Kim O Hikayesi Şiiri - Abdullah Konuksever

Abdullah Konuksever
143

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Kim O Hikayesi

Özcan Nazik, siyasilerin tartıştıkları seçim proğramını izliyordu. Zart Parti başkanı kelaynak neslinin hızla tükendiğini ve kelaynakların mutlaka korunma altına alınması gerektiğini savunuyordu. Partisinin bu konudaki çok kapsamlı ve geniş projesini en kısa zamanda basın bildirisiyle kamuoyuna açıklayacaktı.
Curcuna Parti başkanı ise şimdiye kadar kelaynaklara yeterince kaynak ayrılmış olduğunu ve bunların Türkiye’de yeterince bulunduğunu savunuyordu. Curcuna’cıya göre kelaynakların değil gri merkeplerin her geçen gün sayısı azalmaktaydı. Sadece ülkemizde yaşayan gri merkeplerin ekolojik dengedeki önemi bilim adamlarınca keşfedilmiş olduğundan dolayı uluslararası bir çapta gri merkep kaçakcılığı başlamıştı. Yurt dışına kaçırılan gri merkepler başka ülkelerin hava şartlarına uyum sağlayamadıklarından çoğalmak şöyle dursun, gurbet ellerde telef oluyorlardı. Türkiye’de gri merkep çiftlikleri kurulup bu çiftlikler devlet tarafindan her yönüyle desteklenmeliydi. Özel yetiştirilmiş gri merkepler devlet aracılığı ile sağlıklı koşullarda ihraç edilmeliydi. Bu sayede hem ekolojik dengeye katkı sağlanmış olacaktı hem de ülke ekonomisi canlanacaktı. Özcan, tartışmaya kendini o kadar kaptırmıştı ki, eşinin yanına kadar gelip kendini çağırdığını zor duymuştu.

- Özcan! Kapı çalınıyor!

- Ayla sen bakiver, ben merkeplere bakıyorum!

- Merkeplere mi bakıyorsun?

- Şey, tartışma programında siyasiler gri merkepleri konuşuyorlar da...

- Bana ne be gri siyasi merkeplerden! Kapıya ben bakacakmısşım! Saatin kaç olduğundan haberin yok galiba! Gece yarısı oldu, kapıya bakmam ben!

- Tamam, tamam ben bakarım!

- Dur! Açma!

- Ayla, n’oldu? Neden açmayım?

- Sakın açma! Kapıya hırsız gelmiştir!

- Saçmala Ayla, hırsızların kapıyı çaldıkları nerde görülmüş?

- Açmaaa! Senin dünyadan haberin yok! Geçen altın gününde anlattılar; hırsızlar kapıyı çalarlarmış, açılınca da tabancayı alnına dayarlarmış.

- Yok canım hırsız falan değildir, bizim şirketten biridir!

- Neden?

- Makine bozulmuştur!

- Taa oradan çıkıp gelecekler, öyle mi? Telefonu bilmez senin iş arkadaşların! ? Açmaaa!

Özcan, 20 yıldır demir döküm fabrikasında teknik eleman olarak çalışıyor. Bölümündeki bütün makinelerin bakımını yapar, gerektiğinde bunları tamir eder. Ancak, son bir kaç gündür makinelerin bakımını ya yapmıyordu ya da baştan savıyordu. Halbuki, ihmali sonucu çok büyük patlama olabilir ve çok sayıda işci yaralanabilir. Hatta ölümcül iş kazası bile meydana gelebilir.
Bu yılın “en iyi teknisyen ödülü” geçenlerde başkasına verilmişti ama bu ödüle kendisinden başkası layık değildi. Ödül verilen teknisyen daha iki yil önce işe başlamış olan aceminin tekiydi. Sırf şirkete kızdığı için işini iyi yapmıyordu. Bölümünde eğer kazanlardan birinde patlama olursa, bunun hesabı kesin kendinden sorulacağını da çok iyi biliyordu ama pek üzerine düşmemişti. Gece yarısı kapı çalınınca, korkmaya başladı. Yarın bir iki saat fazla çalışıp bütün bakımları yapacaktı.

- Anne, nedir bu telaşınız? Kapıyı neden açmıyorsunuz?

- Kızım, bu saatte ya hırsız gelir ya sapık biri! Sen git yat!

- Anne, bence de sapık biridir! Şifronezik psikopatttır kesin!

- Kızım, kapıyı çalanı tanıyor musun yoksa? Hastalığını bildiğine göre!

- Yok baba, geçenlerde sınıfımda biri anlattı. Evi az ileride, tımarhaneden kaçan biri gelip gece yarısı kapılarına dayanmış. Meğer o evi, kendi evi zannediyormuş.

Ceylan yüzünün kızardığını farkettirmemek için gözünü ve yüzünü oğuşturuyormuş gibi yaptı. Ozan’ın iki aydır peşinde gezdiğini, bir gece ansızın kapıya dayanmakla tehdit ettiğini evdekilere nasıl anlatabilirdi ki? Aslında Ozan’ı ilk zamanlar beğeniyordu ama aşırı kıskançlığı ve şüpheciliği yüzünden ilişkiyi kesmişti. Ozan ise halen Ceylan’ın peşini bırakmamıştı. Annesine nasıl anlatacağını bilemiyordu. Heyecanla beklemeye başladı. Bu ara abisi Eray’da odasından çıkıp geldi.

- N’oluyor, hepiniz kapının önünde toplanmışsınız? Neden kapıyı açmıyorsunuz?

- Oğlum, bu saatta kapıya kim gelir? Ya sapık biri ya da hırsız!

- Kapıyı açmadan nerden bileceksiniz kimin olduğunu? Açıp görelim, bırakın ben bakarım!

- Açmaaa! !

- Ne haliniz varsa görün diyecem ama gürültünüzden uyuyamıyorum ki! Şimdi aklıma geldi, bence kapıyı ısrarla çalan kesin dilencidir…

- Bir dilenci eksikti!

- Baba, dilenciler de artık toptan iş yapıyor! Gece yarısı kapı çalıyorlarmış, açılınca da bir güzel ağlayıp sızlayıp büyük miktarda para koparıyorlarmış. “Kocam evden kovdu! “Babam evden attı! ” gibi palavralar yani. “N’olur bir gece burada kalayım, sabah erkenden giderim! ” diye ısrar ediyorlarmış. Bazı saflar ise bir iki günlük otel parası verip gönderiyorlarmış. Akşama kadar sıcağın altında beş on lira için dileneceğine, bir gecede iki safı kandırsa kesin üç beş yüz lira götürür!

- Bakın ninemde geldi! Nine sen neden kalktın?

- Su içecektim ama baktım hepiniz kapı önünde durmuş birini bekliyorsunuz.

- Hayır nine kimseyi beklemiyoruz. Yarım saattir kapı çalınıyor da, açalım mı açmayalım diye düşünüyoruz.

- Açın evladım açın, hemen açın!

- Anne, neden? Biri mi gelecekti yoksa?

- Baban gelecekti kızım…

- Annee! Babam…

- Öleli yıllar oldu, biliyorum. Aklım başımda, bana öyle garip garip bakmayın! Son bir haftadır babanı her gün rüyamda görüyorum. Dün falcıya gittim, durumu anlattım. Babanın ruhunu çağırdı ve bir haftaya gelir dedi. Demek baban orada da aceleci, bakın hemen gelmiş. Aç kızım kapıyı, daha fazla bekletme babanı!

- Babaaaa! Ben ruhlardan çok korkarım, kapıyı açtırma!

- Yok kızım, ruh filan değildir. Nineni kandırmışlar! Ben yarın o falcıya ruh nasıl çağrılır gösteririm, gidip polise şikayet edeyim de görsün!

- Baba, burada korka korka bekleyeceğimize neden polisi aramıyoruz?

- Polise ne diyeceksin kızım? “Polis amca, dedemin ruhu yarım saattir kapımızı çalıyor; gelin dedemi kovun! “öyle mi diyeceksin!

- Hayır baba: “biri bizi rahatsız ediyor! ” derim

- Peki: “kimmiş o sizi rahatsız eden? ” derse ne diyeceksin?

Nazik aile mensupları anca bayramdan bayrama bir araya gelebiliyrolardı çünkü herkes çok yoğundu. Meşgalelerini o kadar çok önemsiyorlardı ki, kimse bir araya gelebilmek için az da olsa fedakarlıkta bulunmuyordu. Ne beraberce kahvaltı yapabiliyorlardı ne de akşam yemeğinde bir araya gelebiliyorlardı. Farkında değillerdi; gece yarısı kapının çalınışı karşısında bir araya gelebilmişlerdi. Ne yapacaklarını şaşırmışlar yarım saattir tartışıyorlardı. Sonunda bir karara varmışlardı; kapı açılmayacaktı ve yarım saat daha beklenecekti. Kapı halen çalınacak olursa eğer, polis aranacaktı. Tam salona geçeceklerinde hepsi birden donup kaldı...

- Kim o!

Nazik’ler tartışırken evin en küçüğü olan Fatih’in geldiğini bile farkedemediler ve Fatih kapıyı çalanın kim olduğunu öğrenmek için ikinci kez, bu sefer yüksek sesle sordu.

- Kim o! ?

- Karşı komşunuz, Turgut!

Özcan kapıyı açtı ve gördüğüne inanamadı. Daha önce hiç görmediği biri gülmekten yere yıkılmış bir vaziyetteydi. Gülmekten konuşamıyordu ama eliyle anahtar gösteriyordu.

- Anahtarları hahahahaha! Huhuhuhuhu! Kapıda... hahahahahaha! Huhuhuhhu! Unut... huahahahaha! Unutmuşsunuz! huahaahahahahahaha!

- Ne var bunda bu kadar gülecek! Gevzek herif! Ver şu anahtarı da defol! Gülmeye devam edersen polisi ararım!

Komşu, işittiği azar karşısında kendini toparladı ve kaşları çatıldı. Anahtarları verdikten sonra konuşmaya başladı.

- Tanışalım: ben 6 aydır karşınızdaki dairede kalıyorum, Turgut Reis. Beni yanlış anladınız, ben anahtarı kapıda unuttuğunuza gülmedim. Kapınızın çalınışı karşısındaki kapıldığınız paniğe güldüm. O kadar çok komikleştiniz ki; Devekuşu Kabare Tiyatro oyuncuları bile sizin kadar komiklik yapamazdı. Konuşmalarınızı hep duydum: hırsız oldum, çok uzaktaki iş arkadaşı oldum, şifrozenik psikopat oldum, dilenci oldum hatta ruh bile oldum! Size bir komşu olamadım, yazıklar olsun! Kalp krizinden, ev yangınından veya daha başka acil nedenlerden dolayı kapınızı çalmış olabilirdim ama çalınmayacak bir kapınız varmış komşu! Kapıda yazdığına göre soyadın Nazik ama kendin hiç te nazik değilsin!

Koca koca insanlarsınız ya, hepinizin aklı şu küçücük çocuğun aklının yarısı bile etmez! Yarım saattir saçmalayacağınıza: “kim o? ” diye soruverseydiniz, bu kadar komik duruma düşmezdiniz!

Turgut Reis kapısını açtıktan sonra dönüp: “ben bir daha sizi rahatsız etmem ama siz her zaman benim kapımı çalabilirsiniz! "

Abdullah Konuksever
Kayıt Tarihi : 21.11.2013 20:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Abdullah Konuksever