı bir tablo, nice sevdalar yaşanır martı kanadı uçuşlar, nice sevdalar kız kulesi önü akıntılarına kurban gitmişler... Yediydi eskiden tepesi, şimdi bilinmez!... Her santiminden tepeler yaratmışlar...
Oltalar boş bakar göze, ne martılar balık meraklısı. karpuzlar kelek şimdi kırmızıyı kimler çaldı?
İstanbul aşktır, yaşamdır, hayattır, sanattır, felsefedir kısacası yaşayan bir servettir...
Kardeşim yazar ise böyle mükemmel bir İstanbul şiiri de yazar elbet... Sonsuz Kutluyorum... ++
Bu şiir ile ilgili 61 tane yorum bulunmakta