KISA PAÇALI ÇOCUK
Radyoda türkü dinliyorum
Sahi bu radyo
Ne zamandan kalma
Anımsadığım
Çocukluğumdan kalma
Lambalı bir radyo
Elma mevsiminde
Kırmızı elmalar altında
Muzaffer Sarısözenden alınma türküler
12 mart
Hapishaneler
Ve
Nedensiz ölümler
Sürgünler
Yamacına oturup
Vadisine baktığım gökırmak
Kim bu kısa paçalı çocuk
Öfkesini yağ tavasına batırıp
Usul usul demleyen
Acele etmeden
Çiğsilemeden
Uzun bir yolculuktu
Bir yanda Karadeniz
Bir yanda dağlar
Kuzu başımıydı o dalgalar
Maviye inat
Kar beyaz açan papatyalar
Sahi
Bu yolculuk nedendi
Feka bir minibüse sıkış tepiş
Soluksuz kalmacasına
Kuzu başı dalgalara dalmacasına
Binmek
Binerken direnmek
Niyeydi
Sahi niyeydi
Kontrol noktası havza
Adını unutmadığım
Kendisini görsem
Silik anısından başka
Hiçbir tuğlasını anımsamadığım şehir
Neden dört duvar içindeyiz
Kim açıyor demir kapıları
Açlığımı kışkırtan
Bu nefis kokuda nereden geliyor
Ben
Kısa paçalı bir çocuk
Çok ama çok
Uzundu o yolculuk
Rüzgar bildiği
Tüm zeybek türkülerini
Fısıldıyordu
Kaytan bıyıklı yanık adam
Buğday biçiyordu
Tırpan her daldığında
Sarı denize
Başaklar deste deste düşüyordu
Adamın içinden askerler geçiyordu
Yün haki renk üzerine
Kırmızı şeritli
Güneş altında kan tütüyordu
Çanakkale
Balkan
Kuvayi milliye
Geliyordu
Sahi
O şiirleri
Kim
Yazıyordu
Bir ahlat ağacı yan gelmiş
Bozkıra
Sıcağa
İnat
Ediyordu
Dalında bir ala karga
Uçmaya korkuyordu
Kısa paçalı çocuk
Yolları kesmiş
Bekliyordu
Öfkesini içine değil
Yağa yatırmış demliyordu
Kaytan bıyıklı
Yanık adam
Zeybek dalışıyla tırpan sallıyordu
İçinden
Şiirler
Kınalı keklikler gibi geçiyordu
Burunlu vabis
Çoktandır rektefiye istiyordu
Kısa paçalı çocuk
Yorgun motorun
Üzerinde oturuyordu
Telefon direkleri
Yorgun vabisle yarış ediyordu
Sahi
Direkler nasıl hareket ediyordu
Yol üzerinde
Karıncalar
Telaşsız
Buğday çekiyordu
Kağnılar
‘Afyona doğru’gider gibi
Kağnılar
‘Elifin kağnısı’gibi
Karıncalara inat
Yakışırcasına acırcasına
Ağıtlar söylüyordu
Kısa paçalı çocuk
Nereye
Ve
Neden
Diye
Kendi dünyasına sövercesine
Baktı
Sıkı sıkı
Tuttuğu cep aynasına
Zayıf bir yüz
Üzerine iki elmacık kemiği
Daha fazla bakamadı
Kendi
Gözlerine
Bakabilseydi
Görecekti
Karası kara akı ak değildi
Nereye dedi kendi kendine
Biz nereye
Gece yarısı
Rakı masalarını anımsadı
Sarhoş ağızlarda
Özgürlük nidalarını
Annesinin
Kapı ardına dayadığı
Kızıl ağaç dayanağını
Hangi kasetti o
Üzerinde yazı olmayan
Kızıl ağaç dayanağı gibi içinden
Kızıl türküler geçen
Yüksek sesle dinlenmesi yasak olan
Ve de
Kısa paçalı çocukça ellenmesi yasak olan
Sahi
O kasette ne vardı
Aynasını
Arka cebine koydu
Yollar uzun türkülerde uzuyordu
Muzaffer Sarısözen
Bir elma bahçesinde
Ankara radyosundan
Türküler söylüyordu
Sahi
Türkülerde uzayan yollar
Yolcuları gibi yorulurlar mı
Vabis
Son kez istemeden
Bir yol aşığı gibi
Kısa paçalı çocuğu bıraktı
Yol kıyısına
Toprak yolun
Sağında bir kulübe
Solunda aşağı ince bir yol
Ak saçlı dedenin
Kıyma tütünden sarma sigarası gibi
Kadın
Ürkek baktı çevreye
Elinde iki parça denkle
Öyle yabancıladı ki kendini
İçinden
Göz yaşı
Sele kapılmış toprak gibi geçti
Kısa paçalı çocuk
Bir koşuda indi yolu
Ve
Öylece kaldı
Gök ırmak aşağıda
Yüzünden süzülmeyen
Ama içinden yıkarak geçen
Göz yaşı gibi akıyordu
Çocuk annesine baktı
Mavi gözlerine
Çocuk babasına baktı
Kara gözlerine
Neden
Diye sordu kendine
Ve
Sürünerek
Ve
Tahta köprünün geniş aralıklarından
Gök ırmağa küfrederek geçti
Öte yakaya
Kağnılar buğday çekiyordu
Çeltik göllerinde
Sivri sinekler
Kadeh kaldırıyordu
Gelenlerin şerefine
Sarhoş masalarında
Özgürlük nidaları atılıyordu
Sahi
Neden
Sarhoş masalarında
Özgürlük nidaları
Dere yeli
Hafif
Serinliği ile karşıladı
Gelenleri
Buğday biçen
Kaytan bıyıklı
Yanık adam
Şiirlerini buğday tarlasında bıraktı
Zeybekliğini
Bir ceket gibi giydi üzerine
Koştu gelenlere
Sahi bu ev nasıl bir evdi
Kısa paçalı çocuk
Ağaç merdivenlere tekme atarak girdi içeri
Odanın solunda
Geniş
Bir ocak başında
Kınalı saçları
Yüzüne
Zemheri tipisi vurmuş
Gibi
Bir kadın
Ocakta
Taze pancar kaynatıyordu
Odada çıra kokuyordu
Yaşlı kadın
Sarıldı çocuğa
Çocuk kaynadı kadına
Kollarının aralığından
Baktı
Mavi gözlü kadına
Kadın
Korkuyordu
Kadının içi hala
Bahar yağmurları gibi
Kesilmeden ağlıyordu
Yaşlı kadın
Döndü
Kara gözlü oğluna
Senin için neler diyorlar
Demeden daha
Kara gözlü oğlu
Ocakta
Ateşe baktı
Ekmek
Aş
Hak
Dedi
Anası sözünü kesti
Babanda böyleydi
Yaşlı kadın
Mavi gözlü geline baktı
Gelin
Çamur karmış evi sıvamaktaydı
Radyoda
Muzaffer Sarısözenden
Türküler çalmaktaydı
Kısa paçalı çocuk
Bir gazete parçasına baktı
Yakışıklı bir adam
Parkasının yakasında kürkler vardı
Resmi
Arkasını hamurlayıp
Duvarına astı
Sahi
O yakışıklı adam ne yapmıştı
Neden gazetede resmi vardı
Güneş taze sıvanmış evi kurulamaktaydı
Adamlar toplanmış
Kireç söndüren kadına bakmaktaydı
Çocuk
Adamlara doğru yürüdü
İçlerinden biri
Bunun babası hain dedi
Bir diğeri
Dönemez dedi artık geri
Gelsin de bizim davarları gütsün dedi bir diğeri
Anlamadı
Çocuk
Baktı sataşanlara
Yattı akşam olunca yatağına
Uyuyamadı
Kalktı
İdare lambasını yaktı
Genzine gaz yağının dumanı kaçtı
İdare lambasını
Dayadı
Duvardaki resmin önüne
Hain diyordu
Resmin altındaki yazıda
İşte
O zaman
Buldu soruların yanıtını
Ama anlamadı
Sarhoş masalarında
Özgürlük nidalarını
Bir gece yarısı
Korkarak uyandı çocuk
Mavi gözlü kadın
Uyuyordu
Uykusunda düş görüyordu
Düşünde
Kocası söz dinliyor
Başkalarının işine karışmıyordu
Çocuk güldü bu düşe
Böyle düş mü olurdu
Sahi
Okuduğu tüm kitaplarda
Neden insanlar eziliyordu
Neden her köyün
Bir ‘Abdi Ağa’sı vardı
Bir tüfeği olsun istedi çocuk
Dağlara çıkarım dedi
Mavilere kaçarım dedi
Radyonun pilleri
Neden çabuk bitiyordu
Türküleri
Neden
Doya doya
Dinleyemiyordu
Gündüzleri
Neden
’İnce Memet’köye giremiyordu
Ne çok soru vardı
Ne az yanıt
Kaytan bıyıklı
Yanık tenli adam
Bir başka buğday biçiminde
Tükenmeyen şiirleri gibi
Tükenmeyen
Öykülerini de anlattı
Aşk dolu sevgi dolu
Öykülerini
Sahi
Aşk, sevgi sahiden var mıydı
Gözleri doldu
Kaytan bıyıklı adamın
Buğday biçimi gibi
Kendir kokusu gibi
Nede çabuk geçmişti
Haziran sonu
Dut zamanıydı
Nasılda kucaklamıştı
Soluğu kesilircesine
Reçel gülleri
Güneşe karşı
Nasılda gizlemişti sevişmelerini
Kısa paçalı çocuk
Radyosunu aldı
Çatal elmadan
Çatal elmadan üveyikler havalandı
Bir öyküsü vardı
Çatal elmanın
Elmaları kırmızı
Ama bir başka kırmızı olurdu
Dişleyip de vermişti sevdiceği
Kırmızı elmayı
Sevdiğine
Sevdiği gözleriyle sevişmişti
Dişlerken
Kırmızı elmayı
Sevişmişti ya sözünde durmamıştı
Tuttuğu gibi dalı
Ayırmıştı ikiye
Çatal elma
İki ayrı dal
İki ayrı yürek gibi
Yaşamıştı
Radyoda Muzaffer Sarısözen den türküler
Türkülerde
Elmalar vardı
Kısa paçalı çocuk
Çatal elmaya baktı
Çatal elmadan
Mavi bulutlar kalktı
Radyolu günler geride kaldı
Artık bir pikabı vardı
Pikapta bir kırk beşlik
Dönüyordu
Kırk beşlikte bir yanık ses
Harman yeri gibi tütüyordu
Sahi
O yanık ses
Hangi türküyü söylüyordu
Muzaffer Sarısözen artık
Elma bahçelerinde
Ankara radyosundan
Türküler söylemiyordu
Pikapta kırk beşlik
Kırk beşlikte Selda Bağcan
Kızıl dereden Zap suyuna geçiyordu
Kısa paçalı çocuk
İdare lambası aydınlığında
Geceler boyu
Duvardaki parkalıya bakıyordu
Ancak
İçki masalarında
Özgürlük nidalarını
Hala anlamıyordu
İki uzun kol
İki koca el
Bir mezarlıktı geçtiği yol
Dayım dedi
Esmer kadın
Soluksuz bırakmacasına
Taraş elması gibi
Koparmacasına
Saçlarına dere yeli gibi daldı
Elleri
Yüzü öyle bir gülümsedi
Bu gülümseme
Esmer kadına
Ödenmesi imkansız bir borç gibi
Yerleşti
Adı saçlarının dere yeli
O iki koca el
Yayla çayırı gibi
Rüzgardan başka
Hiçbir şeyin
Değmediği
Saçlarına öylece gömüldü
Kısa paçalı çocuk
Dayısı olmuştu bile
Kara kadının
Yaz sıcağında
Mezarlık ortasında
Dayısının yanı başında
Sahi kırmızı yumurtayı
Hangi tavuk yapardı
Evde kalmış kızlarıyla
O koca ev
Nasıl dolardı
Anılarında
Derince duran bir yutak gibi.
ŞÜKRÜ GÖKSOY
Şükrü GöksoyKayıt Tarihi : 30.7.2007 15:44:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir henüz bitmedi. Bu şiir ben yaşadıkça devam edecek bir şiir ve hayatımın tüm güney yamaçlarında uyuyan beni ben yapan güzel insanlara ve onların hayatlarına dair söylenmemiş sözlerin anlatılmayan anıların şiiridir bu...........................................................................................sevgilerimle anlamak isteyenlere...
![Şükrü Göksoy](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/07/30/kisa-pacali-cocuk.jpg)
.ama güzel keyifle okudum
TÜM YORUMLAR (2)