Gün batımlarımız hep sancılı olur.
Hele bir de gece olup
karanlıklar egemen olunca;
bir işkencedir değme gitsin.
İniltilerimiz ta anarahminden duyulur.
Gökler bulutlanıp,
yağmur bir yağmaya görsün.
Gökkuşağı bile sinsileşir,
ürkütür,
korkutur,
birer dev ahtapot olur renkler.
Tanınmaz olur sarılar, kırmızılar.
Günbatımları da sıkıntılı olur buralarda.
Ne Dicle Dicle gibi akar,
ne de Fırat Fırat gibi kükrer.
Güneş dağları devirdikten sonra
iniltilerimiz Bağdat'tan,
ta Şam'ın göbeğinden duyulur.
Mezra Bota bir kördüğümdür artık.
Binlercedir,
on binlercedir çözemezsin.
Maden Köprüsü kızarır,
arlanır bakır suları.
Tarih sancılanır,
utanır tanıklık etmekten.
Feryattır,
figandır,
su verilmiş çeliktir,
cehennem ateşidir artık günbatımlarımız.
İlmik ilmik boğar doğacak güneşi.
Gebe kalır,
sancılanır kısır şafaklar.
Ne sancı biter,
ne de gün doğar buralarda.
Kayıt Tarihi : 16.12.2008 21:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Zaman Pusuda (Diclem Sahaf Yayınları, Mayıs 2005)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!