Kime Göre Neye Göre
Görecelilik konusundaki bilimsel ve felsefi tüm tanımları, “Doğru-yanlış” olarak değerlendirmeksizin bir tarafa bırakalım! Göreceli yapılmak durumunda olan gözlemin, evrendeki tüm zaman ve mekanları kapsamadığını ve yapılan tüm izahların “Kime göre, neye göre? ” sorusundaki hakikate dair yapıldığını göz önüne alarak; evreni, kendi göreceliliğinde algılamak zorunda olan insanın, bunu aşması gibi bir duruma ulaşmak veya durumu anlamak mümkün olabilir!
Evrende görünmüş, gözlenmiş veya görünecek, gözlenecek olan her şeyin gözlemciye izafiyeti var! Bir oluş, bir gözlemciye dair ya geçmiştedir ya da geleceğe dair; mekan ve zamanın bir kesitine dairdir! Bir gözlemci evren hakkındaki kanaatini kendi gözlem yaptığı zaman-mekan aralığında yaptığı için kendi gözlemine dair aralığın öncesi ve sonrasına veya başka mekanlara dair gözlemleri mümkün olmayacak! Bu zaman ve mekan izafiyeti, evreni tam olarak bir insanın gözlemesini 3. Boyutta imkansız kılar! İnsan kendi gözlem zaman ve mekan aralığı dışında kalan kapsam için düşüncesini kullanır ve anlamaya çalışır!
Mesela; 5 Ağustos 1930'da Ohio'da dünyaya gelen bir astronotun, evreni gözleme aralığı; zaman olarak M.S. 1930 ile günümüze yakın bir zamana kadar olabilir; mekan aralığı ise en fazla Dünya dahilinde olabilir! Aya giden astronotun da “Ay” gözlemi, zamana dair 1969 ve mekan gözlemi, Dünya ve Ay kadar olabilir! İnsanın 3. Boyuttaki evren gözlemi, zaman ve mekan aralığına dairdir! Evrende, “Büyük” ne kadar büyük; “Küçük”, ne kadar küçük, henüz bilinmiyor! Yani evren, henüz gözlenebilmiş değil! Zamanın her aşamasındaki mekanlar da gözlenebilmiş değil! Mısır piramitlerinin bulunduğu mekanın önceden nasıl olduğu yani o zaman ve mekan aralığındaki gözlemi de mevcut değil! O mekanı, günümüzde gözleyen de kendi zaman ve mekan aralığına dair gözlem yapabilir! Bin yıl sonra o mekanda neler olacak, gözlemek mümkün değil! İşte buna benzer, ilk insanların evren gözlemi ile günümüz insanının evren gözlemi 3. Boyut için aynı olamaz!
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta