Böyle iyi mi?
Dertlerin bir sandıkta, naftalinle yan yana,
Hüznü unutmuş gibi yapıyorsun,
Sahi iyi mi?
Demlenmişim kısık ateşte yirmi dört yıl boyunca,
Üstüne çullandığım altlık kararmış bazı bazı,
Gölgemde aylaklar üşümüş,
Sen güneş olmak için tepeme öyle kararsız,
Karanlıklar aydınlıklardan,
Aydınlık taraflar ise siyah boyamdan korkar olmuş,
Sigaramı yakmak için korkuyorsun.
Korkuyorsun da ateşten değil, etrafın görünmesinden.
Bir şehir gibi yükseliyorsun acılarımın arasından,
Umarsız, gri, adaletten yoksun…
Bizse yeşili sadece şarap şişelerinde görür olduk,
Şişelerimiz boş.
Kırmızıyı kanattığın yaralardan tanıyoruz.
Bu şehirde tüm ağaçlarımı kestin.
Onları bana bir şeyler anlatan kağıtlar ettin,
Kafamın içinde söylediklerin kağıt kesiği gibi.
Sahi, ben o ağaçların gölgesinde de dinlerim seni.
İyi değil böyle!
Hırpalanmış çocukların buruşuk montları,
Aralığın ortasında, buz gibi…
Üşümüş burunları, mosmor dudaklar,
Üstelik tek suçları biraz daha çocuk kalmak
Sigortam yatmış diye seviniyorum,
Güneş’e kibirinden yükselttiğin şehirde.
Selamından uzak çöllerde susuz kalmak temennisi,
Ölümün rüzgarında savrulmak gibi.
Şimdi. İyi mi?
Biz seninle ancak yalnızlığın zil sesi,
Yüzümüzü yıkadığımız lavabonun naftalini,
Bardağın ince bellisi, tebessüm eden dudakların sivrisi bile olurduk ya,
Olurduk da sen şu koca şehri içimize diktin.
Kayıt Tarihi : 16.9.2016 15:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!