KILINCI KIRILMIŞ KAVGALARDA YARALI
türküler söylerdim
gün kızıl güllerle donatırken denizi
ay düşerdi enginlerin rahmine
kaç bin yıl sesimle evcilleşmiş dalgalar
gayri bir eski tahta bile vuramaz kıyılara
kaç ömür geçirdiğim kalyonlardan
şimdi parmak uçlarımda okyanuslar uğuldar
tenini bir kadın gibi okşadığım sulardan
türküler söylerdim
deniz tanrılarının öfkesi körelirdi
sirenalar susardı sevdamın avazına
kıyıya vururdu deniz kızları
kalbimin tüm yelkenleri rüzgar
altımda kıvrak kalçalarıyla dişi dalgalar
sevdalar korsanıydım
tekinsiz adalarda
arpımın tellerinde de hey yar hey yar
güneş sevda yumurtlar
sen ki aşktın
şu beni savuran
zındanlara-şarkılara
sularla konuşan
deli bir simyacı diye
kovulduğum limanlarda
karavaşlar satılırda
ve yağmalanırdı
meşin derili hayat
aşk ki hep
kılıcı kırılmış kavgalarda yaralı
ağlardı
her kölenin bakışlarında
suyun derisi kavlar
ben ne zaman ah etsem
ne zaman avuçlasam denizin kalçasını
çalkalanır gövdesi
beni şehvetle sarar
sevdalara sarılmadan
milat yazılmaz derdi
bir yaşlı forsa
deniz hasret ve ben
kaldık işte
neye yarar
yılan gözlü
çiyan elli
çapulcular dolaşmış
çengel parmaklarıyla
kalbimi deşmek için
yedi iklim
yetmiş rüzgar
bellidir kalbimin eşkali
ben hayata sürülmüşüm
en eski söylencelerde adım
yedi denizlerin dışarı attığı korsan
kırılmış gemilerin
son tahta parçası
hasretim okyanuslardan dipsiz
maceram göklerden derin
gahi çilelerin narına düştüm
“yandım gitti ala karlı dağ iken”
gahi muhannetin zoruna düştüm
yardım ferhat ferhat zulum dağları
hayat dedikleri ahmış amanmış
sele gider en sevdalık çağları
ömrü hasretlere bölen devranlar
sabrım kaleleri taştan demirden
eridi kalmadı yürek yağları
ne aşklar gözyaşı selinde kaldı
kendi Leylasına Mecnundur her can
madem kula kulluk elinde devran
bazan Şirin ferhat aşkına yanan
gayri Leyla bile oldu bir yalan
alınıp satılma çölünde kaldı
yavru şahin nere gitse sızılar
satılmış gâvura dağlar yazılar
bin yıllar aşarak gelen kevranlar
menzilsiz sahipsiz kalmış bozular
kilimlere kirkit kirkit dokunan
kadim destanların ilmiği kopmuş
yaylanın yolunda kağnı böğründe
destanlar yaratan kadim sevdalar
zulum ikliminin yelinde kaldı
sevdalar hakkınca yaşansın diye
namertlik kapısı kapansın diye
kuru dağda gür ormanlar misali
güzeli gönüller yaratsın diye
diken çöllerinden yaya gelmişim
altı okka yürek yoktan sayılmış
kahpelik çağından sumsuk yemişim
yar yaptım ben kara kuru Leylayı
Şirin ateş olmuş cehennemden zor
zincirleri sevda ile deldim ben
yadeller yüreği pazara sürmüş
koptu kolum yarin belinde kaldı
ayrılık gurbetlik yokluk yoksulluk
kara sevda hicran çile harmanı
merhem diye tuz doldurmuş yarama
yürek parçalanıp iki şak oldu
bir parçası yarin elinde kaldı
dağlardan kayalar gibi
ömrümüze heyelan oldu zaman
acısı görülmemiş yıllar denedim
kıraç dağlar ıssızında
kuş uçmaz kervan geçmez acıda
serpilmiş yalnızlığa bir avuç köyler
avaz et
zamansız mekansız sonsuzda
bir cana erişmez sesin
hükmetmez yalnızlığa orada
saltanatın
asaletin
yarattığın küçük dağlar
büyür umman olur hiçliğin
deli girdaplarda
karınca bile değilsin
an kanar
ve kopar
bir başka andan
iki an arasında
aşılmaz sonsuzdur zaman
bilirim
geçilmez yollar denedim
iki odun parçasıydı aşk
ilk insanın sürterek tutuşturduğu
kav ve çakmak taşındaydı
bir kıvılcımla başlayan
sahi siz
kaç kıvılcım kurban ettiniz
çöllerde denedim ki kays
aşkın diğer yakasındaki korkak
düştüğü sularla bir kurudu gölgem
yanıldı şak şak
huşu içinde şairler geçti
uşşak-ı dil figar
geçti şuara-ı azam
sözcüklerden labirentler kurarak
kanayak bozkırlarda
yırtık mintanlı hayat
savrulup giderken
kendine batan dikenler gibi
kan ve revan
şairler geçti saltanat sofralarından
saf saf
huşu içinde
hışımla
taşaklarında şehvet
ceplerinde kasideler dolusu kese
süt beyaz aydınlığında sadabad
süt beyaz çifte kayıklar
süt beyaz servi hıraman aheste
mumdan parmaklarımda lâ’l dolu kâse
çöller denedim ki orada
şimdi bir kum tanesidir savrulan saltanatlar
böylesine bir dünya
insanlıktan çıkmışsa
korkmam gayrı demişim
sığınıp yalnızlığa
kara ada
kızıl burun
sevdalı göz kıyısı
beladan belaya çıkmışım
kaçtır ki
kavgalar kaybetmişim
sulara diz çökmüşüm
bütün gemilerimi
kaç kez yakmışım
hep yenilmiş kalbimi
suların
suratına çarpmışım
korsanım dalgalarda
korsanım belalarda
korsanım sevdalarda
ya dalgalar alsın beni bir türküm kalsın
yada gayrı aşklar benim mekanım olsun
madem hayat
sonsuz umman
dağlarda şaki olup
yanayım yıldızlarla
sularda yakamozlar türküm olsun
zulumsuz doğsun diye ay
büyüsün diye başak
yürüsün diye
zincirini kıran hayat
bin yıl daha
bin yıl daha
ne efendi
ne köle
bin yıl daha
ben şaki olayım dağlarda
ve cümle sularda korsan
bin yıl daha
öle öle
ADNAN DURMAZ
Adnan DurmazKayıt Tarihi : 21.6.2007 04:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!