Bu milleti ne tüfek, ne top sindiremedi
Bu davadan hiç bir güç geri döndüremedi
Küffar top yekun geldi yine indiremedi
Ulu batlı Hasan'ın diktiği bayraktır o
Kanı gibi kırmızı, sütü gibi aktır o
..
Gün kan kırmızı bir bayrağa renk verme günüydü, bende onu yaptım…. Siz gülerken ben annemi ağlattım…
..
Yüzün parlasın gökyüzüme, günüm başlasın.
Ulaşamasam da sana, gözlerim kamaşsın.
Söndürme ışığını, siyahtan korkuyorum.
Senin hayallerinin rengi, solmuş kırmızı.
Sen kokan dakikalar nereye gitti?
Hayatımı verdiğim hayat oyunu, bitti.
..
Evimizde bir gül vardı ya
Hani kırmızı olan
Benim hiçbir şeye değişmediğim o kırmızı gül
Yeşil yapraklı, mahsun duruşlu
Karşısında oturup saatlerce onu seyir ettiğim
Ona taparcasına sevdiğim
Küçücük bir bardağın içindeki ogül vardı ya
..
1/:
Ne zaman açılsa susam
Masal masal kokar
Güzelim kırmızı şapkam
Onu ne zaman başıma taksam
Kırmızı şapkalı bir kız olurum
Kendimi ninemin yanında bulurum
..
Sensizlik içimde yangın misali
Ellerimin yok tutunacak dalı
Ne yapayım sensiz parayı malı
Gel önüne serem kırmızı halı
Hiç gitmeseydin olmazmıydı canım
Feda olsun sana bu akan kanım
..
Kan kırmızı gök yüzü
Kan kırmızı deniz
Sımsıcak gözlerin
Buz gibi yüreğin
Yay gibi sinirlerin
Ok gibi gözlerin
Söyle sevdiğim
..
rengarenk çiçeklerin açtığı
kuşların cıvıldaşıp
böceklerin oynaştığı bir bahçe
mis gibi bir koku
sanki tabiatın soluğu
bu bahçede bir gül
taa kenarda
..
Beş Kırmızı Gül gördüm
Dizilmişler yan yana
Goncaları içinde
Beş tane Kırmızı Gül
Sanki yanan beş kandil
Nur saçıyor her yana
..
Ne demek git git gitme ne olursun. Bu şekilde kim dur diyebilir ki acılara. Ters psikoloji neyi geri getirir. Tek yaprakla tablo olur mu? Olmaz; çünkü etrafı boş kalır. Yaşanılan tablonun etrafı boşsa, onu gözyaşıyla doldurmanın anlamı nedir? İlk önce atlet sonra gömlek ıslanır. Sen acılarla ter döktükten sonra o ıslanmış ıslanmamış çok mu?
Mor ne kadar daha mor olabilir? Kırmızı ne kadar daha kırmızı olabilir? Duygularının en kırmızısında ve morundayken insanın kendini daha çok zorlamasının anlamı nedir?
Sal gitsin. İnan gitmek isteyeni saldığında, kanını da salacaksın, ruhunu da salacaksın. Gör gör ne kadar mutlu olacaksın. Onu gördüğünden daha mutlu olacaksın.
Birini yitirmekten daha kötüsü kendi değerini yitirmektir. Unutma! Kendini yitirenin bulacağı hiçbir şey yoktur.
Yağmurun yağışı güzeldir. Aşkla sırılsıklam olmak da güzeldir. Yalnız yağmur suyu içilmez. Bırak içemediğin yağmur suları gidenin ayak izlerini silsin. Sal gitsin. Bir gülsen yağmur sularının sende bıraktığı damlayı güneş parlatsın. Bırak günün ışıkları seni mutlu kılsın.
Gözyaşlarını geri getirenebilene yani seni ağlatmadığı noktaya tekrar geri getirebilene gel demeli. Bu da mümkün değil. Sal gitsin.
..
Çiçeklerden kırmızı gülü sev ama onun için ölme
Çiçeklerden beyaz gül ol ama fulyayı unutma
Çiçeklerden menekşe gibi ol, orkideyi de unutma
Çiçeklerden beyaz laleye benze, pembe laleyi göster herkese
Çiçeklerden sevdiğine kırmızı lale ver
Ve
Pembe gül ile bağlan ona
..
Gözlerin gidince hayal penceremden,kalbimden göçüne ağlıyorum Sevgin bittiğinde sevgimin bitmediğini,Her yeni gün tekrardan anımsıyorum. Bazen soğuk bir odada oturup,Resimlerinle basbasa kaliyorum
İnce ince bakıyoruz,karşılıklı konusup eğleniyoruz kendimizce,Bir kalem çekiyoruz bütün yaşadıklarımıza
Mutlu olduğumuz günlere ağlıyoruz resimlerinle,Ilk olan mektubunu okuyorum derinden,hatta gözyaşlarıyla,kalbin içindeki yazı vazgeçiriyor ağlamaktan,bir tebessüm kaplıyor odamı,sigara bile içemiyorum korkudan sen yanımdasın diye sonra yine alıyorum mektubu elime koşup sarılasım geliyor sana,Sonra yolladığın kağıt parçası geliyor aklıma,Bütün herseyi bir kenara bırakıp tekrardan dalıyorum bahsettiğim kırmızı bulutlara,Gökyüzündeki bulutlara bakınıyor gibi bakıyorum senin göklerdeki fotoğrafına,zaman ne hızlı geçiyor değil mi,en son başkasının aşkını kaleme alıyordum veya sağdan soldan okuduklarimdan bildiğim kadarıyla yazıyordum aşkı sevdayı,Şimdi aşk diyor bizim çocuklar her yeni gün birine aşık oluyorlar,Bide o bazısı yok mu şiir istiyorlar kızları etkilemek için,Anlatıyorum ama anlamıyorlar senden başkasını yazamadığımi,sana veremediğimi kimseyede vermem bilmiyorlar.Günler böyle geçiyor mutluluğa hazırlanıyorum epeydir.Sensizlik ruhuma çöktüğü an sadece mutlu günlerimiz geliyor aklıma,senden aldıklarıma dokunamıyorum elinin kokusu gidecek diye,Kırmızı şalınla uyuyorum her gece, gördüğüm rüyalar seninle,başka neyi merak edersin aceba yasantimda.
Merak ettiklerinin bir cevabı var mı vuslatta,ve yıkık dökük hayaller kırgın ve hasta,
Çaresiz yalnızlığım iki yaşında.
Şimdi son hatırlatma eğer bana bişey olursa dediklerimi unutma...
..
Küçük, küçücük bir paket,
Kırmızı kurdela fiyonklu üstünde.
Çek beni der uzun ucu
Çekemem,
Açamam.
Öyle güzel ki gelen paket
..
‘Ölmek için güzel bir gün‘ dedi ihtiyar…Sanki ölümle randevusu vardı.Sonra usulca oturduğu kanepeden kalkarak pencereye doğru yürümeye başladı. Elinde tuttuğu kırmızı şarap şişesini usulca havaya kaldırarak kırık bir tebessümle ‘elveda hayat, bu benim tercihim değildi..ki öyle olsaydı bile..Sanırım o vakit bu vakitti’ dedi…dışarıda yağan yağmura aldırmadan pencereyi açtı..yüzüne vuran yağmur tanelerini yudumlarcasına içine çekti…Toprağın kokusu ve yağmur tanelerinin yere düşerken çıkardığı o ahenkli ses, kararlı bir ordunun ayak sesleri gibiydi..Pencereyi öylece açık bırakarak kapıya doğru yavaş adımlarla yürümeye başladı...Kırmızı şarap, şişeden ufak ufak yere süzülürken, ihtiyar şarap şişesindeki son yudumu da kafasına dikip boş şişeyi usulca yere bıraktı.. kapı eşiğine kadar geldiğinde arkasını dönerek yıllarını geçirdiği evine puslu bir bakış daha attı..derin bir iç çekerek tekrar kapıya yöneldi… o kararlı orduyu selamlarcasına kapı eşiğinde birkaç dakika öylece durduktan sonra bahçede ki görkemli çınar ağacına kadar yürüdü..sanki her şey onun için daha önceden hazırlanmıştı…Bir merasim gibiydi çınar ağacının önü..Kafasını kaldırıp daha önceden hazırladığı ilmiğe doğru mağrur bir bakış attı..İlmiğin altında ki sandalyeye çıkarken biraz zorlansa da bir iki denemeden sonra nihayet başarmıştı…Önünde duran ilmiği boynuna geçirip, açık olan pencereden evinin derinliklerine hüzünlü bir bakış bıraktıktan sonra, sehpasından bıraktı kendini boşluğa… hayatı selamlarcasına ve ölümü kucaklarcasına hiç titretmeden bedenini, teslim etti ruhunu yaşlı adam…
Evet…işte hayatın dramatik sonu..
Aslında beklenen o kadar bolluğa rağmen çok az şeylerle huzur bulan bedenlerimiz büyük bir depremin artçılarında kendini kaybederek yenilgilere kucak açıyor…Hayatı başkaları için yaşamak fedakarlık ödülü ile taçlandırılsa da sadece böyle yaşamak, hayalkırıklıklarının ve yıkımların da habercisi oluyor....İnsan ‘ne derlerin’ acı acı kıvranmaların ve kıvırmaların çemberinde boğulup gidiyor..Çok sevmek, çok bağlanmak, savunmasız bir bedeni ve benliği de beraberinde getiriyor..İnsan kendi ölümünden ne üzüntü duyabilir, nasıl bir yıkım yaşar ki..ölmek, ölen için olması gereken bir şeydir..o an ve ya başka bir an..bununla ilgili bir tarih veya plan da olmaz..o yüzden ölüm öleni bağlasa da asıl sorun kalanın üzerinde büyür…Leckter; Acı çeken her ruhun kendine ait bir bellek sarayı olmalı' diyor..evet aynen öyle..Montein de aynı yaklaşımla şöyle diyor; ..İnsanın kaçıp yalnız kalabileceği sadece kendine ait bir yeri olmalı....Zaman zaman gitmeli, kendisiyle başbaşa kalmalı ve yalnızken de kendine yetebilmeyi öğrenmeli...Çünkü bir gün herşeyini kaybettiğinde bu onun için bir felaket olmamalı...
17 Eylül 2008-09-17
..
Ayağında kırmızı ayakkabılarınla
Kırmızı benekli eteğinle
Yüzündeki o tebessümü takın
Düşler sokağına gel
Seni bekliyor olacağım milyonların arasında
Umutları uçurtma yapmışların yanında
..
Kırmızı gülü kokladım,
Yüreğimi odakladım,
Kokusunu yıllar boyu,
İçimde tutup sakladım.
Kırmızı gülüm asildir,
Sormayın hali nasıldır,
..
NAZIM'A
ÇINARDAN
Traktörler geçiyor yanımdan
Bilmem ne kredisiyle alınmış
Gıcır gıcır
Kırmızı kırmızı
Köyde otuz hane
..
Kırmızı Gecelik
Aç dolabın kapısını,
Koyduğun en derin yerden,
Çıkart kırmızı geceliğini.
..
ÇİÇEKLERİN DİLİ ve ANLAMLARI...
Yüreği, gönlü güzel, seven, sevilen insanlara merhaba. Saygıdeğer dostlar
. Kainat içinde nice güzelliklerin olduğunu sanırım bilmeyen kalmadı. Doğa ki çiçeklerin, bitkilerin apayrı bir güzelliği var. Dünyada insanı üzen olaylar da yok değil ama! Ruhumuzu feraha erdirecek güzellikleri de fark etmeliyiz. Çiçeksiz bir dünya düşünülemez. Onun için mevsimine göre çiçekler vardır.
Karlı bir kış gününde bile kardelenlerin güzelliklerini seyretmeye doyum olmaz. Yediveren güllerinde ahengine kendimizi kaptırırız. Bazı maddelerden süs çiçekleri yapılsa da gerçeğinin verdiği haz bambaşkadır. Bence bir avuç toprağınız varsa onu hemen bir plastik kap içine koyun, içine de sevdiğiniz çiçek tohumunu veya dalını koyun. Onun açmasını beklemek bile sevinçtir.
Çiçek türleri canlılar tarafından benimsendiğinden her bölgede rastlamak mümkündür. Pekala bu çiçeklerin dili var mı, konuşuyorlar mı, her birinin anlamı nedir? , yapraklarında ki renkler neler ifade ediyor diye araştırmaya koyuldum. Gerçekten karşıma kocaman bir liste çıktı. Meğersem görsel açan her çiçeği anlamakta geç kalmışız. Bir çoğunun neler ifade ettiğini bilsek de
yine de yetersiz buluyorum. İyi ki her konuya duyarlı insanlarımız var.
..
Maviye eklenince kan kırmızı,
Geceye döner rengin özü...
Ve korkular sarar beni,
Alır gider başını mutluluklar...
Özgürlük dediğim maviyle bir,
..