hiç okunmamış çizgi romanlar dizili paslı raflarımda hiç keşfedilmemiş küçük kent kahramanları yumup gözlerimi bir maskeli baloda uyanıyorum yarı alkollü ve baş dönmeli bütün makyajlar sıvanmış yüzlere bitmez bu gece bitmez istesem de soyunup hakkını vermeliyim bu gecenin yarım bıraktığım düşlerimi giyinmeliyim üzerime bembeyaz bir soğuk geçmeli iliklerimden kulaklarımda o garip uğultular kesik kesik damla damla gözyaşlarım bozuk bir musluktan boşalan sular misali masamda ki titrek mum kadar yalnız ve korkağım duvarda ki o garip gölgeler gidişinin en küçük ispatı kan kırmızı şarabım cam bardaklarım hangisi en çok darbeyi vurur hangisi incitir beni daha çok kessem bileklerimi en damarlı yerinden ölebilir miyim gerçekten de dedim ya bitmez bu gece bitmez ne kadar istesem de birbirine bağlı hayatlar görünmez pamuk iplikleriyle
..
Nasıldır tam tarifi
tam anlamı, bilmem.
Bana birkaç gündür bir şeyler olmakta
sarı-kırmızı...
Nedendir
kimdendir, bilmem ama
..
Sonra sen geldin, acıkmış bir kedi yavrusuydu yüreğim, doymak bilmeyen. Sonra, sonra çok geldin. Bir zaman sonra uykumuz geldi, uyuduk. Sere serpe, karnı tok, sarhoş bir aldırmazlık çökmüştü yüzümüze. Sonra yine geldin, Kızılırmak tersine tersine aktı, kirlendik, tükettik, bitirdik,kan revan içinde. Ölü baykuşlar avladı avuçlarımız. Tutmak istedik, sıkı sıkı, leşlerin boynundan, kıyamadık parçalamaya, saygılı olmak zorundaydık, altı üstü bir leş olsada. Sonra, hani ya sonra, saygıya kıydık, tokluğumuza ve birbirimize kıydık, birbirimizi vurduk.. Sonra gittin, gözlerinde mayhoş bakışlar ve umarsızlığınla gittin.....Sonra kimseyi istemedi evimin duvarları, kirecine tuz kattım, sürdüm sürdüm bütün uzuvlarıma, çıkama ki içimden ettiğimi bulayım.
Sarhoştun bakışlarıma, yürüyüşüme kurban, gözlerime her dem vurgundun. Bitişim istikrarsız, iktidarsız. Senfoniler çalıyor yüreğimde, beşinci mevsimde buluyorum gülüşünü, uzandıkça yüzüne, uzaklaşıyor sesin. Akbaba olup saldırıyorsun sonra, hadi diyorum ye, parçala, lime lime et beni.Seninle olmadı, sensiz beterim, beterden de beter. Sonra kendime bakıyor gözlerim, iğrenç bir tokat çarpıyor yüzümün ortasına, vuruyor vuruyor, vurrrrr....Misketlerimi ver diyorsun, vur...Rengarenk dağılıveriyor gözlerinin önünde, kırmızı yeşil sarı...sarı lacvert...en büyük fener diyorum cıvıtıp, bakmıyorsun suratıma, bozuyorsun oyunumu........Hadi gül, gül be bir tanem...Trenler Sincan’ a kalktı bu gece, vapurlar İstanbul’u parçalıyor bas sesiyle. Nato zirvesi hiç bu kadar memnun etmemişti beni, diyorum. Yollar kapanmış, geçit yoktu,.kaçamamıştın. Yarın kaçabileceksin, yarın gitme demiyeceğim. Misketlerimi alıp sokaklara fırlatıcaksın, çocuklara bayram olucak, bense yenilmiş olacağım..........
Bir tokat daha patladı kapı aralığından, gittin. Ağlıyamadım, gitme diyemedim, mutlu olacak mıydın yüreğinde tokatlar birikmişken, için boşalamamışken........Şimdi, kumrularda ayak seslerin, parkın ortasında bir yerlerdesin, ihtimal ki, gözlerin morarmış ağlıyamamışsın, ihtimal ki, herkesi sıraya dizmiş, slogan atıyorsun çocuklar için, analar için, mahkumlar için, bir provakötör giriyor aramıza, seviş benimle, diyor, susuyorsun........Kendin için susuyorsun.
Saçlarımı ör polis amca sallıyorum balkondan, uzan tut beni, avuçla beni yut beni, soluğum uzasın pencereden, çek aşağıya. Analar için, çocuklar için, mahkumlar için...Sonra kendim için, ne olur kendim için tutma penceremden.....Teoman çalıyor uzaklardan, açın sesini........ölmek için güzel bir gün değil.........ölemem, o yokken ölemem..........
..
Uyuyup kaldığımda camları kafamı şişiren
Kırmızı şapkalı minibüsümsün benim
Eskimiş üçlü koltuğumsun
Yerleştikçe rahatlatan
Annemin nevresim kokususun sen
Kendini koklatmaktan uyku uyutmayan
Mis gibi adamın canına okuyan
..
Yağan yağmurların en yorgun yanında gülümse, damla ol düş kollarıma, yaş ol tut ağlamaklı gözlerimi. Rüzgarların ergüvan kızılına küsmüş en kırmızı yanında gülümse bahara, ben yürürken kahveye kanmış çınar yapraklarında, sen masmavi gökte ben ol buluş güneşin sarısıyla. Hani çaresizliğim dediğin, seni hüzünlere boğan günlerin var ya, gül geç, varsın hüznün kalsın tek başına, sen sevin nefes adığına, mavi göğe sapasağlam baktığına ve sevdanı alıp sol yanına, olmasa da yanında uyuduğun gecelere ve uyandığın sarı bir sabahın mis kokan aydınlığına gülümse.S.S.T.
..
her tarafında kırmızı kırmızı kalpler
çıplak bedenine yerleşmişler
içini açtım hepsinin teker teker
hepsi tamdı
hiçbirinde yoktu çatlak ve keder
ama bir yer vardı ki
tam sol göğsünde
..
Yazık oldu bu aşka...Oysa yeni giymiştim asker gömleğimi...Yanık mektup uçlarında saçının kokusu...Barut ve tütün geleneğiydi hayalin...Şimşir bir tarak kadar d...a olamadım oyasaki...Hani 100 yıl saklanan yarin koynunda...Yazık oldu bu aşka..Edgar Allan Poe nunda dediği gibi...Deniz dibi cinleri mi kıskandı bizi....Ne büyük bir sevinçmiş varlığın...Arefe günü yastığın üstü,yoragının altına konan kırmızı ayakkabı kokusu gibi... Ey Cahit Ey Nazım...neler yaşattı size bana yaşatan da ne kadar acı bastınız şu saman kağıda...Kolaymı gidişine mor sümbüller kurutmak,kolaymı bir varmış bri yokmuşu yeni hecelerle yazmak...Yeniliği lisanın kifayetsizliğinden... Halin beş durumundan öte derbederliğinden bilinmezliğin...Ekmek arası düşlerin vardı tam orasından paylaştığın...Birde cesur yüreğin...İskoç kızları gibi tepeden örerken saçlarını, meydan okurdun ispirto rengi kaderimize de bakar bakar dalardım...Bir aşık vardı oralardan, doğduğun topraklardanda şöyle derdi '' Bu dünyaya gelen garip yolcu,gelip de dünaya meyil verdin mi? '' Evet dünyama gelen bir garip yolcuydun...gittin ben bir garip oldum...Verdiğin meyilde son yaşımı buldum... Hala tutarmı melek yıldızı.. Bir ceylan boğazlanırmı gecenin orta yerinde... Ankara'da DENEMELER 1.1.3 ANKARA V.KEMAL KISADevamını Gör.
..
Bir yanım sarı,
Bir yanım mavi…
Yeşile dönmüşüm,
Ne var sanki…
…
Senin de bir yanın kırmızı
Senin de bir yanın mavi
..
SEVDA ÇİÇEKLERİ
Bir manzara var ki gönlümde,
En güzel desen; sevdamın çiçekleri.
Gökler ötesinde bir yerde,
Yuvarlanmış aynı badirede.
Anlatır durmadan, sevgililere
..
denizin uyku zamanında
bakirliğinde kumların
çiğ tanığı yaprakların geceye isyanında
ve gençliğimin ilkbaharında tanıdım seni
adını öğrettim rüzgarlara
beklenmedik bir zamanda
alevlenen gözlerin yangınında tutuştuk
..
Gece yaylı çalgılarda yaylar kendi işliyor gök kendi üflüyor nefeslile- re klavsenlerinde yıldızların mavi damlıyor ışın yağmuru dorukların sa- çaklarından ve tıkırdayan varlığın or- kestrasında vurmalıların dingin dar- beleri. Tuşlarda yıldızlar sönüyor ya- nıyor. Ve ufkun diyaframına oturtmuş nefesini engin şarkı, Hava duyumsuyor uzam düşünüyor. Ve musikinin kırmızı rüzgârı. Yıldız ışı- ğı flütlerden çağıldayan. Ağaçların gölgeleri gecenin engin partisyonuna işlenmiş siyah oyalar. Zamandır sesle- rin tartımına bu paylaştırılmış. Oysa daha sonsuzluk var yaşanacak. Mavi yağmuru yıldızların damlıyor- gece ışığı şarkı söylerse nasıl. Öz- değin tin yerinde gurubun üzerinde parçalanmış bir küpten akıyor sonsuza şarap bir violonselde - lal. Çalan- larsız çalgılar topluluğu. Ay göğün eteğinde bir damla kan - batıyor.
..
Öğrenci olmak kuzu kuzu okula gitmektir. Sonra sıraya girip hizaya girmektir. Saçında şu var, gözünde boya var, elbisende leke var, var oğlu var sözlerini duymaktır. Öğrenci olmak hasta kabul edilmektir. Bir muayeneden geçer gibi kontrol edilmektir. Öğrenci olmak sıraya adını yazmaktır, duvara dayanmaktır. Bütün nemli düşünceleri mendiliyle kurutmaktır. Öğrenci olmak yazıt olmaktır. Oku oğlum yaz kızım seslerini duyarak bilgilerin beyne kazınılmasına çalışılmasıdır. Öğrenci olmak adın ne olursa olsun sus soyadını taşımaktır. Ayşe Sus, Melisa Sus, Orhan Sus gibi... Öğrenci olmak gibi olmaktır. 'Oğlum niçin Ali gibi akıllı durmuyorsun? ' örneğinde olduğu gibi. Öğrencilik hiç kolay değildir bir sınıfın içinde dakikalarca konu mankeni gibi durman gerekir. Ondan sonra hoca sorar: Kızım konuyu anladın mı? Nasıl anlayayım hocam şu an mankenlik yapıyorum diyemezsin bile. Saçını başını yolarlar. Başın belaya girer yani. Öğrenci olmak bir devlete ait olmaktır. Kurallarla, kanunlarla karşılaşmaktır. Kedinin pisliğini örtmesi gibi, gizliden gizliye kopya çekmektir. Öğrenci olmak koca koca yüzler varken on almaktır. Sonra kırmızı don gibi utançtan kızarmaktır. Yani kırmızı donun utandığına ilk defa şahit olmaktır. Öğrenci olmak sağcı olmaktır, solcu olmaktır; fakat adam yerine konulmamaktır. Öğrencilik bangır bangır bağırmaktır; ses telleriyle saz çalmaktır. 'Telgrafın tellerine kuşlar mı konar. 'deyip polise sapanla taş atmaktır. 'Yürü oğlum içeri, dışarısı sana çok gelir; bak bakalım içerdeyken ziyaretine kim gelir.' şarkısını polisten duymaktır, öğrenci olmak. Öğrenci olmak, aşık olmaktır. Sevdiceğiyle okuldan kaçıp kaçamak yapmaktır. Kaçarken geride bir ajan bırakmamaktır. Çünkü Türkiye'de sevmek namus meselesidir. Sevince ne zaman meşru olmayan çocuğu doğuracak diye beklerler. Sanki sevmek anne olmak baba olmaktır. Sanki anneler babalar birbirini çok severler, yine de her gece beraber yatağa girerler. Sevmek el ele tutuşmaktır. Sevmek bulutları yatak yapmaktır. Dünyanın bütün dertlerinden oluşan bir tostu, dost ile paylaşmaktır. Öğrenci olmak dostluk kurmaktır. Bir zeytini, bir dilim ekmeği güler yüzle tatlandırıp, güle oynaya yemektir. Öğrenci olmak dert çekmektir, tarlaya bol bol patlıcan ekmektir. Her ikisi de mordur. Her ikisi de sıkma candır. Öğrenci olmak ihaneti görmektir. Cüzdanından paran çalınır, dolabından donun alınır. Bunca ihanet içinde öğrenci olmak karakol gibi sağlam durmaktır. Kimseyi suçlamamaktır. Davayı hakime bırakmaktır. Yaşamak, herkes için aynıdır. Sadece başkası olmak vardır. Başkası olmak herkesten ayrılmaktır. Öğrenci olmanın başka bir tadı vardır. Öğrenci olmak dostluğu, arkadaşlığı, aşkı doya doya yaşamaktır. Öğrenci olmak vedalaşırken utanmadan ağlamaktır. Ne utanç verici değil mi? Ağlamaktan utanır olduk, sarılmaktan utanır olduk, yan yana gelmekten utanır olduk. Öğrenci olmak, noktayla virgülü yan yana getirip, noktalı virgül yapmaktır. Ve bundan utanmamaktır. Öğrenci olmak göz önünde olmaktır. Toplumun gözü kocamandır. Hep seni gözetler ama başına bir şey gelse, bir damla kirpiklerinden yaş gelmez. Bu yüzden öğrenci olmak zavallı olmaktır. Çünkü zavallılara, ekmek verilir, yemek verilir, para verilir ama bir damla gözyaşı verilmez. Öğrenci olmak kör vicdanlara kalmaktır. Öğrenci olmak onurlu kalmayı öğrenmektir. Ve şu hayat okulunda hepimiz öğrenciyiz aslında. Her şeyi öğrendik de onurlu yaşama öğrenemedik.Onurlu yaşama konusunda hepimiz sınıfta kaldık. Ne mutlu onuruyla yaşamasını bilene. Ne mutlu ekmeğini onuruyla kazanıp, onu bir başkasıyla paylaşabilene.
..
Merhaba............................mor sümbülüm................ kuşun burnu.. merhaba...........gül yaban,im........... ayrık otum........... gözümün sevinci..................gönlümün kaygısı................... merhaba.........................................merhaba.............mart................ kazma kürek yaktıran................. ay.......mart...... merhaba....... sevgilim.......... çuha çiçekleri....................merhaba...............al,ak, mor,sarı kavuniçi, pembe kırmızı arası..........düz... oyalı dantelli.................................merhaba aşk............ merhaba aşkım........................................................................................................... şiirin hikayesi............................. mart çuha... çiçeği..............kazmakürekyaktıran gillerden...............ziraialetlerdennim de ben..................çuhaya, marta özgü....................cemre havaya,suya.karaya...................................... öksüz kalmasın öteki aylar ve de çiçekler..........................söz kısası............. merhabanın öyküsü............. şair içinde....................yok yav.............. şiir içinde................... merhaba. ya da selamlar.....................................
..
Sabahları mis gibi kokar etraf
Neşe,mutluluk saçar
Uzanır ellerim gökyüzüne maviliği yakalar
Şiir kokar mevsimler
Aşk kokar sokaklar
Gözlerde bir tılsım var açıklanamayan
İnsanları derinden yakar
..
Kırmızı bir papuç
Kaldırım kenarındaki mezarlık
Asfaltsız yollardan geçilmiş
Pişmanlık içeren bir ömürden
Kırmızı bir papuç
Kanın rengini, sabahlaştıran.
..
Ne zaman kırmızının çalsam kapısını,
Dağda kanıyor...
Tarlada gelincik.
Ardına kadar açık yeşilin kapısı;
Tarlada bir şehit,
Türbede yeşil; huzur gibi.
..
Aç kulağın dinle beni sanadır lafım
Hiç eğilip bükülmedim bellidir safım
Din ile vatanda inan yoktur insafım
Din ile vatanım benim kırmızı çizgim
Din ile vatanım benim ekmeğim aşım
Kastetse bunlara evlat ile gardaşım
..
- En büyük saray Galatasaray...Başka saray yok...
* Amigo - Sarı kırmızı *
..
Bir adam çok adamdı, herkes onu bir sandı. Kalabalıktı, kalabalık. Sığamıyordu içine, zordaydı, çekemiyordu buyum dediğini kendine. Kırmızı kiremitli bir evde yaşardı. Karısı, çocukları, kendi, bir de kulağını ağrıtan eli. Bir eliyle severdi sevdiklerini, gizlice saklardı diğerini. Geceleri kendi başına kaldığında, yastığının altına alırdı, kulağını ağrıtan elini. Sabahları, fırınların vardiya kapılarından dağılan ekmek kokusunu yükleyerek ceketine, işe yürürdü, elini bağlayarak bileğine. Merhaba bahşişli sokaklardan geçerdi, caddelerde fakirleşirdi dili. O hep düşünürdü, hep elini, hep elini...
..