SONBAHARIN HİÇ SUÇU YOK
Saat yedide uyandı. Yorgun ve hasta hissetti kendini. Birden okula gitmesi gereken kızı geldi aklına. Çabucak onu uyandırdı. Biraz gayretle servise yetişmesini sağladı. Ağırdan alan kızının servisi kaçırma olasılığı nedeniyle kendisi de giyinmişti. Birlikte aşağı indiler. Yüreğinin büyük bölümünü dolduran dünyalar tatlısı kızının servisi kaçırma çabaları boşa gitmişti. Onu her günkü gibi özlemeye başlayarak uğurladı…
Hafif serin esintiyi hissedince 'Her mayıs gecesi bir Kasım sabahı getirdi ardından' dizelerini a ...
Olmayanı konuşursun
Ayak sesinde susarsın
Susmakla da yetinmez tarafına geçersin
Översin, seversin….
Suratına baktığımda
Zerre kadar kızarmazsın
Günün her batımında
O kısacık “an” da
Yeryüzünün neresinde
Kimler
............... Neleri
................................Nasıl
bir varmış bir yokmuş
güneş ve yağmur henüz dostmuş
kardeşçe paylaşırlarmış dünyayı
sahilde bir kadın
Bakmakta zorlanırken,
Akdeniz güneşine
gözüne kadar doluydu yürek
kalmadı gücü taşıyamıyor
yağış dinmiyor,
güneş umursamaz
uyumuş bir de, bulut koynunda
biliyor belki, korkmuyor taşkınlardan
çocuk küçük,
gülüşü büyük
büyüse çocuk,
gülüşü küçük
çocuk gerçeği ağlar
yetişkin kurala uyar
Bakma öyle durduğuna,
Az biraz bulutlandığına,
De ki karardığına.
Bakışı keskindir yüreğin, içi sımsıcak,
Sabret azıcık,
Kurutsun gözlerini,
Başka hangi dilde, hangi kültürde vardır, ya da var mıdır, varsa nasıl söylenir? Bilmem… Ama bizde genellikle büyüklerden küçüklere, bir başka deyişle deneyimli yetişkinlerden, deneyimsiz gençlere bir öğüt gibi, istendik bir özellik, bir marifet, bir buluş gibi söylenir durur:
“Köprüyü geçinceye kadar, ayıya dayı de” gerçek anlamını (gerçekte ayı kim,dayı kim? :)) bir başka tartışmaya bırakıp, biz mecaza döndüğümüzde; doğrudan doğruya,”işin bitinceye kadar, iki yüzlü olup,dalkavukluk etmende bir sakınca yoktur.Çıkarın için gerçeği saklasan da, söylemesen de,ve hatta değiştirsen de pek önemli değildir.Sonuçta senin geçici bir süre “dayı” demen “ayı”yı dayı yapmaz” Ne kadar da masum (!) bir tavır gibi görünüyor.
Gün gelip köprüdeki ayı kendisini dayı sanıp hatta inanıp ve dayı olduğunu dayatmaya başladığında, kimin sorumluluğu daha ağırdır? Doğal bir biçimde ayı ayı bakan ayının mı? Yoksa ona dayı diyerek yanıltanın mı? Ya da bu ikiyüzlülüğü öğütleyen deneyimlilerin mi? Usta dalkavukların yani…
Buna engel olmak zor belki ancak olanaksız değildir. Biraz cesaretle, ayıya gerçeği söyleyenler çoğaldığında, ona “dayı demeden geçebiliriz” köprüleri. Ayı kendisine ayı dememizden alınmaz o zaten biliyor… Biz de bilmeliyiz, bilmekle yetinmeyip bildiğimizi söylemeliyiz.
Bunu yapamadıkça ayıların dayılaşmasına, tüm köprübaşlarını tutmalarına destek oluyoruz. İkiyüzlü, çıkarcı, kişiliksiz, korkak, kurnaz olmayı onaylayıp övüyoruz.
ağlayan gözde kalmaz gözyaşı
dökülüp iner ağlatanın yüreğine
dolar dolar
ağlayan gözde bulut kalmaz güneş açar
ağlatan yürekten suyu taşar
tuzu kalır
Merhaba siir dostu,
Siire tutkunuzu kutluyorum efendim.
Nice güzel siirleriniz ve yazimlarinizda, ayni basari cizginizde devam etmeniz dilegimdir.
KÖKELi OZAN