'Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır' demiş ya şair,
Ben o cehennemde büyüdüm işte.
Ben o cehennemde olgunlaştım, durulaştım.
Ben o cehennemde sevmeyi sevdim ve kendimi tanımladım.
Gerçi sen cennetten görmüyorsundur ama,
yani ben,
Gecenin seyrine daldım,
kendimle karşılaştım,
kendim teklif etti,
bende kendimle hesaplaştım,
hesap kendime kaldı.
Kendimden ote kendim,
Genç kan,
Asi kan
Daya artık korkaklığın öznesine namlunu!
Bitir artık umutsuzluğun suskunluğunu
Ve koş!
Engin dağların, sarp kayalıkların
Ağlamak yok,
yılmak yok.
Metin olacağız..
Hepimiz birer Metin,
hepimiz birer Gök parçası,
hepimiz kızıl bir bayrak, kızıl bir Tepe..
Giden kimdi?
Kalan kim?
Sen miydin yoksa ben mi?
Ya da ne farkeder ki?
Yokluğunun varlığı yanımdayken,
Ahkam ustalarından geriye ne kaldı?
Ne kaldı ayaklı kütüphanelerden geriye,
sayfa numaralarıyla kurtuluşu gösteren 'büyük' önderlerden
ve de postal seslerini duyunca 'toz bulutu' kesilenlerden geriye
ne kaldı?
Ne kaldı, evinde ağlayanların kurutulmuş göz yaşlarını boynunda değil de,
Sen Bendimahi köprüsünde bir pervane,
Ben Sırat köprüsünde bir karınca.
ağır aksak ilerleyen, gâvur kızıl bir karınca..
ah, keşke bendimahi şelalesinin
durmadan ağlayan gri gözlerini seyredebilseydim
ah keşke Ararata doğru bir cigara tüttürebilseydim,
Cevap duygularsa eğer,
yalnız değilsin duygularında..
Cevap duygularını anlatmaksa eger
çok yalnızsın duygularını anlamayaları anladığında..
Hele birde ölüyorsan adım adım,
neden öldüğünü anlayamadan,
Bana düşüncelerimi sorun,
öğlen ne yediğimden size ne?
Bana inancımı sorun,
saçlarımın şeklinden size ne?
Bana felsefemi sorun,
gözlerimin renginden size ne?
Ben sana hiç kızmadım ki tanrı,
ta ki senin tanrı, benim kul olduğumu öğrenene dek..
Ben sana hiç kızmadım ki tanrı,
ta ki kızmayı, isyan etmeyi öğrenene dek..
Ben sana hiç kızmadım ki tanrı,
ta ki bilimi ve kendime soru sormayı öğrenene dek..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!