Gönül bu,
Akçay'da denizin dövdüğü bir taş,
ne durgun ne dingin.
Her dalga bir anı bırakır gider,
tuzlu, ıslak.
Her dalga bir yüzü alır götürür,
sisli, uzak.
Kazdağı'nın zirvesi gibi başım,
dumanlı.
Aklımdan geçenler,
o dumanın içinde kaybolan patikalar.
Bir dost selamı arıyorum
rüzgârın sesinde,
Paris'in grisine karışan martı çığlığında.
Oysa biliyorum,
selam Ege'dedir,
zeytin kokusundadır.
Kelimeler birikiyor içimde,
heceye sığmıyorlar,
kafiyeye isyan ediyorlar.
Özgür kalmak istiyorlar,
tıpkı denize kavuşmak için çırpınan bir nehir gibi.
Dostun adına dökülmek istiyorlar kâğıda,
en çıplak,
en yalın haliyle.
Bazen bir mısra,
uzatılan sıcak bir el olurmuş uzaktan,
gönlün korkusunu silen.
Benim mısralarım da sana uzanıyor şimdi,
bir çınar gölgesinin serinliğinde dinlenesin diye,
gönül bahçendeki o tatlı pınardan içesin diye.
Unutma,
gönül durulmaz belki,
ama zamanla her taş pürüzsüzleşir,
denizin sabrıyla.
Ve o taşın üzerine yazılan dostluk,
hiç silinmez...
Hasan Belek
12 Eylül 25
Paris
Kayıt Tarihi : 12.9.2025 18:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!