Yeni mutluluklar diktiriyorum kendime altın iğnelerden.
Aldırmıyorum ihanet varlığına,
çünkü ihaneti ben yarattım beyninin delhizlerinden.
Cebimde sırtıma sürülesi sahte biletler var,
hiç bir vagon arasının okuyamadığı.
Şimdi son kaybından başlangıçlar doğuruyorum,
kısır kısır kelime kanıyor sezaryan yanlarım.
Bir tinercinin ağzından kokluyorum yokluğunu,
bir otobüs terminalinde yaşlanıyor nikotin tadlı parmakların,
zelzelesine aldırmadan sarılıyorum,
çünkü hala perdesi yırtık fragmanlarının.
Adının sesli harflerini düşürdükçe kulağımdan,
aklanıyor bu alfebe hırsızlıklarım.
Hadi, tutukla beni dilimden,
gıkım çıkarsa idam et.
Çünkü korkmuyorum,
çünkü ben yedim dar ağacının meyvelerini,
çünkü hala bir şizofrenin akıl provalarındayım.
Belli ki, sombaharın yapraklarını yutmuşsun,
yoksa böyle iklim iklim kusmazdın üstüme bu iftarsız oruçları.
Tümcesine azad ettikçe eylemler,
bir zarfı sürüyorum pulsuz, coğrafyası yarım şehrine.
Kahramancılık oynuyorum sevgili,
bak hala kirpiklerimden dil sürçebiliyorum,
hatta uykulara yatırıyorum fikrimin kırışıklıklarını,
sonra koridorda asıyorum kırık kapı seslerimi,
ve parmaklarımı karanlıklara saklayabiliyorum, kızma!
Sende dursun bu şairane taklitlerim,
kurutur asarsın pembe panjurlu hayal odalarına,
ve teninde tekrar ıslatıp sözlerinde tekrar kurutursun..
Hangi mevsimin sesiyle çağırsam seni,
hep bir kış uzağımdasın,
yaza gebe göçler biriktirirken ben,
aslını yitiren bir caddede tuzağımsın,
şimde öylesine bensin ki;
düşünce sesime,
kendi sesine çelme takan bir dilsiz kadarsın.
Hecesi düşük tamlamalarda,
aşk senli düşmesine uğradı sevgili.
Artık öznesinden çok dolaylı yalnızlıksın,
ki biz tüm ayrılık bozukluklarını göze almıştık..
İkinci el sırıtmalar vaad ediyorum şimdi sus pazarında,
ucuza mal ediyorum satır aralarını.
Zaman yağmalıyorum, diz(e) lerimin depremi oldugunda,
zerrelerim bölük pörçük oluyor, didik didik ediliyor ruhum.
Kaçamıyorum da..
Takatim, alıp ayaklarını gitmiş çoktan,
azdan aza sürülüyorum,
ipime çekiyorum hiçimi, ne de tasvirsizmiş coğrafyan..
Ani bir salgının nezlesinde aldırıyorum kokunu burnumdan.
Ortadoğuda bir çocuk ağlasa mesela,
ya da Kudüs dirençleri son bulsa,
yırtılsa meşrebimden arta kalan erdemsiz duruşlarım.
Acıtsaydı içimi keşke, bu son bulan, donduran, medcezir ayrılığın,
içimi acıtsaydı keşke...
Habersizdin, kabuk tutan her yarana merhemi ben sürdüm,
biliyordun lakin, senin uçsuz coğrafyalarına,
nöbetçi hücrelerinle ben sürüldüm.
Susmak, öznesi düşük bir yüklem olduğunda,
ilk ben dövüştüm, şizofren yalnızlığınla.
Ve ürperti cesaretimle her yanından bölündüm.
Şimdi öbek öbek yalnızım ben.
Kendi kendime ihanet edip, bütün gülmeleri yuttum,
gemileri ben süzdürdüm açıklarına, minnetle el salla diye.
Bir rol çaldım Küçük İskender den bu gece,
repliklere aldırmadan dil sürçtüm.
Bak şimdi terk edilmiş bir ağızla konuşuyorum;
bir nedeni var yalnızca öldüm, bi nedeni var..
Kemal GÖKKAYA
Kemal GökkayaKayıt Tarihi : 23.8.2011 01:20:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Kemal Gökkaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/08/23/kisir-kelime-kaniyor-sezaryan-yanlarim.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!