Kitaptan Kitaba 13 Şiiri - Seyfi Karaca

Seyfi Karaca
5240

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Kitaptan Kitaba 13

Maddiyatçılıkla Maddecilik kesinlikle aynı şey değildir aklı fikri duygusu düşüncesi mantığı sorgulaması vicdanı ve yükümlülük bilinci olana. Çünkü ilme irfana hukuka iyiliğe hakka inanmış gibi görününen Maddiyatçılık( namı diğer Çıkar Menfaatçiliği) hiç bir değer yargısı olmayan ihanet ve inkarcılığın ta kendisidir. İnanmıyormuş gibi bilinen sanılan görünen veya zannedilen Maddecilik’ se, insan ve evren arasındaki sebep sonuç ilişkisine dair düşün ve felsefe tarihini geliştiren bağlayan ve zenginleştiren aklı fikri belirleyen ana unsurun madde den kaynaklı olduğunu ve paylaşılabilir emek değerini savunan akımlardan biridir.. Bu yönüyle de bildiği savunduğu değerlere inancı tamdır. Orwell 1984 ile bu bakımdan Maddeci değil bilip inandıklarından kendini kaybetmiş ve kapitalist vitrinde kendisinin birinci tekil eskisini satan Maddiyatçıdır.
Saygınlık ve itibarla eşdeğer aklı fikri duygusu yaşamı utkusu tutkusu onuru itibarı amacı düşüncesi sorumluluğu bilgisi özgürlüğü ve İDEALLERİ olmayanın inanılır güvenilir nitelikte kişiliği ve karakteri de yoktur. Çünkü böylesi bir yoksunluk kişiyi doğumundan alıp taaa mezara götüren hayati süreçte savunacak, yaşatacak ve temsil edecek kazanım deneyim birikim ve bağışıklıkların tümüne kaynaklık eden insanlık cevheridir. Tüm bu yoksunlukla olgunlaşması gereken gelişimini sağlayamayan insanlar sav ve iddasında hangi söylemlerde veya akıl fikir yürütmelerinde bulunursa bulunsunlar bütün silip yeniden yazdıkları veya söyleyip yeniden ağızlarını çalkaladıkları her söylem ve eylem sürekli iddalarından kolayca döneklik ederek durumu güncelin icabına göre kotarıp kurtaran istikrarsız ve tutarsızlığın kişilikten karakterden mahrum Maddi Çıkar kovalayıcısıdırlar. Orwell’ de 1984’ ünde tam da bu tarifeden şahsına münhasır arızalı dokümanı ispat etmektedir.
Onun yazdıklarının tümü Papazın Kızı İngiliz Adabı Muaşereti’ ne hayranlık duyan içerik ve esas üzerine kuruludur. Keza papazın kızı, tüm hayatı boyunca bekaretini ve bakireliğini bütün yaşantısıyla babasının papazlık ettiği fakat günden güne müşteri kaybeden kilisenin iyilik melekçiliği oynamaya adamış; ve bir ara akıl fikir mantık dünya toplum sorgulaması yaptığı çelişkiler sırasında tanıştığı ve aylarca ortadan kaybolduğu sırada anarşistlerle beraber olup açlık yokluk eziyetle Bira Mayası bahçelerinde gündelikçilik yaptıktan sonra bütün bu sarpa sefil isyankar ve ağır yaptırımlı yollardan tekrar kiliseye dönüp, bütün evlilik tekliflerini geri çevirerek Papazın Kızı olarak hayata devam etmeyi en doğru yol olarak görme ana hattı üzerinde yoğunlaşır.. 1984’ te içerik olarak üç aşağı beş yukarı Orwell karakteristiğinde aynı özete tabidir.
Yer altı örgütlemesinin koordinatörlüğünü yapan O’ Brien, üye olmak için can atan Winston ve Jılia’ ya emredildiğinde gerekirse çocuklara taciz, uyuşturucu bağımlılığı, fuhuş, salgın hastalıklar yayma, ayak kol bacak kestirme, yüz ve ses değiştirme, hatta intihar etme gibi her türlu sapkınlığı şart koşan; ve aldığı emirlerin sebebini bilmeden ve sormadan gecikmeye uğratmaksızın mutlaka yerine getiren;bütünü asla anlama yahut görme şansı olmadan koparılmış parçaların tasarım robotu ve taşeron kuklası olma gibi sayısız ölümcül dayatmalara ( baskıcı yanlıştan kaçarken daha beter kıyamet kadar yanlışın insanlık dışı batağında boğulmaya ) razı gelmeleri gerektiğini ( miliitanist adanmışlığı ) anlaşırlar ve karara bağlarlar.
Kitapta sayfa 200- 249 arası hiyerarşik düzen, içe kapalılık ve cehalete dayalı örgütlenmenin her türlü açlığı ve istikrarsızlığı artırarak kendini sağlama alan totaliter sistemin besin kaynağı olduğu; ve bu sayede insanların dış dünyadan habersiz kalarak dayatılan en sürdürülemez ve katlanılmaz koşullarda mümkün olabileceğin en iyisini yaşadığına inandığının algı yönetimi kolayca yapılabileceği, güdümlü kalabalıkların dilenildiğinde istenilen odaklara nefret duygusu köpürtülüp kışkırtılan veya susturulup sindirilen Savaş Barıştır , Cehalet Güçtür gibi Winston’ a gizli örgüt üyesi olduktan sonra O’ Brien eliyle verilmiş öğreti kitabında yazılı olan üst başlıkların doktrinsel açılımları yapılmaktadır. Orada bilimin ve teknolojinin hızla ilerlemesine rağmen insanlığın ihtiyaç duyduğu en temel sorunların giderilmesi iflasla sonuçlanmıştır çünkü sorunların giderilmesine değil savaşın silahlandırılmasına, düşüncenin kontrolüne, gerçeklerin çarpıtılmasına, özgürlüklerin yasak bölgeler diye kısıtlanmasına, cehaletin ve sefaletin yüksek düzeyde kalmasına, lidere tanrı gibi tapınan ve polis gücüne dayalı keyfiyete harcanmıştır ilim bilim teknoloji ve her şey.
Yine orda, dünyanın bundan sonraki kuşatılmış kaderine hükmeden karşı konulmaz güçlerin kendi aralarında asla birbirine yıkıcı üstünlük sağlayamacağı ama sürekli kundaklanan kontrollü düşmanlıklara ve savaşlara da hayati derecede ihtiyaç duyacakları ve kitap boyunca yeni dünyanın ÜÇ SÜPER GÜÇ odaklar olarak adından Okyanusya diye bahsedilen yerin Büyük Britanya, Avustralasya, Amerika( kuzey güney) ve Avustralasya olduğu, Avrasya diye adlandırılan siyasi -coğrafi bölgenin Avrupa ve asyadaki Sovyetler bölgesi olduğu, Doğu Asya diye işaret edilen yerinse Japonya Mançurya ve Çin şeklinde ( yer yer birbirine karşı ittifak edenleri veya savaşanları değişse de ) ayrılmış bölünmüş olduğudur. Her ittifaklı odak diğerini lanetleme esası üzerine otursa da, sistematik olarak güttüğü ve insanlarına yaşattığı ötekinin aynısıdır. Çünkü her sistem kendinden feragat edecek cehalete boğulmuş, en kötü şartlarda sürünse dahi değerli-şanslı olduğuna inanan, savaşlarla neye uğradığını şaşırmış kurbanları sayesinde ayrıcalıklı üstünlerini yaşatmaya kuvvetle ihtiyaç duyar. Kısacası sürekli çatışma ve ayrışmalar istikrarsızlığı; istikrarsızlık kaygıyı cehaleti korkuyu sefaleti çaresizliği ve uyumlu itaati kurumlaştırarak ayrışmış yeryüzü Süper Güç Odaklarının hep kazanılacak zafere insan yığınlarını kamçılayıp kilitlerlerken kendileri hiç bir zaman kesinliği olan zafere inanmayarak aralarındaki birbirine dayalı - gerilimli iş birliğini çalıştırıp işletirken aynı zamanda da kurulu sistemlerin idare ve sevkinde bitmez tükenmez servet kaynaklığı ettiğine işaret 200 ila 249’ uncu ideolojik anlatımlı sayfalar .
Oraya göre en ilkel çağlardan beri yaşamın etkin gücü ve saati aynı yöne döner. Üç grup çıkarları asla uyuşmayan, bazan orta grubun üst grubu alaşağı ederek alt gruba devirip yıktığı fakat zamanla eskisinin eski yapının aynısının tekrarına dönüştüğüle daima vardır varolmaya da devam edecektir. Bunlardan yönetici üsünler,ayrıcalıklı otoriter nüfusunu kaybetmemek savaşımını verirken, orta grup üstün ve seçkinler katına çıkmaya odaklanır, en alttakilerse tüm insanlar arasında hiç bir ayrıcalık ve farklılık olmamasını diler ve hayal ederler. Bunlardan en sonuncusu hep hayalde kalırken diğerleri daima gerçeğin kendisidir, ortadakilerin yeri istisnai şartlarda bazan değişir, en yukardakilerinkiyse hep kalıcıdır ve karakteristik olarak hiç değişmez. Aşağıdakiler adına da reformların ve devrimlerin gevşettiği lümpenliğe alışmakla beraber, efendilerinin isminin değişmesinin dışında yapısal olarak her şey kalıcıdır ve hayal edilen eşitlik açışından hiç bir şey değişmez. Yani, ezeli EŞİTSİZLİK, insanlığın hiç değişmeyen en temel yasasıdır. ( Orwell’ in ( Winston’ ın) kendi fikriyle aynısına özdeş, kapitalistliği hakkı çıkaran ve hiyararşik sınıflanmayı kutsayan yirminci yüzyıl güdümlü sosyalistliğinin örgüt doktrininden okuduğu kitaba göre )
Sonsuz bilinmezlik( körü körüne cehalete bağlı sadakat) kullanıcısına tanrısal otorite, ayrıcalık yetkisi , kudretlilik sağlayan ve istismarcısının arayıp da bulamadığı daima elverişli sosyolojik veridir. Onlar bu sınırsız sorgusuz donatılmış yetkiyle ihtiyaç durduklarında herkesi felakete ve zarara sürükleyecek her istediğini yaparlar, fakat asla suç ve sorumluluk sahibi değildirler.
Bu yüzden buranın dolaşımda yaşanan her şey, tayin eden ve belirleyenlerin keyfiyetinde gerçekliği olmayan sahtelik piyasası olduğu ve hiç bir inandırıcılığı olmadığı sebebiyle, eski zamanlarda savaşlar yenen veya yenileni manipüle edilemez kesin sonuçlu yaptırımları olan değiştirilemez bir olgu iken , artık yeni dünya şekillenmesiyle her toplu kapitülasyon yenilgisi dahi zafer kazanılmış gibi güdümlü bağımlı topluluklarına ( gerçekleri çarpıtarak) aşılananarak empoze edilmektedir. Zaten topu yenilgi diye bir şeyin söz konusu olmadığının rahatlığı ve güvencesi altında İlim bilim icat teknoloji sayesinde en acımasız şartların kulu kölesi esir tutsak yoksul sefil mutsuzluklarsa bu kuru kalabalıkları yönetenlerin açlıktan ölmeyecek kadarını tedarik edip sağladıklarını bulunmaz mutluluk diye afyonlanıp kapış kapış ve zorunlu tüketime dayatılmaktadır artık. Bu yüzden Büyük Güçler arasında savaşlar asla olmayacak, sürekli dış tehlike korkusu sürekli barışla aynı olduğu ( şavaş barıştır ilkesine dayalı) herkes kendi bölgelerinde birbirini rahat bırakacak, kendi toplumlarını baskılamak için harcanacaktır savaşın imkanı ve gücü.
Ezenler soyanlar tecavüzcüler sömürenler MADDİYATÇILAR menfaatçilet yağmacılar ganimetçilet güruhu hep ölümden sonrasının kendileriyle özdeş sahte ve hayali dünyasını bu dünyadan ilgisini mücadelesini umudunu kesmişlere pazarlayıp satarak geçim düzen ve ayrıcalıklı olma yolunu bulur. Orta kesimse üst sınıf ayrıcalığına erişmek için özgürlük adalet kardeşlik eşitlik gibi insani kavramları zorlar ve yararlanır, bazan reformla yukardaki otorite ortaklığına uzlaşır anlaşır, bazan da uzlaşması mümkün olmayanlara devrim yapar kendilerine eskisinden farksız yeni ve ayrıcalıklı zorbalar olarak ( burjuva) korunaklı alanlar yaratır. Taa köle isyanlarına kadar eylem kökeni, akıl yolu, ütopyacılığı ve fikir tabanı uzanan Sosyalizm hareketi ise özgürlük eşitlik gibi en temel sav iddiasının tam tersine örgütlü Eşitsizliğin, tam donanımlı köleliğin ve ölüme tapınmanın temel yapılanmasında kendine göre tarih toplum fikir insan alışkanlık bağımlılık ve yaşam biçimini örme ve örgütleme esaretinden başka bir şey değildir. ( Orwell’ in sayfa 225’ lerde 1984 dosyalı kitabına göre)
Geçmişte zorba yönetimler toplumsal tepki ve eylemlerin nabzına göre vaziyet biçim almaları zorunluluktu oysa çağımız yüzyılında iletişim araçlarının özel yalamı bitirerek herkesi kontrol edilebilir kılması sayesinde artık böyle bir şeye, yani toplumsal tepkimelere hiç aldırış etmediği gibi, onların tüm algısını ilgisini tercihini niyetini tepkisini sosyal yönelimini yaşam biçimini ve şahsi tercih eğilimlerini zorba hükümranlıklarlar bizzat kendileri sağlayıp belirlemektedir. Burayı değişmez kılarak sağlama alan yeni kazanımlı deneyimse, kısıtlaması olmayan iradeyi ve zenginlikleri tekil şahsa ait mülkiyette değil, üst düzeyli menfaat ve çıkar ortaklarıyla mümkün olduğu kadar ( oligarşik yapıyla ) bölüşmektir. Böylece sözde ortadan kaldırılmış özel mülkiyet aslında ve gerçekte eskiden olduğundan daha az topluluğa dağıtım yapılmasından başka bir şey değildir. Yani her şey partinin tekelindedir, partinin üst düzey seçkinleriyse partiye ait olan tüm yetki ve hakların azınlık sahibidir.
Bu şekliyle Sovyet Tipi Sosyalizm, kapitalist sistemin elinde olan bütün mal varlığını ve otorite imkanlarını elinden almakla esas ve asli görevinden ilkini yapmış yerine getirmiş, fakat eylemselliğin ikinci kısmı, yani sosyal siyasal kültürel ve ekonomik her alanda beklenen Eşitlik sağlanmayarak eşitsizlik kalıcı kılınmıştır. Gerçekte eziyet ecir sabırla sınanan Mutluluk, kalabalıkların dolup boşaldığı şehri kuşatan büyük panolardaki reklam afişi, ünlü pozu, fotomodel yüzü veya partili herhangi birinin yalancı vaadidir. İnsanların dolaşıma sürülen hayatı da buradaki istismarın sömürü esaretine bağlıdır.
Yaşanan asırların deneyimiyle üst seçkinlerin otoriter yapısına hakim olanlar konumu şekli ve nüfusu değişmeze kalıcı olmanın yıkım devrim veya reform fırsatını vermeyen yol hüner ilim teknik araç gereç ve becerilerini edinmişlerdir. Yani sosyolojik kanser hücresi gibi kendilerini alt etme niyetinde olanların bütün bilgi beceri kaynak eylem enerji birikim ve yeteneklerini kendileşerek her türlü toplumsal tepkimeyi hadımlaştıran kıyameti gerçekleştirmişlerdir. Herkes ( her türlü olumsuzluklarda) eşitsizlikte eşitlenmiştir . Makinaların hükmünün geçtiği tek düzelikte, eşitsizlikle beraber bütün diğer olumsuzlukların her şeyi belirleyen kıskacında, uğrunda mücadele edilecek hiç bir erek değer hedef ve amaç da kalmamıştır. Sayfa 226, ‘da ağır sömürü koşullarına köle olmadan eşit ve kardeşçe yaşamın hayalden ibaret olduğunun kendince ihanet ve inkarına ilişkin neden ve niçinlerini sayıp dökmekte Orwell. Dünya son kez Rus devrimiyle sarsıldı ve ardından bir daha yenisi olmayacak derecede hiyararşik yapılanmalı eskiye geri dönüş oldu insanlığın cenneti bulma hayali tuz buz oldu. Her türlü baskı teşhir sürgün topraksızlaştırma işkence tehdit takip ve mahkemeye çıkarmadan idam, kökenleri ücretli orta sınıftan kaynaklı siyasiler, bilim adamları, sendikacılar, tanıtım uzmanları, sosyologlar, öğretmenler, gazeteciler, aydın ve ilericilik adına kurulan yapıda tekelci sanayinin çorak ürün artığı güce tapan; ve her koşulda muhalif olanı yok etmeye gözü dönmüş yeni aristokratlar olarak; her icraatları ilkel köleci toplumlarda olduğunun aynısıyla takdir edilip hoş görüldü, denilmekte aynı sayfalarda.
Proleterleri toplam ülke nüfusunun yüzde seksen beşlik angaryacısı, aşağı sınıfı ve Budala Kitleler’ i olarak gören Orwell, parti merkezinde ırk farkı gözetmeksizin soya köke dayanmayan fakat her on altı yaşına geleni sorgu sınavından geçirerek bünyesine alan sadece yüzde ikilik azınlık; partinin alt kolları durumundaki nispi ayrıcalıklarsa altı milyona yakın bir rakamdan ibarettir
Demiştik ya…
Sosyo kültürel, ekonomik ve siyasi boyutu son yüzyılların toplam değişim dönüşümünü içeren kasıtlı İngiliz manüplasyonlu kalemşörlükten ele aldığı ve içerdiği için, hemen iki satırla bir çırpıda didiklenip noktalanacak iğreti iş değil Orwell’ in 1984’ ü . Bu konuya ilişkin son dalya yaprağı yazma niyetiyle…

Nisan/25

Seyfi Karaca
Kayıt Tarihi : 20.4.2025 13:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!