Masada yerini aldı kahvaltı tabağım sandalyemi çekenim yok ama olsun; ben çekerim sandalyemi, sen üzülme emi sevgili günlüğüm✍🏻
Kimliğin var çünkü ve bir duruşun karşımda hem de yanıbaşımda ne mutlu bize…
Sonuçta sen varsın yüreğimde, dolu yani yüreğim sahipli…
Düşünsene bir gün ete, kemiğe büründüğünü; ruha demiyorum ruhumuz ortak bir, hayal gücü ya bu
Allah vermiş hayaller sınırlı olamaz ki!
Kalemi elimize almak için kabiliyet de vermiş hamdolsun, sonsuz şükürler olsun Rabbimize…
Rüyalarımda, ismim olan Hülyalarımda hep canlısın zaten iyi ki varsın can günlüğüm…
Sayfalarından, satırlarından, satırlarında yer alan cümlelerin alnından öpüyorum kısacası…
Hadi devam✍🏻 gün ortası oldu şu saatler yemek molası malum ve dışarı çıkacağım antrenmana gideceğim 🏊🏻♀️
Besmele ile çatalı batırdım domatese, canı yanmadı telaşlanma lakin çekirdekleri, zeytinlerin ayaklarına serildi zeytinlerde şaşırdı yeşil ve siyah renklerine kırmızı renk sıçradı pek bi mutluydular sorma…Tabak sallandıkça zeytinler sallandı elbise giyinmiş aynada kendine bakan genç kız gibiydi her biri…
Ev sessizdi dışarıda bir kedi uzun ve acıklı miyavvv dedi çatalı bıraktım tabağın yanına, camdan bakındım, göremedim…
Sanırım ev kedisiydi canı sıkılmış dışarıya çıkmak istiyor gibiydi sesi…
Bir kaç miyavdan sonra sustu; sonrasında devam ettim kahvaltıma…
Aldım elime kumandayı o kanal senin, bu kanal benim derken; efendim?
Allah iyiliğini versin kanal istemez misin?
Güldürdün beni çok yaşa emi… Ben de istemem. Ben yalnızca kalem ve sonsuz sayfaları olan defter isterim ömrümü yazacak kadar olsun, torunlarım
“Tuğrul ve Ege”ye kalsın ve onların çocuklarına ve torunlarına…Sonsuz sayfalar bu şekilde; başka türlü sonsuzluk ölümlüler için geçerli bir kelime değil; anlam düşer çünkü, bence yani…
Ne mutlu ve maşAllah bana; torunlarıma miras olarak en kıymetli şeyi seni bırakacağım sevgili günlüğüm ✍🏻
Ne oldu gözlerin doldu; kıyamam yaaa yok yok edebiyatın gelişi öyle dedim: Sen de benimle geleceksin ahiret alemine...
Çok heyecanlı değil mi? Bambaşka bir dünya!
Korkmuyorum ki ölümden, yokluk değil çünkü, rüyadan uyanmak ve Allah var gam yok !
Bu cümle ahiret için daha güzel verimli bence yine yani…
Kanallar arasında gezinirken sinema kanalında
John Deep’in başrolünde oynadığı filmi gördüm.
Sol yanı üzerine uzanmış, yan profilinden seçtim.
Sağ kol altı ve kolun biraz üstü yırtık, uzun çizgili eski püskü röptüşambır vardı. Böyle mi yazılıyordu röptüşambır sevgili günlüğüm ? Böyle okunuyor varsayalım yazılışıda bu şekilde, yoksa bitmeyecek sabah geçirdiğim iki saatin özeti halimden memnunum lakin antrenmanda beni bekler bu güzel günde…
Nereden bileyim sinema filminin hikayesini “Çikolata fabrikası “ filmi gibi zannettim… Ardından gerildiğimi hissettim ama başladık bir kere sonuna kadar izlemem gerekiyordu…
Yazarı canlandırıyordu merak ettim kendimcede yazdığım için ilgi alanıma girdi lakin hikaye gitgide vücudumu gerdi öyle gerildim ki bir ara başımı sola çevirdim bakamadım sahneye… En başında yakalandığım için filme merakta ettim, etmez olaydım… Güneş tepeden Hülya dedi bak bana dedi belki de ve ben hipnoz olmuş gibiydim bu arada tabağımdaki kahvaltı bitti nereme yedim bak onu da bilmiyorum sevgili günlüğüm✍🏻
Filmin sonunda üç dört cümlelik söz vardı yazacaktım buraya, fakat ürpertiden sanırım, kulağıma çarptı ve o kadar gerilmiştim ki ses alıcılarıma çarpıp gerisin geri itti kulaklarım sanırım. Ve tencerede haşlanmış mısırlar, iki tane de tabakla John Deep’in önünde duran mısırlar… Tezgahın üzeri alabildiği kadar koçanıyla mısır doluydu ve “Gizli Pencere” den dışarıya doğru ilerler iken objektif cesetlerin üzerinde mısır tarlası…
Güneşi gücendirdim sanırım sevgili günlüğüm✍🏻
Şimdi efendim diyorum oralı olmuyor… Canın sağolsun sevgili güneş yarında seslenirsin nasıl olsa efendim diyerek bakarım göz kamaştırıcı ışığına.
3. ve son bölüm sevgiler
Hülya KırklaroğluKayıt Tarihi : 14.9.2024 15:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!