Fransa´dan bir hanım, kızım, degişik yaşamların olduğunu iki büyükanneden, iki dünya onlar, diyor ve onlardan nasıl öğrendiğini anlatıyor:
Bizim kızımız Jil´in, birbirinden gün ve gece kadar zıt yaratılışta, iki büyükannesi var. Büyükannesinden biri, yüz ifadesinden sır vermeden onyedi ve dört kart oyununda nasıl blöf edildiğini öğretti.
Diğeri ise masayı donatırken kaşık, bıçak, çatal gibi erzakların nerelerde olabileceğini.
Biri, daha Jil üç yaşındayken kendisinden istenmediği sürece hiç bir şeyi karıştırmaması aşısını injekte ediyorken, diğeri fırın tepsisiyle
merdivenlerden nasıl kayılacağı sanatını yoğunlaştırıyordu.
İki büyükanne de dul. Biri, Eylül´den Mayıs´a kadar seyyar ev ile güneyde, bir dağ denizinde, rüzgâr yamacındaki kulübede yaşıyor,diğeri en seçkin bir mahallede bahçıvanları ile bir evde.
Giyimleri de zıt elbette. Biri, torununun eksantrik, dış merkezli, delice,
ters akıllı görmesini benimserken, diğeri halk içinde düzgün görünümlü olmasını tercih ediyor.
Onların çirkin çığlıkları şu kelimeler:
« Ah, sen sevimli zaman » diğerinin “kahrolasın lanetli”.
Ninesinin biri, Jil´e bir orkan esnasında sahile vuran dalgaları seyretmeye gitmek için sarı yağmurluk satın almıştı.
Çünkü, inandığı, deniz, büyümeyi ve ruh huzurunu etkileyen artı ışıklar gönderiyormuş.
Biri, elementlerin kudretinden duyulan haz ve keyfi neşretmek isterken, diğeri bu yeraltı sığınağında emniyette olup olmadıklarını bağırıyor.
“Yaşamın ne çok olduğu belirsiz mi? diye kızım tesellisiz ve şaşkın soruyordu.
« Elbette » diyordum. « Sen, kendin için en doğrusu olduğunu zannettiğini,
bunlardan birini seçebilirsin ».
İki Büyükanne, iki dünya. Ve ikisi de kızımın hayrı ve iyiliğini istiyorlar.
1992 Çeviri ve derlemelerimden
Sevinç KavukKayıt Tarihi : 12.10.2005 04:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)