Kiraz Sefası Karakol Cefası

İnci Germenliler
432

ŞİİR


39

TAKİPÇİ

Kiraz Sefası Karakol Cefası

ANILAR...ANILAR...ANILAR...
YALOVA'DA YAŞANMIŞTIR

KİRAZ SEFASI, KARAKOL CEFASI

1968 Yılıydı, o sene Yalova'ya taşınmıştık. Yalova o yıllarda adeta cennetten bir köşeydi. Oturduğumuz sekiz daireli apartmanın çoğunda o zaman Gölcük de bulunan, Amerikan üssünde görev yapan Amerikalı subay aileleri oturuyordu. İki dairede de Kara Deniz' li aile vardı. Bir tanesi apartmanın sahibi müteahhit, diğeri de Yalova'da büyük bir konfeksiyon mağazaları olan aileydi. Biz beş kız kardeşi çok sevdiler. En Küçük kardeşim birinci katta oturan ailenin kızıyla çok güzel anlaştılar, İkisi de aynı yaştaydı ve birlikte okula gidiyorlardı.
Amerikalı hanımlarla lisede öğrendiğimiz kadarıyla İngilizce konuşmaya başlayınca onlar da çok sevindiler ve komşuların hepsiyle tanıştık.
Konfeksiyon mağazaları olan hanım, bizim sadece kendileriyle görüşmemiz için büyük gayret sarf ediyordu. İki oğlu bir kızı vardı ve çok şakacı bir hanımdı. Kara Deniz şivesiyle konuşup bizi çok güldürür, evine gittiğimizde nasıl ağırlayacağını ne ikram edeceğini bilemezdi.
Bu hanım bir gün anneme pazar günü kiraz sefasına gitmemiz için çok ısrar etti:
"Emine hanım, İzmit tarafında bizim her sene gittiğimiz çok güzel bir restoran var. Kiraz bahçeleri içinde mangal, et her şey onlardan. Biz hiç bir şey götürmeyeceğiz, ağaçlardan istediğin kadar kiraz yemek serbest. Manzarası da çok güzel. Ne olur, iki aile hep birlikte gidelim, çocuklar tatilde bahçede eğlenirler " diye öyle güzel anlatıyordu biz kardeşlerimle gülümseyerek onu dinliyorduk. Annem:
"Komşum, Ekrem bey İstanbul'dan akşama gelecek, ona danışmadan ben bir şey diyemem" dedi.
"Tamam biz Ekrem Beyle görüşürüz" deyip gitti.
Biz de anneme ille gidelim diye yalvardık, aslında annem de gitmek istiyordu ama babamın huyunu bildiğinden susuyordu. Babam pikniğe gitmeyi hiç sevmezdi hele iyice tanımadığı insanlarla asla bu tür gezilere katılmazdı.
Akşam üzeri camdan bakınca komşumuzun, eşiyle birlikte bahçede oturduklarını gördüm, babamın gelmesini beklediklerini anladım. Biraz sonra babam geldi, komşularımız ayağa kalkıp babamı karşılayıp masaya davet ettiler. Bir müddet konuştuktan sonra babam gülerek eve geldi anneme:
" Komşular yolumu kesti, bizi pikniğe götüreceklermiş. Çok şakacı insanlar, ısrar edince bir şartla geliriz dedim. Masrafları bölüşürsek geliriz yoksa kabul etmem" dedim zorla kabul ettiler, siz gitmek istiyor musunuz?" diye sorunca biz hep bir ağızdan:
" Evet baba, ne olur gidelim" dedik.
" Gitmeye gidelim de ortalık çok karışık, İstanbul da yeni olaylar olmuş her yerde kontrol var" dedi.
Biz babamı zorla ikna ettik. Babamı çok iyi anlıyordum, beş tane güzel genç kızla bu olaylı dönemde yola çıkmak kolay değildi. Üstelik babam çok sessiz ve kavga etmeyi bilmeyen kibar bir adamdı. O ara 68 kuşağı denilen olaylar dünya genelinde ve Türkiye de üniversite öğrencilerinin protestolarının yaşanmasına sebep olmuştu. Daha sonra olayların ateşinin büyük şehirlerde işçilere sıçramasıyla hayat felce uğramıştı. Sağcı ve solcu pek çok genç hayatını kaybetmişti.
Babam sabahtan gidip minibüs kiralayıp kapıya getirdi. Biz yanımızda bir şey götürmeyeceğimiz için o arada kolayca hazırlandık. Annem ve komşularla birlikte
minibüse yerleştik. Komsularımız sevinç içindeydiler, çok tatlı konuşuyorlar, neşe içinde gülüş ahenk yola devam ediyorduk.
Gölcük'e yaklaştığımızda birden yolda bir kalabalık gördük, şoförümüz arabayı kenara çekti:
"Arama var, herkes kimliğini çıkarsın " dedi.
Biraz sonra bir polis memuru geldi:
"Kimlikler lütfen" deyince hepimiz verdik.
Komşu bey kimliğini ceketinde unuttuğunu söyleyince polis dikkatle yüzüne baktı ve yüksek sesle:
" Hepiniz karakola buyurun " deyince yavaşça minibüsten indik. Hayatında karakolun önünden dahi geçmeyen bizler, şoförle birlikte hepimiz komiserin odasına gittik.
Komiser hepimizin kimliklerini dikkatle inceledi ve geri verdi. O zaman kimlikler küçük not defteri şeklindeydi. Ne cep telefonu ne de internet vardı.
Babam hiç sesini çıkarmadan oturuyor, komiser komşu beye bir sürü sorular soruyordu. Komşu:
"Komiser Bey, beni Yalova'da herkes tanır, isterseniz şoföre sorun, öteki ceketimin cebinde unuttum " diye izah etmeye çalışıyordu,
Babam: "İki aile pikniğe gidiyoruz, komşularımız çok iyi insanlar komiser bey" diye yardımcı olmaya çalıştı ama komiser hiç kimseyi dinlemiyordu.
Meğer komşu beyi anarşik olaylara karışan birine benzetmişler. Komşu bey bize karşı çok mahcup olmuştu, ne yapacağını bilemiyordu. Babam komisere rica edip ne yapalım diye sordu:
"İstanbul'dan telefon bekliyoruz, bilgiler gelmeden hiç bir yere gidemezsiniz" deyince hepimizin neşesi kaçtı.
O zamanlar telefonların bağlanması saatler alıyordu. Komşu Bey, ceplerini karıştırdı ve eline aldığı kırmızı banka cüzdanını komisere sevinçle uzattı:
"Buyurun size hüviyet komiser bey" dedi Kara Deniz şivesiyle.
Komiser ters ters baktı:
"Sen bana rüşvet mi teklif ediyorsun?" diye bir bağırdı, biz ne yapacağımızı şaşırdık.
"Atın şunu nezarete" diye polislere işaret etti. Komşunun eşi ve çocukları ağlamaya başladılar.
Annem komşu teyzeyi teselli etmeye çalışıyor, biz de üzülmesinler diye çocuklarını oyalıyorduk. Aradan bir saat daha geçti, telefon çalınca komiser konuştu ve polislere emir verdi:
"Çıkarın nezaretten şüpheli şahsı" deyince hepimiz sevindik.
Komşuya imza attırıp saldılar, tekrar hepimiz sessizce minibüse bindik. Komşu bey, mahcubiyetinden yüzümüze bakamıyordu. Yüzü sinirden ve üzüntüden kıpkırmızı olmuştu. Hiç birimiz konuşmadan restorana vardık. Neşemiz kaçmıştı bir kere ne iştah kaldı, ne yiyecek halimiz.
Restoran sahibi rezervasyon yapıldığı için masamızı hazırlatmış merakla bizi bekliyordu:
"Nerede kaldınız ....Bey , çok merak ettik " deyince babam:
" Trafik yoğundu yavaş geldik" dedi.
Üç saat gecikmeyle masaya oturduk, cennet gibi bir bahçeydi. Kiraz ağaçlarının dalları nakıl olmuş, yerlere değiyordu. Etler pişmeye, kokusu duyulmaya başlayınca iştahımız tekrar açıldı, biz gençler kiraz toplamaya başladık.
Buruk bir piknik yemeği oldu, akşama kadar bahçede eğlendik ve restoran sahibinin giderken bir sepet kiraz ikram etmesiyle tekrar minibüsle yola çıktık. Yorgunluk ve üzüntüden kimsenin konuşacak hali kalmamıştı. Babam bize hiç bir şey söylemedi ama biz bir daha babama piknik lafını dahi etmedik. Bu olay da bizim kulağımıza güzel bir küpe oldu. O zamandan beri kimliğimi almadan hiç bir yere gitmem. Uzun yıllar sonra annemi, babamı kaybettik. Komşu hanım, eşi ve kızının da son yıllarda öldüğünü öğrendik. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.

İnci Germenliler
Kayıt Tarihi : 13.4.2021 12:46:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    "Cennetten bir köşe..."

    Hala öyle Yalova...
    Ne var ki.. "Biz değiştik..."
    O eski hallerimiz, birbirimize saygımız, muhabbetimiz yok artık..

    Yazmak yakışıyor size İnci Hanım..
    Tebrik ve teşekkürler...

    Cevap Yaz
  • İsmet Ülker
    İsmet Ülker

    Öncelikle başınız sağolsun.
    Allah gani, gani rahmet eylesin. Mekânları cennet olsun.
    Anlatım çok güzel, okurken, kendimi minibüs içinde hissettim.
    Yüreğinize, kaleminize, emeğinize ve ellerinize sağlık.
    Sizi yürekten kutluyorum.
    Selam ve dua ile...

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    güzel bir anı acısı tatlısıyla. hayırlı ramazanlar. böyle komşuluklar kalmadı ne yazık ki. kaleminize sağlık

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

İnci Germenliler