Köpek Isırması Şiiri - Recep Uslu

Recep Uslu
307

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Köpek Isırması

Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimselere ya da yoksulluğu, çilekeşliği benimsemiş kişilere ya da her şeyi hoş gören kimselere derviş denmektedir.
Bizim köyümüzde de dervişler vardı. Çilekeşliği benimsemiş kişilerdi. Her yeniliğe 'gavur icadı' derler kabullenmezler ve sözünü geçirdiği kişileri etkisi altına almaya çalışırlardı. Evleri de, her köyde olduğu gibi okulla sınırdı. Gün gelir okul bahçesi sınırları ihlal edilir, gün gelir okulun meyveleri toplanır, zarar vermese de okulun malına sahiplenilirdi. Tavuğu, kuzusu okul bahçesinden hiç çıkmazdı. Bunlarla muhtar da öğretmen de baş edemezdi.
Bizim köyün dervişlerinin ninesi vardı. Şadiye kocana… yaralara ilaç yaptığını söylerdi. Kızgın arpa ekmeğini ensemde çıkan çıbana bastırarak beni bağırttığını hiç unutamam.
Ben ilkokul üçüncü sınıfta okurken öğretmenimiz ile birlikte uygulama bahçesine meyve fidanları dikmiştik. Yaz tatilinde biz öğrenciler bu fidanları haftada iki kez sulamakla görevliydik. Suluyorduk çünkü bizimle beraber fidanlarda büyümekteydi.
O günde her zamanki gibi ellerimizdeki kovaları su doldurarak arkadaşlarla okul yoluna koyulduk.......
.-Senin fidanını Mustafa kesmiş..
-Niye?
-Kendisine sor
-Mustafa nerede..?
-Babası kasabaya götürmüş, ona kuzu alacakmış.
Üzülmüştüm..gözüm gibi baktığım fidanımdan ne istemişti. Şunun şurasında iki sene sonra meyve verecekti. Ne güzel bahar açmıştı bu sene. Öğretmenimiz:
-Aferin Abdullah en güzel sen bakıyorsun.
Deyip sırtımı okşamıştı. Öyle sevinmiştim ki gözlerim yaşarmıştı.
Biz böyle konuşarak okula yöneldik. Dervişlerin kapısının önünden geçecektik. Derviş Rıza köpeklere yal veriyordu. Onların davarları vardı ve kocaman davar köpekleri. Ara sıra elindeki sopayla köpekleri dövüyordu. Sopayı yiyen köpek mızıldanarak arkasını dönüyor bize doğru havlıyordu. Köpekten çok korkan Hasan:
-Ben fidanda istemiyorum, okulda istemiyorum, gitmeyeceğim işte …
Diye ağlamaya başladı. Fadime’de:
-Gabbecik öğretmen, kendisi yaz tatiline gidiyor bize de fidanları sulatıyo, dervişlerin köpeklerini bildiği yok, bende gitmeyeceğim işte… Dedi, Emine onlara döndü:
-He fidanlar bir kurusun, okul açılınca öğretmen annadır.. Dedi.
Ben kapımızda köpek olduğu için köpekten korkmazdım. Üstelik arkadaşlarımın bu hareketlerini görünce kendimi kahraman gibi güçlü hissettim. Ağacı ve fidanı çok severdim. Ne demişti öğretmen:
“Kazmalar elimizde çukur açalım
Kürekler elimizde toprak atalım
Yaz demeden kış demeden ağaç dikelim hey
Ağaç dikelim”
Bir birde saymıştı ağacın ve ormanın yararlarını. Kendisi durmadan okulumuzun uygulama bahçesine ağaç diker aşı yapar, fidanları budardı.
-Ben sizi köpeklerden geçireceğim korkmayın. Dedim.
Arkadaşlarıma siper oldum. Köpeklerin sahibi başlarında duruyordu. Sularını dökmeden arkadaşlarım geçtiler. Yavaşca yürüyerek geçmek istedim. Sevincim göklere çıkacaktı..köpeklerden arkadaşlarımı geçirmiştim. Daha iki adım atmamıştım ki……
-Harrrr….hurrrr…
Beş tane davar köpeği üzerime çullandı. Beni altlarına aldılar, oramı buramı ısırdılar, yanlarımdan, kalçalarımdan et kopardılar, sahibi de başlarında katıla katıla güldü.
Nasıl oldu bıraktılar, neden bıraktılar hatırlamıyorum. Ben salya sümük ağlayarak evimize geldim.Yaz gününde köy evinde kimi bulacaksın. Tumanımı çıkardım, yanlarımdan, baldırlarımdan kapa yerimden et kopardıklarını gördüm. Kolum kan revan içersindeydi, dahası burnumun yarısı yok gibiydi. Elimi yüzümü yıkadım. Biraz oyalandım. Tekrar tepeden köpeklere baktım. Görünürlerde davarda yoktu köpeklerde yoktu. Koşarak okulun bahçesine gittim Fidanlarımı suladım, Mustafa’nın kestiği fidanıma sarıldım, doya doya ağladım.
Akşam ezanı okunduktan sonra annem ve babam işten geldiler. Bir kenara hiç ses çıkarmadan oturdum. Söylesem biricik öğretmenimize kızarlar diyordum. Yemeğimizi yedikten sonra babam köy kahvesine çıktı, annem bulaşığa girdi, bende yattım, uyudum.
-Hişt hişt Abdullah uyan keraneci..
-Bırak çocuğu uyusun niye uyandırıyorsun?
-Dervişlerin köpekleri ısırmış bu gün okula giderken..
-Nee! Amanın! Ne korkmuştur çocuk…
Uyanık olduğum halde ses vermedim. Olay unutuldu gitti.
Şimdi düşünüyorum da ne kuduz aşısı oldum, ne doktora göründüm. O zamanlar kuduz aşısı bulunmadı mı yoksa..oysa öğretmenimiz Pastör diye birini anlatır dururdu. Ama yol yoktu, araba yoktu, kasabamızda doktor yoktu. O günler ile bu günleri kıyaslamayın lütfen.
05.12.1985

Recep Uslu
Kayıt Tarihi : 4.5.2010 10:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    candan tebrikkkkkk

    Cevap Yaz
  • Eyüp Cüce
    Eyüp Cüce

    Nerden nereye geldik be hocam...
    Belki anlattığınız yarıom asır önceydi.Ama hala bu anlattıklarınızın aynıyla vaki olduğu köylerimiz var.Dilimize pelesenk ettiğimiz DOĞU veya GÜNEYDOĞU değil.Karadenize doğru bir uzanın da,yokluğun ne kertede olduğunu görün.
    Paylaşıma teşekkürler.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Recep Uslu