Köygerçeği / Bölüm 6: Yokuşun Ucundaki Eşik
Yokuş taşlıydı. Ama o taşlar, basanı incitmezdi—çünkü üstlerinden geçen her adım, onları yumuşatmıştı. Bir ayağın izi, diğerine yol açar; kimse kimsenin izini silmezdi bu köyde. Yol kenarındaki sarı otlar, gelenin kim olduğunu sezmiş gibi hafifçe salınırdı.
Yokuşun sonunda, ahşap bir kapı dururdu. Boyası solmuş, menteşesi inatçı… ama kimse ondan şikâyet etmezdi. Çünkü o kapı sadece bir eşiğe değil—başka bir zamana açılırdı.
İçeride bir oda… sade, suskun, tertemiz. Perdeler rüzgârdan ürkmüş gibi titrerken, duvardaki saat durmamış ama konuşmayı bırakmıştı. Ve odanın tam ortasında, biri ayakta duruyordu. Ne oturacak kadar alışmıştı, ne gidecek kadar yabancıydı. Tam o anda, eski bir sandalye gıcırdadı. Belki de anılar yer değiştirmişti sadece.
kızıl kızıl dağılıyorsun elimde kalıyor iki nokta
atıp kırmızı bir gül kalbimin tam ortasına
kaçıyorsun mevsimlerden mevsimlere
tahtı çalınmış bir padişahım oysa
kayboluşunu arayan hesapsız yolculuklarda
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta