O ne soğuk bir Ankara sabahıydı öyle.
Sonradan fark ettim.
“kahvaltını yap.. aç çıkma”
bir şeyler atıştırmanı seyretmek benim için ne doyulmaz seyirdi anlayamazdın ve ben de anlatamazdım bunu sana yoksa mesele açlığın-tokluğun değildi.
O soğuk, o karlı, o donuk sabahın,-hayatımın en donuk sabahının hatta- tek cümlesinin bu olması ne ilginç.
Soğuktu gerçekten de. Sırtüstü yatılıp içilen onca sigaranın içeriyi ısıtmadığı aşikardı ve bizim gülüşecek sevişecek bir tek sebebimizin bile olmaması ne garipti. Paylaştığımız sadece imkansızlığımız, çaresizliğimiz. Hele de benimkisi. Bir erkeğin çaresizliğinden daha boktan ne olabilir ki?
Banyoda bıraktığın diş macunun ve kokun, havluda biraz ıslaklık, avuç dolusu izmarit, masada ekmek kırıntıları ve ben… Ankara’ya bıraktığın şeyler pek işe yarar şeyler değildi anlayacağın. Bilmiyorum kaç zaman doyurur yüreğimi masada kalan kırıntılar. havlu ne zaman kurur? . Kokun ne zaman çıkar odamdan? Bu soğuk biter mi, bu ayaz? Bahar gelir mi? Nisan ayı mesela…
Oktay EriştiKayıt Tarihi : 24.12.2008 21:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Özel duyguların ustaca kaleme alınması.Tebrikler.
TÜM YORUMLAR (1)