''Sana söyleyeceklerim var," diye başladım,
Fark ettim ki boş meyhanenin ıslak masasındayım
Sesim duvarlara çarpıp geri döndü
Kulağımda çınlayan cümleler "seni özlemek, bir şehri yakmaktır!" diye fısıldadı
İçimde kırık bir pusula, hep sana dönen ibreyle çürüdü
Gelmek mi? Dönmek mi? diye sordum karanlığa,
Rakı, kırmızıya boyandı kanayan bir yara gibi kabuk bağladı dudağımda.
Boş meyhanenin ışığı, duvarda titreyen bir yalnızlık…
Kadehler, senin saçlarının dalgasıyla dolu
Gözlerin hâlâ üşüten buzlar gibi, rakıya karışan bir "keşke"
Teninin kokusu rezene değil, avuç içlerime sinen hicran,
Sıcaklığın, buğulu camda eriyen bir hatıra
Meyhanenin loş ışığında fark ettim bunu
Masada duran boş kadeh, senin gülüşünü çağırıyordu,
Kadehler yalnızlığı sayıkladı, ben ''güven" diye kazıdığım harfleri sildim
Sana değil özlemim, saçlarındaki akşam yeliyle gelen nane kokusuna,
Sana değil özlemim, omzuma düşen o ilk yağmur sıcaklığına
İnsan," dedim, "yalnızken bile iki kişilik içer,"
Senin bardağın boş, benim bardağım zehir
İçimde bir çift ayak sesi "Gel!" diyen de sensin, "Git!" diyen de
Belki bir yudum alsam, sustururum bu ikilemi.
Sen,
Kırmızı bir rakıydın
Dibinde kaybolduğum keder,
Dilimde yanan özlem.
''Güven'', demiştin, "bu kadehin dibinde saklı,"
Ölüm bile güzeldir, yan yana içersek
Şimdi masamda iki boş kadeh
Biri benim içime gömdüğüm çığlık
Biri senin sustuğun sessizlik,
Arada, pişmanlığın puslu nefesi.
Saat iki kapıdan bir yabancı girdi
Omuzlarında senin gölgen vardı.
"Geliyor musun?" diye sordum.
Cevap veren rüzgârdı "Zaman geçti artık.
Sandalyen hâlâ boş düşmemek için tutundum,
Masanın üstünde bir iz "Biz burada sevdik" yazıyor.
Mürekkep karıştı rakıma, içtim
Seni özlemek, kendimi içmekmiş farkettim
Saat üç lambanın titreyişi artık senin nefesin,
Bir sigara yaktım, dumanında kayboldum.
"Gelmek istiyorum," dedim kırık bir cam gibi,
Ama ayaklarım bu meyhanenin paslı çivileri
Gece, meyhanenin kapısına ilk dokunuşumuzu astı,
Rakının sesi, duvarlarda bir ağıt oldu.
Ben, kadehlerin dibinde kalan tortu,
Sen ise, şişenin ağzında donmuş bir elveda
Sende kaybettiğim sadece sen değil,
Teninin sıcaklığı, soluk alışındaki ritim,
Saçlarının savruluşunda unuttuğum cesaret,
Gecenin ortasında "güvendim" dediğin o bakış
Ben de seni çok seviyorum diye kırılan o cümle…
Dilimde bir yaraya dönüştü sensizliğin tuzu
Ayrılık, rakının rengini soldurdu,
Şimdi kapağı paslanmış bir şişe gibiyim
Her açılışta pasımdan bir parça, her kapanışta sızı…
Saki, "Şişe bitti,"diye fısıldadı usulca.
Sustum.
Çünkü biliyorum
Kadehin dibindeki kırmızıya boyanmış her tortu,
Seni değil, sensizliğin rengini anlatacak
Ver bana sesini ki rakıya karışsın, içeyim yalnızlığımı
Seni değil, kaybettiğim o 'ben'i arıyorum belki de
Bir daha 'gel' deme, zira yolu unuttum, harita yaktım
"Sen en iyisi," dedim, "bir kırmızı rakı daha ver…
Ya da sen rakıyı ver, ben kırmızı yaparım!"
Kayıt Tarihi : 11.3.2025 13:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!