Tutkuyla sarıp, hüzünle çözerek
Günün aydınlık yumağını,
Bir sabır tezgâhında
Dolanır alışkın parmakları.
Uzanır sessizce bozkır.
Kımıltısız nakışları.
İzin ver hey ağam ben de gideyim
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma
Devamını Oku
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma
KIRPIK YÜN PARÇALARI
Tutkuyla sarıp: Yünün yumak yapılışı…
Hüzünle çözerek: Halının çözgüsü…
Günün aydınlık yumağı: Güneş
Günün aydınlık yumağını bir sabır tezgâhında: Gün boyu halı tegahında…
Dolanır alışkın parmakları: Sevgilinin veya herhangi bir halı dokuyan kızın, alışkın parmakları hızlı hızlı ilmek atar.
Uzanır sessizce bozkır: Sessiz ve durağan alabildiğine uzanan bozkırda bir kız…
Kımıltısız nakışları: Becerikli parmaklarında seri ve tekdüze hareketleri alışıklığın… TEZAT…
Uyumsuz bir kuştur yalnız: Yalnız ve uyumsuz bir kuş… Kızın elleri… BENZETME
Duramayan yerinde: Çalışkanlığından, maharetinden kıpır kıpır…
Sık ilmekler arasında: Halının sık çözgüsünün iplerinin arasında hareket halinde…
Oynatan kanatlarını: Kanatlarını oynatmakta olan bir kuş gibi o eller…
Uzanır sessizce bozkır,
Kımıltısız nakışları.
Ve o kuşun söküğünü: Burada kuş değişti. Kuş, kızın gönlü oldu. Yapayalnız, ıssız gönlü…
Örerken bir çiçeğin sarısı: Ona, sevgiyle verilen bir sarı çiçek, içini dolduruyor. Çiçekle birlikte mutluluk… Sevildiğini hissetmek…
Uçuşurlar havada kırpık yün parçaları: Hayal kurmaya başlıyor. İç dünyasında mutlu olmaya çalışıyor.
Uzanır sessizce bozkır: Önünde uzayan sessiz bozkır…
Kımıltısız nakışları: Ve tezgâhına nakşettiği, hapsettiği hareketsiz desenler…
Bingöl’de halı, kilim, battaniye üretimi yapılıyor. Kadınları kızları halı kilim dokuyor. Bingöl Üniversitesi’nin Halıcılık Kilimcilik Bölümü bile var.
Şair, sanatının ustası… O sözcükten hiç bahsetmeden o nesnenin ne olduğunu okurun bulmasını isteyen, bu işin eğitimini almış, hakkını verebilmiş birisi.
Ben de bir şiirde aşk ararım. Aşk şairiyim. Aşka dair bir şeyler yoksa içinde, bana da yavan gelir ama şiir, sadece aşk değil!
Burada, bir genç kız veya genç kadının yavan ve yalın yaşantısı ustaca anlatılmış. Kökeninde büyümüş, ÜNZİLE’lerden biri… Tüm dünyası, yeri yurdu, yakın çevresi… Hayatı monoton… İşi halı dokumak… Dokurken de hayal kurmak… Aşkı, beklentileri, demek istedikleri dokuduğu halıların desenlerinde… O sessiz… Konuşarak dillendiremez duygularını… İşlediği desenlerle anlatır. Tüm duyguları esir kalmış yüreciğinde, susturmuş adetler, susmuş. Sadece çalışması istenmiş, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ihtiyaçlarını sağlayabilmesi için. İşi gücü o olmuş. Ne gezme ne eğlenme… Dört duvar arasında kaderini kabullenmiş. Hareket sadece hünerli parmaklarında…
Anlamayınca, anlayamayınca: 'TU KAKA!..' demek ve çekip gitmek kolay, öyle değil mi? Yaz da göreyim bunca şeyi, bu kadar yalın!
'Hem kel hem fodul!' diye bir söz yerleşmiş dilimize. Söylenecek çok söz var ama... Seviye korunmalı! Susmalı!
Mutluluklar...
Onur BİLGE
Emma Bombeck ölümüne yakın doğru tesbitler yapıp pişmanlıklar yaşamış son zamanlarında keşkeleri olmuş ama, yazık; iş işten geçmiş.
Çocuklar ellerine şişirilmiş bir balon verince çok sevinirler.Kazayla balonu patlayınca basarlar yaygarayı.
Sonra palak balonun sağlam yerlerini dudağınıza dayar içinize çekip bir küçük baloncuk meydana getirirsiniz havası kaçmasın diye büker büker iki parmağınızın arasında sıkarsınız.Bir yerlerinize (elinize alnınıza) sürter ses çıkartırsınız çocuk susar.Sonra alnının ortasında patlattınız mı deymeyin çocuğun (Çocukların) keyfine. :)
kuşun söküğünü bir çiçeğin sarısı ancak bir şairin beyninde örer. son zamnalarda gördüğüm en güzl şiir. tebrikler.
Çiçek sarısında hayat var...
Şimdi bu fikre kırk takla attırıp,
Evrim şiiri diyeceğim...
Elime bir ayna alıp kendime bakıp güleceğim kendime,
Olmayacak...
İmdi...
Sinyali ''şiiri beğendim'' diyince durmak lâzım.
Ben de öyle yaptım, durdum.
Elbette sadece birilerine ''Burada olmayan hangi tin var? '' diye sormak istiyor da olabilirdi.
Ama beğendim demişti şu veya bu şekilde...
Daha dikkatle bir daha okuyayım dedim:
Bir sabır tezgâhında geceyle gündüz yumağını tutkuyla sarıp hüzünle çözen bir varlık hayal etmeye çalıştım ki alışkındı parmakları bu işi yapmaya.
Ve hep,
Sessizce uzanmaktaydı nakışları kımıltısız bozkır...
Uyumsuz bir kuş düşündüm. (Belki yukarıdaki sürece uyumsuzdu.) Sıkıntılıydı, yerinde duramıyor, ustanın dokuduğu sık ilmekleri arasında (gece ve gündüzün) huzursuzca oynatıp duruyordu kanatlarını.
Devam ediyordu,
Sessizce uzanmaya nakışları kımıltısız bozkır... (Zaman mı oluşuyordu böylece, kader mi?)
Öte yandan kuşun çırpınışlarının zarar verdiği örgüyü (henüz kimliklendiremediğim) bir çiçeğin sarısı tamir etmeye çalışırken sıkı örgünün arasında ezilen kuşun tüyleri uçuşuyordu havada...
Ve hâlâ,
Sessizce uzanmaya devam ediyorsanakışları kımıltısız bozkır...
Bu hayatı yaşama zorunluluğundan bir tür feryat şiiri miydi? Kadere karşı koyamıyor olmaktan doğan çığlıkları mı duymamız isteniyordu?
Bilmiyorum.
Sadece şunu anlayabiliyorum.
Çok isterseniz, herkesle empatiye girebilirsiniz.
(Ha, belki o döner vurur sizi, olsun, bir şey kaybetmezsiniz.)
Bezen ünlem kullanmamak yazıp çizene saygıdır.
İspir'in bir şiirini okuyordum ben de biraz önce canım dostum, değerli büyüğüm SİNYALİ.
Aynı fikirdeyim.
Biliyorum SEVİYE EDEBİYATI adamısınız.
Lütfen uzaklaşmayınız buralardan.
Sora BORGES kızar.
Söz,
Hakaret etmeyen makbul görülecektir buralarda.
Bazı kişiler olduğunda.
Çok Değerli Şair sayın İspir'in şiirlerinin dokusunda ve çok anlamlı bir şiir..Çok sevdim.
Sn. Banyatunga;
bir cümlenizi dikkatle okudum ve ne demek istediğinizi anlayamadım..
'' Lakin cevap hakkı doğacağı için, zaten bu dünyadan göçüp gitmiş değerli şairlerin, şiiri nasıl olursa olsun; iyi veya kötü edebi veya değil ölüp gidenin ardından konuşmak alay etmek hangi vicdana sığar?''
şeklindeki cümle..
tarih biliminin konusunu, ölüp gidenlerin ardından konuşmak oluşturur..
alay etmeye gelince;
sayfada ben bu mesajı yazana kadar yazılmış mesajları okudum ama şairle alay eden bir mesaj görmedim..Kasıt Kemal İspir'in mesajıysa, dikkatli okunduğunda görülecektir ki; o mesajdaki kapuska benzetmesi şiire yapılmıştır...şaire değil..
demek istediğiniz şey; şairin arkasından yapılan alay eder vari küçültücü sözler ise bundan kaygı duymayınız efendim..
1850-950 arasındaki yüz yılda Fransa'da Napolyon ile ilgili yaklaşık 280 000 neşriyat yapılmıştır ve bunların büyükçe bir kısmı karısının fahişelikleri ve boyunun cüceliği ile ilgilidir.
Ama Fransızların kahramanı hala Napolyon'dur..
bana kalırsa siz bu mesajı şairin yakınlarının rahatsız olabileceği kaygısıyla değil de kendi rahatsızlığınızı dile getirmek için yazdınız..
yaşayana ' yazıklar olsun ' derken ortada ölmüş şairle ilgili bir alay konusu var mı ; önce ona bakmak lazım..yoksa bu cümleniz yolunu şaşırmış akıllı füzeler gibi kimi nerede vursam diye gezinir durur..
ama yine şunu açıkça söylüyorum..
ölmüş şair, toplumundur..ister alay eder ister etmez..
şurada şiiri asılı şairle dalga geçsek hepi topu yüz mesajlık dalga geçeriz..bu şairi Türkiye'de bizim gibi şiirle ilgilenenler dışında kaç kişi bilir..başka kim dalga geçer..
ama Necip Fazıl gibi, Nazım Hikmet gibi şairlerle otuz yıldır milyonlar değişik vesilelerle dalga geçiyor..
ama toplumumuz için bu iki ismin yeri malum değil mi?
demekli söz söylemeyle kimse değerinden kaybetmiyormuş..
endişeye gerek yokmuş..
Bu şiir ile ilgili 47 tane yorum bulunmakta