Kıyım Kıyamet Dabbe
Kıyam, “Ayağa kalkış” dendi; bir sürü ayaklanma yaşandı, bu ayaklanmaların egemenlere yarayacağını da göreceğiz!
“21.12.2012 Maya takvimi bitiyor, ‘Kıyamet’ olacak! ” dendi ve saçma sapan görüşler ileri sürüldü!
Bir kısmı kıyamet olacak diye Dünya üzerinde güvenilir noktalar uydurdu!
Bir kısmı Mayaların kıyameti bilemeyeceği (sanki Mayalar kıyamet kopacak demiş gibi) ve Allah’ın bileceği “Muhteşem” bilgisini yaydı! Sanki Mayalar zamanında peygamberler vardı ya da kıta biliniyordu da! Akıllara zarar! Şamanizm’e saldırmak amaçlı kullanılmaya çalışıldı Maya takviminin bitmesi! Tabi ki hepsi “Dabbe” kapsamında.
Ben kıyametin kıyımından bahsedeceğim. Kimler kıyılacak?
İlk sırada aptallar geliyor, sonrasında zayıflar ve fakirler! Bu üç zümrenin kıyılması muhtemel! Nedeni şu; insanlar içinde aptal olanlar debeleniyor! Bu “Dabbe” olarak adlandırılabilir. İnsanlık bu debelenişte elenecek. Ayağa kalkmayı başaranlar, yola devam edecek! Zayıf ve fakirlerin içinde aklını kullananlar kurtulacak elbet. Bu kıyımda herkes kendini kurtarmaya çalıştığı için kimse, kimseye yardım etmeyi düşünmez! “Cek, cak” larla bahsettiğim bu halin ne zaman olacağını işte onu Allah bilir. Bizler, ben sadece işaretlerle tahmini bir çıkarım yapabiliri(m) z. Bunu aklı olan herkes yapabilir!
“Dabbe” yerde debelenen mahluk; hakkında benim tahminim aptal insanların debelenmesi. Başlarına getirdikleri felaket yüzünden debelenecekler! Bu felaket kendi aptallıkları yüzünden olduğu için kolay olmayacak süreç. “Mühürlenen Kalpler” gibi! Dabbe konusunda ben iyimserim; her şeyin bir pozitif yanı, bir de negatif yanı var. Dabbenin negatif yanı aptalların debelenmesi; pozitif yanı ise ayağa kalkması. Dabbe debelenen ayağa kalkınca kurtuluş ve “Altınçağ” başlayacak! “Bir Yudum İnsan” şiirimi paylaşmak isterim.
Bir Yudum İnsan
Altı günlük Dünya'da o “Bir yudum insan”dı
Dört günlük yolu sonsuza uzandı.
Her Mevsim başka hale büründü
Zamanın tezgahında işlendi, kırpıldı;
Acılarla şekillendi...
Doymamış hevesleri, özlemleri vardı
Hiç bitmeyecekti işleri...
İnsan olmak istiyordu!
Aynaya baktı gördüğü bir insandı...
İnsan yiyenler, görünürde onlar da insandı.
Çobanlara sordu;
-Sürü kimin?
Onlar da bilmiyordu ama güdüyordu.
Sürü itaat ediyordu...
Tökezledi, dört el yere düştü
Aklı o an başına geldi.
Kalktı, doğruldu, yürüdü...
Nereye gidecekti?
Bilemedi.
Öylece orada kalakaldı.
Herkes onu çağırıyordu,
Güleç yüzlü temiz elbiseli...
Onlar insan mıydı?
Sürünenler vardı, inleyenler!
Evet onlar da insandı.
O'nun daha gidilecek yolu vardı.
İnsan olmak istiyordu!
İnceden bir sızı kapladı benliğini,
Sebebi bir insandı...
Belki aradığı onda vardı.
Yaklaştı, uzattı elini;
Isınmıştı eli, yandı bedeni;
Aklı onda kaldı.
Oysa daha yolu vardı.
'Beraber gidelim' dedi.
Şimdi yolculuk daha kolaydı.
Ahmet Bektaş
İnsan tökezleyip yere düşebilir ama şuurlu olanlar kalkar! Tökezleyip yere düşenlerden kalkanlarla yola devam edilecek. Aptallara yer yok!
Dabbe halindeki insanlar tahammülsüz olur. Saldırgan halleri yüzünden yer yüzündeki değerli eserleri yok ederler, bunu da din veya ideolojik kılıfla yaparlar. Hıristiyan, Yahudi veya Müslüman olmaları bu eylemlerini “Ak” lamıyor. Ama asıl sebep debelenme “Dabbe” halidir.
Hititlerin “Güneş Kursu” Ankara’nın amblemidir. Tahammül edemeyenlerin gerekçesi ne olabilir ki? Yani o amblemde kötü olan nedir? Cevap bile vermezler. Çünkü o sembol üzerinden akılarınca Şamanizm’e karşı duruş sergiliyorlar! Ne alaka?
Hacı Bayram-ı Velî (Agustus) Ogüst Mabedi’ne camisini adeta dayamış! Tarihi eseri de korumuş. Eski Agustus mabedinin yıkılmasını isteyen ahmaklar da olmuş… Yakınlarındaki Lulien Sütunu (Belkıs Sütunu) da ayakta kalabilmiş. Debelenenlerin diğer tahribatlarını uzun uzadıya yazmaya gerek yok!
Anka/Ra
Yenisey’e aşıktı,
Hep ona aktı;
Uygar Türk’ün asil kenti.
Bil ki su erkek, toprak dişi…
Her dönem özgürlüğe gebe.
Merkezinde Güneş sembol anıt,
Kula kul olanlara ağır geldi.
Yakında düşer kutsal maskeler.
“An” ları ebede uzanır.
“Kara”sında aydınlık, dağında Işık.
Göz kamaştırıyor Hüseyingazi’nin Pembe taşı;
Kızılca akar Seyhamam, kurumayan göz yaşı,
Özgürlük savaşçısı kalbinde yatar.
Korkma!
Diz üstü düşenler yine kalkar…
Ahmet Bektaş
Ve Diriant;
Diriant (Altınçağ)
Sanma ki robotlar diridir,
Yeniçağ’da ölümlüler dirilir.
Zaten deliler ülkesinde akıllılar delidir.
Her üfleneni “insan” mı sandın?
Tohumların hepsi fidan olmuyor.
Kökü kuruyan ağaç meyve vermez.
Gün ağarmadan ak koyun karadan seçilmez.
Bak koyunlara, koyun koyuna!
Çobanlar kolay gelmez oyuna…
Irkın önemi yok ama sen gene de dikkat et soyuna.
Bırak gevezeliği slogan atmakla olmaz.
Köhne tabanca ateş almaz.
Açtırtma bayramlık ağzımı;
Yırtık elbiseden bayramlık olmaz.
Hadi şimdi;
Uyan da balığa gidelim.
Ahmet Bektaş
Son tahlilde; debelenenlerden ayağa kalkanlarla yola devam edilir! Aptallar elenir. “Dabbe” debelenenlerin tahribatı da sona erer. Kıyamet kıyımla gerçekleşir. Asıl olan düşmemek değil, ayağa kalkmaktır!
Selametle;
Ahmet Bektaş
Ahmet BektaşKayıt Tarihi : 3.12.2012 14:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Irkın önemi yok ama sen gene de dikkat et soyuna. Bırak gevezeliği slogan atmakla olmaz. Köhne tabanca ateş almaz. Açtırtma bayramlık ağzımı; Yırtık elbiseden bayramlık olmaz. Hadi şimdi; Uyan da balığa gidelim. Ahmet Bektaş

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!