Ben yine uykusunu unuttuğum gecelere sarıldım sevgilim. Sen mışıl mışıl uyuyorsundur şimdi, biliyorum. Belki zordu her şeyi yaşamak. Belki uğraşmak lazımdı. Belki de değişime ayak uydurmak lazımdı. Ama bilmelisin ki kimsesiz çocukların büyük aşkları sadece sokak lambaları olur. Bu yüzdendir ki ışıktan korkar tavşanlar. Belki bu yüzdendir ki sokak kedileri karanlıkta uyur. Sadece anlamak yeterli değil kendimizi. Sadece dinlemek bitirmez tüm sorunları. Kendisini dinleyen bir kedi ne kadar ürkektir oysa. Sonuçta dikkatlidir o bütün tehlikelere karşı. Bir de ukalalar vardır bu boktan dünyada ya ona şaşarım en çok da. Bir iki kitap okuyup kendini bilge zannedenlerdir onlar. Hepimiz cahiliz ve hepimiz cahil öleceğiz minik varlıklar. Çok da takılmayın yani bilge olmaya çalışmaya. Özünüz aptal sizin. Zeki olmayan zihninizi bilgiyle doldurursanız kaybolup gitmeye muhtaç kalırsınız. En azından bir şey olmaya çalışın siz. Yuvarlak olsun tüm mezarlar. Dileğince tepinelim tabutlarımızda. Dedik ya hani sokak lambası diye. Her mezarın başına bir sokak lambası dikelim. Her bir çocuğun elinde papatyalar olsun bir demet. Okusunlar taşları doya doya, elleri güzel kokarak. Kurnaz olmanın bi manası yok. Umduğumuzu bulamayan misafirler olalım biz. Biz her şey olalım. Uykusunu unuttuğum gecenin içinden sabaha erdim ben sevgili. Güne sensiz başlamayan her bir cümlenin tek tek öznesini sikeyim. Kimsesiz kaldık yine. En zoru da yalnız olmakmış. Bütün şartlar yalnız kalmamaya uygunken bile yalnız olmakmış. Tek bir ipim vardı yaşamak için. Gitti o ip ama yerine bir ip değil halat gelirdi anca. O da çok cazip gelmiyor. Öyle; ortada, boşlukta yavan bir şey işte. Hatta argo kullanırsak; bok gibi bir şey işte. Hiçbir şey yapamamak kötü: okuyamamak, yazamamak, yürüyememek, uyuyamamak kötü. Ama hepsinden önce ölememek kötü. Ölmeyi istemeyi denemeye rağmen ölememek kötü. Keşke bile diyememek. Kelimeler bile kötü bu duruma. İnsanlar zaten kötü de. Her şey güzel gidiyormuş gibi davranmak ve bağırmamak kötü. Kötü genel olarak işte. Artık hiçbir Dünya tersine dönmeyecek. Bütün dünyalar dönüp dolaşıp mola verip sonra biraz daha dolaşıp götümüze girecek. Öyle olduğuyla da kalacak. Batık gemileri kimse umursamaz sevgili. Sen yelken açan bir miçosun. Ben ise dalgaların sürüklediği bir yosun yaprağı. Akıntı kaybetti beni. Sakın kurtarma.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta