Bir tecrübe edinmiştim. İlk çıraklık yılıydı, doğalgaz döşemesi için boruları ateşte tutarak belirli bir derecede bükülmesi sağlanıyor ve soğutmaya da suya daldırılıyor, kızgın rengi kayboluyor suya batırır batırmaz. Ben bu işi beceriyorum diye işi dalgınlığa saptırdığım bir an, ustam şu ölçüde boruyu uzat deyince, o kızgın boruyu kaptım, kaptım ya… ustam gür bir sesle bütün ekibi topladığı gibi, beni uygun bir tutuş halinde mengeneye sıkışmış gibi sarıp sarmalamaya ve ateşin aleviyle başladılar avucumu haşlamaya… Bilgiliyim ya ben de, can havliyle bağırıyorum; Hitler mi uyandı yine diye… Dakika dolmadan daha, yanık acısını hissetmez oldum, hem avucum su toplamamış, hem yanan o değildi gibi keyfi yerindeydi. Ütü ile kazara oluşan bir YTL büyüklüğünde kolumdaki yanığı, cesaret ederek, çakmak ile haşladım, neticesi aynı başarıyı gösterdi. Deneyebilirsiniz, bu benim tecrübem ve güveni sağlıklı. Orman yangınlarında da öyle yapıldığı anlatılıyor, yangına karşıt bir yangın oluşturarak hızını kesiyorlarmış. Allah kolaylık versin böylesi felaketlerde her yardım metanetine… Bu güzel tecrübem, kokuşmuş vahşeti dengelemek için veya kimi mahcubiyet öğretisi olarak, her kötülüğü iyiye yönlendirmeyi bilmeye özen değeridir demek içindi belki… Sızlanma yerine mücadele etmeye yüreklenmeli, bu kötülüğe uğrayan vatan ise, özellikle. Çünkü bebekler var, yaşam hakkını istiyor.
Bir insana kırk gün eşek denilse, eşek olur nihayetinde. Bir iyi haberin vahşetle paralelliğinin sürmenajı ise bunalım yaratır. Bir acıyı unutturmaya başka acıya uğratmak da arsızlaştırır mı? Kötülük yalnız gelmez derler gerçi… Bir film seyretmiştim, savaşta öldüremeyen birine deniyor ki; ilki zor gelir, rutinleşir sonra… bebek katliamına AB duyarlığını düşündüm de....
Bir ürüne karar veriliyor, para ayrılıyor bu amaca, ülkeler başlıyor halkı meşgul etmeye. Hangi ülke halkını davarlaştırmakta başarı gösterirse, büyük lokmayı hak ediyor sanki…
Başabakan gemiciği, cumhur sıfatlanma ile alınan hediyeden söz etmiyorum. Çimento örneğin, çağımızın yarışta beslenen iş alanı. (k.o. damlası da bunun cazibesi gibi… k.o.: bir iki saatlik beyin ölümü yaratan ve çocukları okulda, gençleri çevrede damgalamaya kullanılıyor yaygınca… 1996’dan beri bulunmayan bu meretin adı k.o. imiş. Avrupalıya uygulansa, hemen bulunuyor her nedense… Gazetede okudum bunu bu hafta. O yavrularıma yaşam gücü dilemiştim, sadece sevgimi tazeledim onlara) . Çimento, çağın sömürü aracı olarak kullanılan oyalamanın ilk sırasında. Ülke modernleştiriliyor diye ağız tadına bir parmak bal sürülen bir mimari sanat yaratıklığı ile başlanıyor bir iki yatırım havası esmeye. Yapılan ama mağaza, dev satış merkezleri. Bunu da yutturmaya yine, bir iki yol, bir iki yerleşim amaçlı site borçlandırma ile kenetli bir silsile…
Bu dalgalandırma ile programda olan ülkeyi soyup soğana çevirdikten sonra; Haydi bana eyvallah zenginleri yaratıklanmış olarak, halk ister gebersin, ister gebertsin kendini… AKP bu hoyratlığa en çıplak göstergesi. Türkiye meşgul edilerek Asya’yı vahşete boğmaya eğitimli ve her yüz yıl için besili felaket odağı…
Diyor ki Başabakan: AB istemiyorsa bizi, söylesin. Ama, ancak gibi tükenmeyen oyalamalarından bıktık… kimilerine göre, strese dayanıksız başabakan yeteneği işte… Mesajı ama diyor ki; Savaşa hazırladım, buyurun… İdare edemiyorum biraz ballayın, yağlayın…
Ben de, parayı kimden alıyor diye sormam diyebilmeliyim. Asırlarca seyreden vahşet rekorlarına bakarım sadece ve ilk sorumu oluştururum: Hangi işleri için kim kimi seçti ve nasıl akıyor bu para yine? Kokuşmuş vahşet! Tarihler dolu hep olay sokuşmalarıyla…
Sivrilen bu sineklik bir Türk fazileti mi acaba? Bir Türk ruhu, insanlığa yakışır bir unsur taşıyor mu duruşlar, susuşlar ve konuşma zorunluluğu karşısında kokuşmuş laflar? AB, ABD, İngiltere ulaştı demek ki amaca… Savaşta bir zafer için zayıflatıldı millet yeterince ve karakterini de sattığıyla tadı damağında taze daha… Çoğunluk sistemi yaratıklanıp sokuşturacaklar demokrasiye, demokrasi ruhunu öldürmeye… Haydi hayırlısı olsun diyeyim bari ben de…
Öldürülen demokrasiden sonra ne kurulacakmış acaba? Krallıklar mı? Puta tapıcılık mı? Kula kulluk yaratıklanmayı mı başaracaklar yani? Bu yüzden mi ordusuz millet yaratıp, kimin gücü kime yeterse saldırısı eğitiliyor küresel güç diye? Bu kokuşmuş vahşet mi bilgisizmiş de, merhamet sunulmalıymış? Bu ahlaksızlık verisi külahıma bile dolmuyor demekle nezaketi üzüyorum.
Türkiye demokrasisi eskimiş öyle mi? T.C. hukuku yenileşmeyi yaşatıyor insanlığa! Saygı büyütüyor sevgiyi. Büyüğümü saymak, küçüğümü sevmek deriz hep… Uygulanırsa eğer… uygulayanlar için huzurdur yasaları…
Tarih, uygarlığa ilerleyen medeniyet aşkıyla yazılır, olaylarla değil! Kula kulluk ettirmeye kullanılan para bende, güç bende edepsizliği tarihi utandıran olay sadece… Yahudilik etme diyesim geliyor hali sadece… Bu hal varlığı tarihlerce süregelmiş, süregider…Bu yüzden:
Her yöreye sürpriz değişimler gelecek mutlak, disiplinli bir hazırlıkla, çalışıyor olsun olmasın, örneğin sendika bilgisiyle denetlenerek organize olmaya yönelmek gibi, uyum sağlıklı seyredeceği gibi, kişisel de gelişim düzeyine ulaşılmasından faydalanmaya yarayacaktır… Ne yapılıyor yörede sorusuna alınan yanıtlarla yetinmeyip, izliyorum durumu diye bir dikkati hep uyarıcı gücüyle bilgilenmeli… Her yatırım amacına bir yöre, sadece yöreli dikkati ve özen ilgisiyle yan etkisinden arındırılabilir… En değerli uzlaşma, karşılıklı ilgide barınıyor… Yatırım yapma amacı hep teşekkür duygusu toplar, en kötü ihtimalde ise, ağan oldum keyfiyeti ile yöreye taşınan tehlike olabileceği, yörede barınan sağlığı korumaya duyulan sorumlulukla orantılıdır. Oysa bu hükümet, hazırdan beslenmeye alıştırıyor, ki istediğini alabilsin…
Halkı bilgilendirme sorumluluğunu hatırlatmanın halka verilecek değer birimi olacağı ile, gelişmeye kazandırılan kaliteyi de belirleyiciliği, uzlaşma denilen, çağa uyum yeniliğini hep yaşamda tutmaya sağduyu sağlığıdır. Yenilik çığırtkanlığı ile olay sırtarmalara terör yaratıklanma fırsatçılığına önlemdir aynı zamanda. Halk, vatan varlığı ve bütünlüğüne şehitlik unvanını şerefiyle taşıyorken, memurlar, hükümetler görevlerinde bunu başaramıyorlar. Halk oluşmaya analar hazırlar, ordu tamamlar diyorum, bilinçli ve kararlı olarak. Diplomalı erkekler askere gitmiyormuş. Düşünüyorum da: Kadın her soluğuyla asker. Dengeyi sağlayan yüreği Türk varlığıyla ordusunun ayağı altına serilidir. Bu yüzden yurduna Anavatan, toprağına Anadolu deniliyor millet uygarlığıyla.
Nisan 2008
Sevinç KavukKayıt Tarihi : 5.4.2008 01:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sevinç Kavuk](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/04/05/kokusmus-vahset.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!