22 Ocak - 13 Şubat 2007 tarihleri arasında Kanal D Ana Haber Bültenlerinde Mehmet Ali Birand’ ı izlerken bulduğum yanlışlar aşağıdadır:
1) Mehmet Ali Birand’ ın her akşam yaptığı bir hata: Şimdiki zaman kipine ait, “-iyor” ve gelecek zaman kipine ait, “-ecek, -acak” eklerini İstanbul Türkçesiyle okumayarak, sanki izleyicilerle sohbet ediyormuş havası vermesi…
örnek: diyo, yapıyo,koşuyo,geliyo,vuruyo…
geççez, gitçez…
2) “Yarın” ve “hayır” sözcüklerini a harflerini uzatarak söylüyor. Oysa doğrusu; hiçbir harfi uzatmadan “yarın”, “hayır” demek.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
helal olsun sana elif gür....
helal olsun valla.....
sevgilerimle
ELİF KARDEŞİME TEBRİKLERİMİ SAYGIMI VE SEVGİMİ YOLLUYORUM.GÜZEL BİR ÇALIŞMA GERÇEKLEŞTİRMİŞ KUTLARIM.
ELIF E ACIK SELAM YOLLUYORUM BURADAN:)))
.))))))
elife sevgiler irdeleme güzel de irdelediği şahsiyet kim..)))
elifim türkçeyi sen iyi öğren ..bu gardaşları dinliyor ve ağzımızı aça aça bakıyoruz..üstelik ana haber ve en güncel konuları anlatıyorlar....
ben irdelemeyi sevdim yalnız televizyonda olan bir yanlışı irdelemese idi keşke..
onlara öğreten öğretmenlerden başlasa idi işe daha doğru olurdu sanırım.saygılar selamla
Dil; vatandır, yürektir, candır. Onu yitirmek, tüm bunları da yitirmek demektir. Ona yönelik saldırılara seyirci kalmak, ona sahip çıkmamak kişinin kendisine, vatanına, milletine ve varlığına sahip çıkmamasıyla aynıdır. Zira, biz onla varız; onunla varlığımızı ifade eder, onunla güler, onunla ağlarız.
Dil şuuru, vatanseverliğin önemli bir göstergesidir. Çünkü toplulukları, kalabalık yığınlarını millet hâline getiren en birinci unsur dildir.
Son yıllarda, bilhassa İngilizce'nin çok yoğun baskısı altında bunalan Türkçe'miz, maalesef öksüz, yetim, sahipsiz muamelesi görmektedir.
Oysa, dünyanın en eski üç dilinden biri olan ve bu gün de dünyada en çok konuşulan beş dil arasında bulunan Türkçe'miz, köklü ve zengin dildir. Ancak, yeni nesillere yeterince öğretilememektedir. Yeni nesil; teknolojinin, yazılı ve görsel basının, özellikle de okumamanın etkisiyle Türkçe'nin yerine 'kuş dili'ni konuşur hâle gelmiştir.
Sokaklarda, çarşıda, pazarda, hatta yer isimlerinde çoğunlukla (ya cehaletten veya aşağılık duygusundan) yabancı kelimeler tercih edilmeye başlanmış; Türkçe horlanır olmuştur. Gençler, günlük hayatlarında 30-40 sözcükle konuşan papağanlar hâline dönüştürülmüştür.
Vatanı, millleti bölmek isteyen emperyalist güçler, çeşitli senaryolarla Türkçe üzerinde oyunlar tezgâhlamaya başlamışlardır. Çünkü, toplulukları millet hâline dönüştüren en birinci unsur 'dil birliği'dir. Bu birliği bozduğunuz an, millet yok olmaya, dağılmaya mahkûmdur. Son yıllarda, dilimiz üzerinde oynanan oyunlar, bir tesadüfün sonucu değilidir.
Dil şuurunu vermek gerek yeni kuşaklara. Ana sütü kadar ak, ana sütü kadar temiz; zenginliği, müzikalitesi, hayâl gücü, estetiği ve nezaketi ile imparatorluk dili olmuş Türkçe'yi sevdirmeli, benimsetmeli, öğretmeli ve dağarcıklarını zenginleştirmeliyiz.
Ne mutlu ki, bu ülkede Sevgili Elif gibi kocaman yürekli genç beyinler var. Elif'i kutluyor ve gözlerinden öpüyorum. Onu yetiştiren anne-babayı da can-ı gönülden tebrik ediyorum. Onun yaptığı bu çalışmadaki tespitlerin birçoğunu bazı öğretmenler bile bulmakta zorlanırlar. Ben de - acizane - bir Edebiyat öğretmeni olarak da bu yazıya 100 puan veriyorum.
Başarılarını kutlar ve devamlı olmasını dilerim Sevgili Elif. Rabb'im nazarlardan saklasın seni...
vallahi biz cok seyleri cocuklardan ögreniyoruz bu bir gercek...Elif,i yürekten kutlarim
Böylesi, özenle hazırlanmış bir çalışmayı bizlerle de paylaşmayı akıl ettiğin için önce seni, sonra da Elif'i kutluyorum.
Asıl önemli olan, şimdi benim durumum :) ben bu işten nasıl yaparsam en az zararla çıkabilirim diye düşünmeye başladım.Belki benim raporum da hazırlanmıştır kimbilir ?
Şaka bir yana,gerçekten sevgili Elif'ciğimi kutluyor,başarılarının devamını diliyor ve onu öpüyorum.
Sevgiyle kalın.
Büyüklerini izleyen sorgulayan bir yeni nesil yetişiyor...
Gelecek dünden daha ümit verici ...
Eliflere ihtiyaç var...
Sayıları arsın eksilmesin...
Saygılarımla efendim...
Elif kardeşimi yürekten kutlarım zevkle okudum yerinde ve güzel tesbitlerde bulunmuş sevgi ve saygılarımla
NAZLIHAN HANIM,
ÖNCELİKLE BÖYLE BİR EVLADA SAHİP OLDUĞUNUZ İÇİN ÇOK ŞANSLISINIZ....
ELİF'İ BÖYLE BİR ANLAMLI ÇALIŞMA İÇERİSİNDE GÖRMEK, GENÇLERE AİT OLUMSUZ DUYGULARIMI OLUMLUYA ÇEVİRDİ. GENÇLİK BİTMİŞ DERKEN, BİTMEYENLERİ DE GÖRDÜM SAYESİNDE ...
ELİF KIZIM, HAYAT YOLUN BAŞARILARLA DOLSUN...
İKİNİZİ DE YÜREKTEN KUTLUYORUM...
SELAM VE DUA İLE
Bu şiir ile ilgili 39 tane yorum bulunmakta