Kılıcımı Bileylerken Çıkan Kıvılcımın Sö ...

Zül ehdab-ı muhitiye, zül cenah-ı mücellid.
Siz ey haşlamlılar takımı,asalaklar silsilesi
kaşları gözlerine bir türlü uymayanlar
büzülüş cevrinde kaçışanlar
bildim diyerekten yerinde sayanlar.
Ey siz arkebüzlerini hayata doğrultanlar:
paçalarınızı öylece bırakın
öylece kalın kımıldamadan
öylece öylece bir sanrı gibi
Kalın. çünki bu kez kurtulamayacaksınız

Güneşin altında sirtaki yapıyor bir adam,
ötekisi yayaraktan ağzını,
Magna Carta'dan bahsediyor.
kahvehanelerde göbekleri sulanmış adamlar
hıtta-i cesime nedir bildik biz diyor
bildik biz nasıl ümüğüne çökülür küfrün.
Ben tüm bunları görüyorum,bütün bunları.
Bahadar kılıklı yosmaların küllenişlerini,
akşamasabaha gelir dedikleri mucizelerin çulfalıklarını
göğüslerini şişirerek gizledikleri
ne kadar ayıp varsa onları
Görüyorum ve yüzümü öylece o yüce inanca,
o Rabbe çevirerek
"Bahaberim be Tanrım" diyorum
"Bilirim nedir sühulet,kime nasip olur tenasüh
kimin gömütü kime öğüttür.Bilirim"

Gömgök bir sayıltı hatırsatıyor beni,mütenakız bir şiir.
Ne söylediysem hikayetmiş gibi
bir doğruluk yapışaduruyor yakama.
Daha olmalı diyorum,daha
gölgesiz vücutlar bulmalıyım
Saraçları,natırları,kulaklardı tembihleri
ne varsa umur edilmeyen
ne varsa taassubumun değmediği
onları yakalamalıyım.
Daha gözlerimi yıkamalıyım,kanımda aptes almam gerek.
Günahım çok,büyük patronlar peşimde,
hissedarlar soframa çoktan çökmüş bile
Kaçacak yerim,ağlayacak duvarım yok
Yok dirimle direnmeden ölmeye niyetim
Ya ayaklarını yıkayacağım onların,
Ya da giyinip çocukların dualarını sırtıma
SAVAŞACAĞIM!
Başka çarem yok.