zaman nasıl da savurmuştu dallarımı
her biri kırılmıştı dökülmüştü
kum gibiydi dallarım
ne bir filiz vermişti
ne bir çiçek açmıştı
belki de unuttuğun bir çöldeydim
belki de unuttuğun bir okyanustum
hadi bir şiir yaz
hadi bir öykü yaz
içinde dallarım olsun
filizlerim çiçeklerim olsun
zaman nasıl da savuracaktı dallarımı
her biri coşup coşup
kum gibi uzanacaktı dallarım
şiir gibi
öykü gibi…
en son ne zaman konuşmuştuk kaç yıl oldu
en son ne zaman susmuştuk kaç yıl oldu
ne çok konuştuk ne çok sustuk
susmayalım diye bir daha
uzun olmasın konuşmalarımız diye bir daha
yazdım buncağız sözü…
unutulmasın bu şiir
unutulmasın bu öykü
dillerden dillere çevrilsin
okunsun anlatılsın bilinsin
buncağız söz…
sesinde nasıl da yanık kokuyordum
sesinde nasıl da sırılsıklamdım…
hep bir ihtimal umutluydum
nasıl büyümüştü umudum
belki bir masal misali unutulmuştum
senin kentin senin kasaban başka mıydı sanki
benim kentim benim kasabam başka mıydı sanki
hiç olmuş muydu kentimiz kasabamız
hayat kaç ihtimale sığardı
kaç olasılık seni bana verirdi
belki bir masal misali unutulmamalıydı…
küçüktük sen gibi ben gibi
iki eli bir başka iki el birleştirse de
o küçük ellerin sahibiyle hüzünle buluşmuştum
oysa mutluluğumdu canımdı
o küçük kızla yalnızlığım çoğalmıştı
oysa çoğalacaktı kızıllığım gözlerinde
erkendi erkendik yalnızlıklarımızda
küçük ellerimiz dokunamazdı şimdiden
geçecekti ömrümüzün üstünden onca yıl
savrulacaktık yine bir sonbahar rüzgarıyla…
kollarım gibi kırılmıştı gülümsemelerim
siyahlara sarılmıştı gözyaşlarım
ne güle ne bülbüle selamım yoktu
her yanımı saran ne dikenler ne gürültüler dostum değildi
sessizliğimde boğulmaksa sensizlik
kızıllığa yolculuktur bana düşen…
suyunu da havanı da
ateşini de toprağını da
tane tane alıp gittin
hayat durdu…
Kayıt Tarihi : 10.8.2011 16:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!