Kırk haftalıkken doğmuş, Kırkpınarlı Abdi.
Onun taşıyla delindi, kör kuyunun dibi.
Kırk akıllı şaştı, işimiz zor olacak diye.
Kırk dereden, tam kırk testi geldi hediye.
Denir “bir fincan kahvenin, kırk yıl hatırı var”
Madem ki emanet, kırk başlı bu canavar
“Kırk yıl düşünsek akla gelmez” dediler.
Kırk ciğer yedi, doymadı sokakta kediler.
Abdi’nin hamuru, kırk günde yoğrulmuş.
Anası onu tam kırk yaşında doğurmuş.
Kırkı çıkmadan, kırk günde yere bastı.
Göbeğini kesen ebe, dün kendini astı.
Kılı kırk yararken, kırka hep kıl olurdu
Hani derler ya "yezit”, kırkının kurduydu.
“Kırk kere ne dersen başa gelir” derler
Duadan sonra, kırk lokma daha yerler.
Kırkında azıp, âleme madara olmuştu
Oysa kırk yıl, bir yastığa baş koymuştu.
Kırk gün kırk gece düğün yapmış eşine
Sonra Kırk Haramileri takılmış peşine.
Malının kırkta birini, vermeyince zekât
Ve kırklar dergahında yedi, kır tokat,
Mescitte, kırk akıllı bir deliye sordular
Falakada ayağına kırk sopa vurdular
Ezberinde de, kırk sahih hadis vardı. ,
Geride, “kırk bin kere maşallah”ı kaldı.
Niyeti kırkından önce zengin olmaktı.
Ama kırk yıllık dostuna, kırkbin TL taktı.
Kırk kuruşa muhtaç kaldı, zavallı eşi
Kırkında azdı ya, kırk katırla taşındı leşi.
Kabirde kırkayaklar dolaşır cesedinde
Şimdi, kırk tefeci icralık, ailesinin peşinde.
2007
Uğur Musab Şahin
Kayıt Tarihi : 2.6.2009 11:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!