Yaralarım zehirlenmiş sözlerden icazetliyken bir gün yaşıyor, diğerinde ölüyorum… Ve her gün biraz daha özlüyorum annemi... Artarken bitmez kalabalığım ben yalnızlığımla, yağmur sonrası ıslak bir yaprağa dönüşüyorum. İnsanlar bana acılar, ben onlara karamsarlığımın içinden çıkardığım umutları bırakıyorum. Devam edegelen eylemlerin içinden geçiyorum, hızla geçmekte olanın içinden… Yürüyorum, yürüdükçe katmerleşiyor yaralar, kalınlaşıyor bütün defterler ve inceliyor pamuk ipliği hayatım…
Avunusu kalmamış oysaki hayatın, oyalanmak düşüyor sadece zamanın terkisinde…
...
Ben yürürken rüzgâr daha bi anlamlı eserdi oysaki. Bilmezdim annemin ne için üzüldüğünü acı bulanmamıştı bu kadar hayat damarlarıma.
Anlayamazdım hüznünü…
Hâlbuki bilirdim bir gün gideceğini onun, biteceğini ya da… Bu farkındalık yeni eşikler açardı bana… Ne kadar uzak hissettiysem de bu bitiş ufkunu, bir o kadar yakın olduğunu da bilirdim dağılmaya hazır her şeyin… Tıpkı annem ya da bütün anneler gibi.
Giderler çünkü! ...
Bir açıklaması yok göksel cennete ulaşmanın... Omuzlarımdaki yük gidişinden yadigâr… Aceleye getirdim bütün saatlerimi, hayata ulaşma çabasının içinde kaybolurken, yitiriverdim seni erkenden… Dönüp geldiğimde beni büyüten ağacın ellerinden öpmek, gövdesine sarılıp hasret gidermek isterken betondan bir mezarlık buluverdim…
...
Özlediklerimin en yücesi uçurtmam çalındı gözümdeki ışıkla beraber, kenar kıyı insan sürüleri tarafından…
Çalanlar senin olmadığını bilirlerdi üstelik…
(bir anne özlemi,şiir değil..
öylesine..
duymasa da
özlemimi, yazıyorum öyle kırık dökük..)
Kayıt Tarihi : 21.3.2008 18:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)