Kar geliyor her yere
Bembeyaz oluyor
Dünya kışta soğuyor
Her tarafı kış sarıyor
Kışta güneş uyuyor
Yazınsa çalışıyor
..
Çocukluk ne güzel şeydin sen
Beyazdı karlar
Evimin penceresinde yine kış
Ama karları kara
Rüzğarın havlıyor kuşlara
Ve cılız dallara
..
MUTLULUKğun rengide beyaz olabilir.Ama sanki yeşil gibi.Yeşilin normal ve tüm koyu tonları.Gözlerime temasından sonra yaşadığım dinginlik,çocuksuluk ve akabinde gelenler...
Kimseye dair bir fikrim yok lakin benim HAYALLERim mavi ve tonlarında saklı.Sanki tüm maviler farklı bir hayal için yaratılmış.Belki de benim mavilerim hayal ile gerçek arasındaki köprücüklerdir.Kim bilebilir ki?
Herşeyden daha önemli SAĞLIK beyaz rengini kucaklamış.Sağlıklı yaşayan bir birey ÖZGÜRLÜKtür.Beyaz özgürlüğünde rengidir.Açıyorum kollarımı dönüyorum,koşuyorum,gülüyorum yorulmadan.Evet kesinlikle daha çok beyaz.Kış rengi beyaz,kış hayranı ben.Üşüyorum lakin rahatlatıcı derecede güzel.
Ahşap tonları,ahşap rengi,ahşap...Bütün kahveler.İşte HUZUR.Rengiyle görülen kokusuyla büyüleyen...Rengini verip huzur aşılayan ve bir daha gitmeyen.
Peki ya BAŞARI?
Hayatta tüm renklere sahip olabilmen için gerekli olan tek renk Lacivert.Resmiyet,saygınlık,asalet ve başarı rengi.İnsan kalbi bu renge sahipse o rengi görür ve taşır.Lacivert aynı zamanda inancımın rengi.Tüm renkleri beraberinde getirir.
AŞKa gelince bu duygu için gerçekten bir renk bulamıyorum.Hiç bir renk bana aşkı hissettirmiyor.Uzmıanlar buna mor demişler lakin bunlar benim renklerim.Mesela benim aşk dediğim mor sevmiyoru.Aşk rennksiz bir duygu,zaten ömrüde yarı zamanlı geçiyor.
..
Bir soğuk kış günü yazıyorum
Parkamda birikmiş mısraları
Sana ait desem degil
Bana ait desem hiçdegil
Ama parkamda mısralar var
Kimliği belirsiz bir şiire itafen
Üstünde kahve kokusu
..
Bu gün resmine baktım
Tıpkı dün gibi ve ondan önceki gün gibi
Geçenlerde gördüğüm o yabancıyı saymazsan tabi
Hani o bir bakışı esirgeyen
Hani bir selamı çok gören o yabancı işte
Aylardır görmedim seni duymadım sesini
..
Kafamdan geçmeyen kazak, başıma inen şaplak
adam olmayacağın koca kafandan belli;
annem diyorum
kış geldi ya çift kat giydiriyor beni...
Çorbacıda hüsrana uğrayan bir aşkın ertesi
nihayetinde diyor ki uzattığın bu bitteri
..
(Hikâye)
Günlerdir, ılık bir mutfağın sünger kanepesinde oturmakta, pencereyi örten tülün ardından ara sıra yoldan geçenleri izlemekteyim. Çoğu zaman hiçbir şey düşünmeden, öylesine dalgın dalgın bakıyorum. Dışarıda güneş kendini göstermiş olsa da, bu durumun aldatıcı olduğunu anlamam zor olmamıştı. Pencereyi açıp biraz hava almak istediğim anda, içeri dolan aşırı soğuğun etkisiyle iliklerime kadar titrediğimi hissettim. Tekrar yerime otururken, şu an binlerce insanın yokluk, yolculuk, savaş veya başka nedenlerle yeterince korunamadıkları için, aşırı soğukların etkisinde yaşadıkları zor anları aklıma geldi. Büyük, küçük yaşlı genç milyonlarca insanımız, Ülkemin pek çok bölgesinde şu veya bu nedenle soğukla mücadele etmekteydi. Özellikle yalnız yaşayan yaşlılar, gelir seviyesi çok düşük olan aileler ve sokaklarda yaşayan binlerce yoksul, şu anda Allah bilir ne acılar çekiyorlardı. Dünyanın pek çok bölgesinde ve komşu Ülkelerde de buna benzer durumlar yaşanıyordu. Bu zor durumdan en çok da çocuklar ve yaşlılar etkilenmekteydi. İnsanlığın geldiği bu noktada maalesef çok acılar yaşanıyor, medeni ülkeler değişmeyen sömürü zihniyetleriyle, gelişmemiş Ülkelerdeki bu durumlara karşılık duyarsız kalmakta veya sadece göstermelik demeçlerle günü kurtarmaktaydılar.
Küçük fakat sıcak bir odada, yalnızlığımdan şikâyet ettiğim için kendime kızdım. Yerime oturup gözlerimi tekrar pencereye çevirdiğim zaman, yıllar öncesinde yaşadığım anılara dalıp gitmiştim.
Henüz karlar tam olarak erimemiş, kuzeye bakan yamaçlar ve çukur alanlarla yüksek yerler, tamamen karlarla kaplıydı. Mart ayının sonu olsa da, yöremizin oldukça yüksek bir yerde bulunması ve Karadeniz dağlarının sert ikliminin etkisinde kalması nedeniyle, buralara bahar geç geliyordu. Kış aylarının hayli sert ve uzun olması, bazı ailelerde olduğu gibi bizim evde de bir takım sıkıntılara yol açmıştı. Elimizde, avucumuzda hemen hiç para kalmamış, unumuz ve diğer kış yiyeceklerimiz bitmek üzereydi. Eksiklerimizin bir kısmı, köyümüzde durumu iyi olanlardan borç karşılığında giderilmiş, şimdilik sıkıntı atlatılmıştı. Ama bu borçlar bir şekilde ödenecekti. Babam hasta ve yaşlı, dört çocuğum ise küçüktü. Bütün sorumluluğun benim üzerimde olduğunu biliyor ve bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüyordum. Köyde, ot biçim zamanına kadar pek iş olmazdı. Olacak işleri de eşim ve babam yapabilirdi. Ben, bizim memlekete yakın, sahildeki sıcak şehirlere gidip çalışabilirdim. Yapacağım iş, bahçe işi, hamallık veya amelelikti. Çalışmak için gitmeye kara verince, durumu aileme ve babama açtım. Eşim boynu bükük, verdiğim karara itiraz etmemişti. O da biliyordu ki, geçinmek için bir şeyler yapılmalıydı, fakat kocasının kış sona ermeden yola çıkmasını da istemiyor, ancak sesini de çıkarmıyordu. Babam, gitmeye kararlı olduğumu anladığı zaman, sırtımı sıvazlayarak hayırlar dilerken, Allah yolunu açık eylesin diye dua ediyordu.
Küçük bir hazırlığın ardından, yolculuk için kararlaştırılan gün geldiğinde, sabahın er vakti yola çıkmalıydım, aksi halde gün kararmadan dağları aşıp Rize’nin yüksek köylerine ulaşamazdım. Köyden bir arkadaş, yolun yarısına kadar bana eşlik edecek, kalan kısmını tek başıma gidecektim. Yolculuk günü sabahı, evde herkese veda ettikten sonra, arkadaşımla beraber mart ayının sert ayazında yola çıktık. Yanımıza biraz yiyecek almış, benim giysilerim de tahta bir bavula konularak bir eşeğe yüklenmişti. Evden ayrılmanın verdiği hüzün ve gideceğim yolun tehlikeli olmasının heyecanını derinden hissederek, biraz korku, biraz endişe ile yola çıkmıştım. Sabahın er vakti olduğu için dağlarda havanın nasıl olduğu anlaşılmıyor, ama köyümüzdeki aşırı ayazdan havanın açık olduğu görülüyordu. Yolumuzun başladığı ilk kısımlar yokuş yukarı olduğundan bizi yorsa da, bunu düşünecek ne zaman, ne de duracak vaktimiz vardı. Koşar gibi yol alıyorduk. Arkadaşım benden rahattı, çünkü o geriye dönecek, ben yalnız başıma dağı aşacaktım.
..
Kış geldi.
Sana değil,
Bana değil,
Yüreğime geldi kış.
Bu şehrin yağmuru yağmur değil,
Hep kar,
Hep soğuk,
Gözlerimde sis de var.
Artık çiçekçiler üşür
Kimse farkında değil.
..
Bir kış sabahında
Sercelerin uzun dualarından sonra gelen sabahta
Köpeklerin seslerini kesen
Yaşlı geceden sonra
Yorgun ayakkabılarla
Üşüyen asvaltlar üzerinden
Hüzün dolu sokakların arasından
..
Çocukluk düşleri kurdu... Gün geldi evlendi, çoluk çocuğa karıştı... Lokmalar yetmez olmuştu.
Hayalini kurduğu dünya çok başkaydı. Bahar gözlerinde hep çiçekler açıyordu. Göç etmedi köyünden, her işte çalıştı, yılmadı. Evde bekleyen çocukları kıyamadığı yari vardı, gözleri..
Gidişiyle hüzünlenen gelişiyle neşelenen, sevinen bakışlarıyla eşine olan karşılıksız vaazla bir şey istemeden yuvasında ocağını tüttüren bir eşti..
Tarlada tapan sürmek kırları yeşertip harman kaldırmak bağ bozumu ki, kışa yaklaşan iklimler neden dört mevsimdi onun için.. Baharın başlayan ekmek kavgası kış gelmeden bitmesi gerekti, kışın iş olmazdı.
Kapıyı açtı dışarıya baktı; her zamanki gibi yer ve gök yüzündeki mesafeyi ölçmek istedi.
Yedi kat yerin altı, yedi kat gök yüzünün üstü diye düşündü. Çocukları koştu babaların ardı sıra sarıldılar iki yandan da bacaklarına, bırakmamacasına. bırakacaklardı Babaları lokma peşine düşecekti.. Artık karar vermişti; kışında çalışacaktı, evine ekmek getirecekti..
Önce düşündü kışın ne yapabilirim diye.
..
Bu gece sonbahar rüzgarları esti içimde
Sonra yağmur çiseledi hafiften
Ağaçlar yapraklarını döktü içinden
Kökler suya isyan etti ilk defa
Bu gece kış oldu yüreğimde.
Aklımın yolları kırağı olmuş
..
Bir adım daha sokuldu kış ayaz,
Geceyi bile vurdular tek kelimede alnından!
Üşüyorum...
..
Sonbaharda başlardı o güzel sesin,
Kış mevsiminde bile duymaz olduk.
Uzaklardan duyulurdu çağıltı sesin.
Yakından bile akıntını duymaz olduk.
Her gün sendeki eksiklik çarpar göze.
Akmayan çay olsa da gerek var söze.
..
Geceye ağıt yaktı bilge ana
Önce göğe yükseltti tınısını
Sonra sardı tüm yürekleri
Gözlere kara bulutlar çöktü
Yaş aktı gökten
Buza döndü gece
Ahhh...
..
' Sen günüme doğan Güneş'im,gecelerime çıkan Ay ve Yıldızlarımsın.Benim dünyamı yalnızca sen aydınlatır ve bir tek sen ısıtırsın.Sen benim vaz geçemeyeceğim ışığımsın...'
' Geceler zifiri karanlık olsa da,sen yanımdayken ışıl,ışıl aydınlıktır dünyam.Yılın dört mevsimi kara kış olsa da,beni sıcacık ısıtır sevdam...'
12.04.2005
..
Yürekleri dağladı,yağan kalleş kurşunlar
Masum yüzlerce bebeğin, kanını akıttılar
Yıkıldı çoğu minareler,bombalandı Camiler
Ben geldim Yaser kardeş,ben geldim Zehra.
Giydim postallarımı,düştüm çamur yollara
Kar-kış vız geldi bana,basarak mayınlara! ..
Biz geldik Yaser kardeş,biz geldik Zehra.
..
Beni anladığınızda çok geç olacak
Bir şeyleri soracak vaktiniz olmayacak
Mevsim kış, fikirler buz tutacak
Ve o kış güneş hiç doğmayacak
Beni anladığınızda çok geç olacak
Kefenle değil gizemle gömeceksiniz
..
Hayatın anlamı neydi benim için
Bu sabah
Tülümü çektiğim penceremden gözüken harika kış
Ve doğum günüm
Sözcüklerin içinde sadece geceleri boğuşan ben
Bu sabah
..
Bir yağmur damlasıydı,akıp gitti ömrümüz,
Bahar da kış yaşadı,sevgi dolu gönlümüz,
Kederlerle doluydu,mazide her günümüz,
Nağmeler sustu artık,ötmüyor bülbülümüz.
..
Umutla merhaba,
Umudum ben,
Yaşamın sunduğu mevsimim ben.
İster bahar- yaz ister hazan - kış.
..