Gelecek, ne büyük bir kelime. İnsanın bütün geçmişine sırtını döndürüyor. Ne ufuklar beliriyor insanın gözünde. Ne hayırlı evlatlar. Nice dev hayaller. Dünyayı yeniden boyama. Şekil verme. Daha neler neler…..
Bir kelime bu kadar muhteşem bir güç iken, nedir bu kelimenin algılanmazlığı. Fark edilmezliği neden bu kadar fazla? Bu kelimeye olan duyarsızlık, bazen hayret edilecek düzeye ulaşıyor. Hiç şüphesiz akla gelen şey “neden? ” sorusu oluyor. Neden insanlar “geleceğimiz” dedikleri çocukların geleceklerini karartmada bu denli umursamazlar?
Her dönemde farklı yöntemler izlense de, yine de kasıtlı olarak bu yapılmaktadır. Ne uğruna? Yarattıklarına tapma uğruna mı? Değer mi? “Diğer ülkelerde bu tür yayınlar var” deme yavanlığı kabul edilebilinir bir söylem olabilir mi? Neden çocukların düşlerine kurşun sıkılmasına izin veriliyor.
Dünlerde, vadilerdeki kurtlarla vurdular o berrak düşleri. Bugünlerde odalardaki tüm sağırlıklarıyla vuruyorlar. Aslında, ipe dizilecek bu dizilerdeki her silah görseli, kişiliği şekillenmekte olan, bireyin mavi düşüne sıkılan silahtan başkası değildir. Bu bireylerin artık metris bölmelerinde kuracakları gri düşlere giden yolun da başlangıcıdır. Üzgünüm..
..
Pes etmiş kış
Yine bir eylül günü
Ne kadar zalim
Daha dün gibiydi o gün
Yine geldi kış
..
Gelir bahar bana ne,
Çiçek açar bana ne,
Kuşlar öter bana ne,
Benim gönlüm hep kış yar,
Benim gönlüm hep kış...
Erir karların suyu,
..
Takvimden düşüyor bir yaprak daha,
Maziye dalarken mevsim kış oldu.
Kıymetli zamanı harcadım boşa,
Gözlerim dolarken mevsim kış oldu.
Saçlarıma yağdı dağların karı,
Kurumaz sanırdım gençlik pınarı,
..
Ağaçlarda yapraklar, soldu sarardı
Kar yağdı, yüksekler beyazladı ağardı,
Dağların başını, kara bulutlar sardı,
Kış mevsiminin habercisi, geldi sonbahar.
Göçmen kuşlar havalandı, istikâmet Bağdat a,
Soğuk Dîyarlardan gidip, sığınıyorlar orada,
..
Mevsimlerden kalmadı yaz,
Bu sözüme lütfen darılma.
İstersen bir cevap yaz.
Kış geldi aslanım kış.
Kimsenin tavuğuna demedim kış,
Bu da benden bana bir bakış,
..
İçime bahar geldi, oysa mevsim kış
şubat lafı geçti mi herkesçe deniyor haydi kış kış
geldiği gibi bir anda gitmesini de biliyor
takvimlerin ondan çektiği nedir, kal diyen de olmuyor!
Soğukluğundan yakınıyorlar, haziran betonarme asıl
insanların kalbi Ankara ayazı iken, bu neyin derdi tasası
..
Hiç bilmediğim bir zamanda, hiç bilmediğim bir yere göçüp gittim. Buram buram ayrılık kokmuştu. Burası çok uzak bir köydür. Burası dört dağın ortasında geçen nehrin üstündeki dağın yamacına kurulmuş bir köydür. Zaman kıştır.
Buranın kışları çok sert geçer. Soğuk, fırtına ve uzaktan gelen kurt ulumaları… Kış soğuğu kadar yazları da güzel olur. Renga renk çiçekler, doğayı büyüleyen yeşillikler, dağların uzak yamaçlarını süsleyen meşe ağaçları. Zaman bir su gibi akıp gidiyor, kendini bilmezliklere doğru.
Zaman kıştır şimdi. Dışarda kar yağıyor usul usul. Lapa lapa yağan karla birlikte fırtına var. Gün akşama doğrudur. Dışarda oynaşan çocuklar, koşuşanlar, evlerine gidenler… ve işine koşanlarla doludur. Herkes dışarda bir ben içerdeyim. Evin dört duvarı arasında. Alışık değilim ya ben soğukluğa, kar nedir bilmezdim şimdiye kadar. Çaresizce olup bitenleri izliyorum. Uzak diyarlardan geldim. Yabancısıyım ben buranın. Her ley onlar için güllük gülistanlık. Yağan kara aldırış etmiyorlar. Sanki onlar bütün ömürlerini kışa adamış gibidirler. Hiç üşümek bilmeyen çocuklar sabahın ilk saatlerinden gün batımına kadar kendilerini karın altına atıp fırtınaya, soğuğa hiç aldırış etmiyorlar. Buna bir tek ben yabancıyım bu uzak köyde. Belki bir sınır belki de çok merkezi bir yerdir. Ama ben nereli olduğumu bilmiyorum. Ya da nerede olduğunu bilmiyorum. Buranın giyim kuşamı, yemek kültürü, yaşayış biçimi çok farklıdır bizimkisinden. Köyün altındaki nehir gürül gürül akıyor. Nehrin kenarına gidip taş atan çocuklar kurt ulemalarıyla korkup geri kaçıp geliyorlar.
Soğukluk giderek artıyor. Akşam saatlerinde. Beraberinde yağan kar fırtınaya dönüyor. Artık köy damları boşalıyor yerini sessizliğe bırakıyor. Akşamın çilesi başlar artık. Hiç bilmediğim bu yerde ilk geldiğim akşam nasıldı, şimdi ise nasıldır? İnsan alışmam dediği şeylerde zamanla alışıyormuş. Bak alıştım artık her şeye yaşamaya, kara, fırtınaya, soğukluğa, elektriksizliğe ve susuzluğa. Uzun kış akşamlarının sabahı olmaz. Tek başıma küçük odamda oturur seni düşünüp hayal ederim. Gözlerim derin derin uykuya vurur kendini düşlerim arasında.
Dışarda asi bir şekilde yağan kar, fırtınanın uğultu sesi. Bunlar duru uzaktan gelen kurt ulemaları başlar, cevap ise köpeklerden gelir. Gecenin sessizliğini kurt ulemaları ve köpek havlamaları bozar uzun bir zaman aralığında, dört tarafı dağlarla çevrili köyün. Nehrin akış gümbürtüsü çılgıncadır. Sonbahar yağmurların ve şimdide güneşli günlerde eriyen kar sularıyla debisi bir hayli yükselmiş. Çılgınca akan bu nehir suları gecenin ortasına gümbürtüsüyle damgasını vurur. Nehir akar ben seni düşünürüm. İster kar beyazlığı ol, ister fırtınanın korkutucu uğultusu, istersen de nehrin gümbürtüsü ol… Sen bana hem çok yakın hem de çok uzaksın. Yakınsın çünkü kar’ımsın, fırtınamsın, nehrimsin. Uzaksın ilkbahar çiçeklerinin kokusu kadar, uzaksın fırtına kadar ürkütücüsün. Çünkü ellerim ellerine değmiyor, gözlerim gözlerine dalmıyor. Gecelerim sensiz geçiyor. Elektriksiz geceler boyunca tek başıma sabaha kadar otururum. Bir yanda seni düşünürüm, bir yandan alçak damların üstünde gezen kedileri izleyip, dağların beyaz gelinliğine dalarım. Beyaz gelinlikte umut vardır belki de. Gecelerime konuk olup uzun kış gecelerime misafirim olursun. Ben seni her an düşünüyorum. Kar fırtına, kış yaz hiç fark etmeden.
Şimdi hiç bilmediğim bir yerdeyim. Kışın tam ortasıdır. Köy halkı için kış bir umuttur. Bende alıştım her şeye onlar gibiyim artık. Alışmalıydım da çünkü yabancısı bendim buranın. Kar fırtınayla yağar ben seni an be an özlerim uzun kış gecelerinde bir başına sensizlik içinde sevgilim.
..
Bu kış, her nereye baksam şeytani bir bakış
Akşam gibi çöker gölgesi üstüme üstüme
Bu kış, suya dökülen bir tutam aldanış
Ne zaman çubuğumu daldırsam uçar ansızın göğe
Bu kış, hayallerim İETT gibi itiş-kakış
..
Kış; yağışı,soğuğu, karı ile bilinir.
Yağışlar yoksa kışa kış mı denir?
Kar deyince tabi çocuklar sevinir.
Kar yağmazsa kışa kış mı denir…
Çocuklar çok sevinir yağmana,
Tertemiz bembeyaz yapmana,
..
Kayıplarda benim aklıma ilk gelen kardelen çiçekleridir.Kardelen malumunuz kendine has özellik vede sırlarla işlenmiş bir kış çiçeği sadece ve sadece kış aylarının tek çiçeği.Kardeleni anlatmak hep aklıma kayıplarda geliyor daha ağırlıkta nedendir bilmem.Sonrada kara tren türküsünü söylemeye başlarım içimden hüzün şiirlerinin nakaratlarıyla.Kardelen işte efendim kışa özel asalet yüklü bir heybet taşır adeta.Onu kimse küçük görmesin o devasa yüreklerin tek umudu vede çiçeğidir.
..
Ben her kış ağustos böceği olmak isterim. Ölmek için değil şarkı söylemek için bunu isterim. Hiçbir şarkıyı tamamlayamadım bugüne kadar. Hep yarısında bitti coşkularım. Ve ben dua ederken bile dilime şarkılar takıldı. Tanrı beni affetsin bu yüzden. Çünkü ben şarkılarla Tanrı'ya yalvardım. Ne zaman kar yağsa benim dilimde çam ormanlarından bir cümle oluşur. Buz tutar tüm sözcüklerim. Ama yine de sıcacık bir gülümsemeyi eksik etmem dudaklarımdan. Hemen bir şarkı tuttururum sonra çıra gibi tutuşurum. Tanrı beni affetsin yazları hep kumsal olmak isterim. Denizler beni duygulara boğar ve hep ağlarım. Bu yüzden kumsal olup güneşi içime dökerim. İşte ben hep böyle şarkılar söylerim. Nedendir bilinmez hep şarkılar dudaklarımda titrer. Gören beni üşüyor zanneder. Oysa ben bir uçurum kenarında olurum. Ve ben öylece aşka düşerim. Çam kokulu şarkılar söylerim. Yaşamak isterim ağaçların köküne tutunarak bayırlardan yukarı çıkarak. Çünkü bayırlar sırtıma benzer. Hep acıyı yük edindim bu zamana kadar. Şimdi dağların sırtında mor menekşe olmak isterim. Ormanların koynunda çam kokuları arasında hafiflemek isterim. Ben her kış ağustos böceği olmak isterim. Çünkü ben yazları içimi kime dökeyim. Her yerde kelebekler uçuşur. Benimse kolum kanadım kırılır. Çiçekler benim dünyamın yabancı cennetleridir. Oysa ben o saatlerde ateşler içinde yanarım. Bu yüzden daha çok cehenneme inanırım. Tanrı beni affetsin. Çünkü ben şarkılarla dua ederim. Ve her ne zaman şarkı söylesem arkamda saz ağlar, keman ağlar. Bense dili tutulmuş şarkıcılar gibi hep içime ağlarım. Ben yazları çiçekler içinde sahte cennetler yaşarım. Bu yüzden gerçek cennete inanırım. Ve ben Tanrı'dan gül değil, karanfil değil, ağustos böceklerinin bir orkestra gibi ritim tuttuğu bahçe isterim. Çünkü ben çimenler üstüne yatıp şarkılar söylemek isterim. Şarkılarım hep seni söyler Tanrı'm. Bu yüzden beni affet. Ben bir insana asla şarkı bestelemem. İnsan ki küçük tepeleri yarattım der, küçük bir yel esse altına eder. Hangi sabahı yaratmış ki, gün boyunca bir insana diz çökeyim. Ben sade sana şarkılar söylerim. Kavgamın türküsüsün sen Tanrım. Ben yeryüzünde, kış ortasında, tüm kapılardan kovulurum. Çünkü ben bir sanatçıyım. Şu dünyada estetik duyarlığa sahip olan kaç kişi var. Herkes sevgiden bahsediyor. Öküz de ineği sever. Ama öküz aşk şarkıları bilmez. Tanrım beni affet. Ben sana şarkılarla dua ederim. Şarkılarım bir çam ormanına benzer. Tanrı'm lütfen ormanlarımı ateşe verme. Dünyamı cehenneme çevirme. Ben her kış ağustos böceği olmak isterim. Ölmek için değil şarkı söylemek için bunu isterim. Hiçbir şarkıyı tamamlayamadım bugüne kadar. Beni affet. Tanrı'm lütfen en az bir şarkıyı bana ezberlet. Tanrı'm düştüğüm çukurlardan bir dağ yapıp çıkmamı bana öğret. Çünkü ben senin nazarında alçalmak değil, yükselmek isterim. Sana ağustos böceği gibi şarkılar söylemek isterim. Lütfen beni kapından geri çevirme.
..
Ne çiçekte koku ve renk, ne bülbülde bir ses kaldı,
Sen gittin gideli bur’dan, baharımı kış kapladı.
Güzellikler hep karardı, ne zevk ne de sevinç kaldı,
Sen gittin gideli bur’dan, baharımı kış kapladı.
Bütün renkler siyah oldu, kalbim ızdırapla doldu,
Sen gittin gideli bur’dan, baharımı kış kapladı.
..
KIŞ GELDİ.
Odun yok kömür yok tepemde attı
Yaz sıcak diyorduk kış bize ayaz
Yaz geldi geçti bak kış geldi çattı
Yaz sıcak diyorduk kış bize ayaz
Karakış akşamı titrerim tir,tir
..
Zemheride bir başkadır kış günü
Name okur, gecelerin ayazı.
Çarşaf gibi sarar dağı kış günü
Oluk oluk su verir ırmakları.
Kimi yerde kar-tipidir kış günü
..
Bakışların hiç başıboş değildi,kelimeler kifayetsiz
Gamzeler yüzünde çiseleniyordu yeni bir yağış biçimiyle
Araya haftalar,70’lik şarkılar giriyordu kış yalnızlığıma
Teninden esmer yüzler çiziyordum özlem özlem
Nihayet geliyorsun işte, bu kış sadece seninle bitecek
Bir geminin yönünü karıştırtan okyanustun içimde
..
Teröristin hamisi-Amerika ve Irak
Devamlı besliyorlar-birbirinden yoktur fark
Barzani Talabani- lojistik destek verir
Oyalayıp dururlar-milletim durmaz erir
Amerika PKK-birisi iç biri dış
Kapı önüne koyun-ikisine de kış kış
Terör ona olunca-dünyaya alır esir
..
Bir kış akşamındayım.... Ne yazacağımı inan ki ben de bilemiyorum...Ellerim tutmuyor şu an...Konuşamıyorum...Dilim Tutuldu sanki...Gözlerim buğulu camların ardından bakıyor gibi...Soluk bile alıp veremiyorum...Nefessizim...Bir başımayım... Yalnızım...Yalnız gecede bir kış akşamındayım
Ayazlarda kaldım...Kalbim ayazlarda...Gönlüm buz tutmuş tomurcuk çiçek sanki...Ayazlarda kaldım beyaz papatyalarımla birlikte...El ele tutuşmuş beyaz papatyalarım...Korunaksız...Limansız... Sığınaksız...
Sessiz gemilerdeyim... Demir aldım yalnızlığımla birlikte az evvel...Sessiz çığlıklarıma yenilerini ekledim birer birer... Korunaksız kaldım güvertelerde... Fırtınalardayım...Yalnız gecede bir kış akşamındayım....
Kapkara bulutlara sığınmıştım yıllarca evvel... Sığındığım bulutlar çoğaldı sanki de sıkıyor boğazımı birer birer...Yutkunamıyorum... Kasırgaya dönüştü aklım... Durulamıyorum....
..
Sinsi bir sıkıntı yarıp geçiyor içimi..Aslında silip süpürmüştü son rüzgar anlamsiz olan her şeyi..Içimde zerre infial, zerre aşk, zerre özlem yoktu.Sifirlanmis bir yürek, güncellenmis bir ruh hali içindeydim..Aylar, mevsimler, yıllar gündemimde değildi..Hesap kitap gibi merhaleleri geçmiştim..Dünü değil, günü sevecektim, söz vermiştim..
Şimdi bu gereksiz sıkıntı neyin nesi.Nerden çıktı birdenbire.Tecrit edilmiş, unutulmus gerçek bir kış karamsarlığı kapimda..
Ah kış! Kış! üşüyorum, korkuyorum, titriyorum bak yine..Ateş bile isitamazken içimi, ne açılacak bir defterim, ne açmaya gücüm, ne de buna lüzum kaldı biliyorum.
Nalan Uzer
14/01/2017
..
en çok kış yakıştı bana en çok..
gözümdeki yaşıma yüreğimdeki yangına
en çok kış yakıştı...
bahar misafir bile olmadı gönlüme
yazı hiç sorma o yalancı güneşimi çaldı
en çok kış sadık kaldı en çok....
kış beni hiç terketmedi yapıştı da iki yakama
..