Geçen yüzyılın ilk yarısının da artık gerilerde kaldığı ve yeni bir yüzyıla doğru üç-dört adım atıldığı günlerden bir gece vakti. Bol ağaçlı, az ışıklı ve bahçe içi tek katlı- az katlı evlerin iki sıralı dizildiği sokaktan bir çığlık yükselir …
- Gitmeee, gitmeeeeee!
Hepimiz kulaklarımızı kabartır bakışlarımızı çığlığın geldiği tarafa çeviririz. Çığlık, çevresindekilerden yardım istercesine ve giderek daha da iç parçalayan bir ton ile devam etmektedir.
- Gitmesinnnn!
Meraklı ve telaşlı adımlarla çığlığın geldiği eve doğru koşturmaya başlarız. Çevresi yüksek lükstrüm duvarlarla çevreli bahçe içindeki pembe boyalı, cumbalı evin neredeyse bütün ışıkları yanmakta ve içerde ki kalabalık, çığlığın yürek acıtan keskinliğinin yaratması gereken telaşlı ortamın aksine oldukça sakin bir ifade ile, kolları göğüslerinde kavuşmuş heykel sakinliğinde durmakta ve olan-biteni izlemektedir.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum